27 Ağustos, 2012

Yüzleşme




Bursaspor camiasının hemen hemen her ferdine ders veren nitelikte bir karşılaşma oldu. İnşallah herkes alması gereken dersleri alır da yarınlarımız aydınlık olur. Öncelikle yönetimden başlamak gerekir. Herifler Twente maçından sonra İBB maçı bilet fiyatlarına zam yaptılar. 5-10-15 lira büyük paralar değil tabi ki ama Bursaspor taraftarının yolunası kaz olarak görmek o insanların haddi değil. Bunu taraftara hissettirmeleri ise trajikomik bir durum. Oysa yöneticilerin hepsi ticaretle uğraşan insanlar, bu işlere kafalarını basıyor olmaları gerekiyor. Amaçlarını anlamakta zaman zaman güçlük çekiyorum.

Taraftar ise takımı için ne kadar önemli olduğunu bu akşam anladığını umuyorum. Futbolcuların nasıl maç seçme hakkının olmadığını savunuyorsak biz taraftarlar da her maça ciddiyeti göstermemiz gerekiyor. Twente maçında tribünlerde nefes alacak yer yok iken bugünki maç taş çatlasın 10 bin kişi önünde oynandı.

Teknik heyet ise bugün anlamıştır ki takımdaki gereksiz oyuncu sayısını da daha da aşağılara çekmek gerekiyor. Bari genç oyuncuların önü kapanmasın yok yere. Mesela Bursaspor'un Türkiye Şampiyonu olan bir 95 takımı var alttan gelen. O takımın sağ beki Ozan Tufan Kups Koupio maçında bir çok kişinin takdirini kazandı. Bir çok oyuncu var orada A takıma yükselebilecek. Ferhat Kiraz, Bangura, İsmail Haktan gibi  20 küsürlü yaşlara erişmiş olan adamlara gelecek vadeden muamelesi yapmaktan vazgeçelim. Doğru düzgün bir futbolcu izleme komitesi oluşturup transferlerimizi ona göre yapalım. Menejerlerin önerdiği değil kendi istediğimiz oyuncuları alalım.  Görünen o ki Bursaspor 2-3 kulvarda yarışacaksa bu kadro derinliği ile işi bayağı bir zor.

Maça gelirsek, tatsız tuzsuz yavan bir 90 dakika izledik. Yazacak çok fazla bir şey de yok. Hiçkimse görevini doğru düzgün yapmadığından kime kızsak karar veremiyorum.
Artık önümüzde Twente maçı var.
Bu maçtan turu bize getirecek skoru elde etmek en büyük temennimiz.

25 Ağustos, 2012

2.Hafta Rakibimiz: İBB




İBB'nin bu yıl Turgay Bahadır haricinde yaptığı transferlerden daha yeni haberim oldu.
Sürekli sakat olan Marcin Kus ve Kenan Hasagiç'in yerine takviyeler yapmışlar.
Kaleci Eduardo ve stoper ve sağ bek oynayabilen Geraldes.
Bu iki oyuncu da teknik sorumlu Carlos Carvalhal'ın hemşehrisi. İkisini de hiç izlemedim ama tanıyarak ve isteyerek aldırmıştır diye tahmin ediyorum.

Eduardo 82 doğumlu, Portekiz liginde yıllarca oynamış, ayrıca 2010-2011 sezonunda İtalya'da Genoa forması giymiş.
Kariyerine bakıldığında onun için nokta transfer değerlendirmesi yapılabilir..
Geraldes ise Eduardo'nun aksine kariyersiz ve genç bir oyuncu. Bonservisi Rio Ave'den alınmış olsa da geçtiğimiz yılı Portekiz 2.lig takımlarından Desportivo Aves'te geçirmiş.

Takımın diğer oyuncularında da oyun anlayışlarında da herhangi bir değişiklik bulunmuyor.
Uzun uzun yazmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Bursaspor'da ise bu maç öncesi geniş çaplı bir rotasyon bekliyorum. İki gün önce yüksek tempoda bir maç oynadık. Bu maçtan 3 gün sonra da tekrardan Twente deplasmanına gideceğiz.
İlk maçta aldığımız galibiyetin anlam kazanması için Hollanda'da turu getirecek skoru almamız gerekiyor. Ertuğrul Sağlam tüm bunların muhasebesini muhakkak yapmıştır kendi kafasında.

Muhtemel 11'ler:


23 Ağustos, 2012

Rakibimiz: FC Twente



Bursaspor son yılların en önemli maçlarından birine çıkıyor. Bu taraftar şampiyonluk bile gördü ama Avrupa kupalarında hayallerdeki gibi oynayan Bursaspor'u izlemek nasip olmadı bir türlü. Uzun zaman sonra ilk defa maç günü gelmeden açık-kapalı kale arkası ve maraton tribünü biletlerinin tükenmesi ise şehrin maça ne kadar önem verdiğinin en büyük göstergesi.

Rakibimiz Twente ise çok güçlü bir takım. Her ne kadar teknik patronları Steve McClaren oyun sistemimiz oturmadı dese de ligdeki iki maçlarını izledim, şiir gibi top oynuyor herifler. Sezon başlarken Ola John ve Luuk de Jong gibi yıldızlarını kaybetseler de Dusan Tadic ve Luc Castaignos gibi takviyelerle güç dengesini tekrardan sağlamayı başardılar. Chadli ve Leroy Fer geçen yıla göre daha fazla sorumluluk alıp hücumda daha fazla katkı sağlıyorlar. Bunu oyuncuların istatistiklerinden de anlayabiliyoruz zaten.

Kalecileri Mihailov bana göre takımın en zayıf halkası. Kaç kere izlediysem hep hatalı çıkışlar yaptı, hatalı goller yedi. Twente gibi bir takımda yıllardır nasıl oynuyor bir türlü anlamadım gitti. Bizim emektar İvankov futbolu bırakmadan önce bu Mihailov'un önünde 1.kaleciydi milli takımda.

Savunmanın iki kanadında da Rosales ve Schilder gibi hücumcu oyuncuları tercih ediyorlar. Schilder geçen yıl Nac Breda'da ortanın ortası ve solunda oynarken burda savunmanın solunda değerlendiriyor. Teknik kapasitesi yüksek bir arkadaş, eski Galatasaray'lı Ergün Penpe'ye yakın bir stili var. Rosales ise bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ile sağ kanatta haldır haldır yardıran bir adam.

Ortanın ortasındaki Janssen ve Brama'nın her ne kadar savunmacı kimlikleri öne çıksa da ikisi de teknik kapasiteri ve topa vurmayı bilen oyuncular. Özellikle Janssen'in sürpriz koşularına dikkat etmekte fayda var. Bu oyuncuların önünde değerlendirilen Leroy Fer ise çok değişik bir oyuncu. Bizim Batalla'nın 1.88 boyunda ve altletik versiyonu diyebiliriz onun için. Onu özel kılan ise takım savunmasında en uçta oynayan santrfora verdiği pres desteği. Müthiş fizik var herifte, sezon sonunda çift haneli sayılara transferini duyarız yüksek ihtimalle. Ayrıca duran toplarda da bu cezasahasında iyi marke etmek gerekiyor.

Takımın en büyük hücum silahları ise Chadli-Tadic ikilisi. Adamlar her iki ayaklarını birden kullanabildiklerinden hem kanatlarda hem de içeri kat ederek rakip savunmalarda denge falan bırakmıyorlar. Bu iki oyuncuyu durdurabilirsek rakibin hücum gücünü %70 kadar azaltmış oluruz.

En uçta ise bugune kadar hep Bulykin oynasa da bizim maçta Castaignos'un ilk defa maça direkt başlayacağını düşünüyorum. O da topla ilişkileri üst seviyede, kolay adam eksiltebilen zımba gibi bir eleman.

Sözün özü, işimiz çok ama çok zor. Polyannacılık oynamanın yeri ve zamanı da değil. Twente ile oynayacağımız kesinleştikten sonra Valencia maçları aklıma gelip gelip uykumu kaçırıyor. Turu geçmek imkansız mı tabiki de değil. Öncelikle burdaki maçta gol yemeden Hollanda'ya gitmemiz gerekiyor. Gol de atılır, galibiyet de kazanılır ama bu adamlardan gol yemememiz gerekiyor. Ertuğrul Sağlam basın toplantılarda geçmişteki hatalardan ders almış bir görüntü çizse yarınki dizilişimiz ve oyun anlayışımız nasıl farklılar olacak, bekleyip göreceğiz.

20 Ağustos, 2012

Kayserispor:0 Bursaspor:1



İki takım da hemen hemen maç öncesi tahmin edilen 11'leriyle çıktılar sahaya. Sadece Kayseri savunmanın sağında normalde solda oynayan Nurettin'i, ortasahada ise bozucu Abdullah'ın yerinde yapıcı Okay Yokuşlu'yu tercih etmişti. Bu her ne kadar maça Kayseri'nin hükmetmesinde büyük etken olsa da Bursaspor'a karşı oynanması gereken  doğru oyun değildi. Topu Bursaspor'a verip kontra arasalar maçı çok rahat alabilirlerdi. 

Ama Şota hiç bir zaman kendi oyun anlayışından taviz vermiyor. O yüzden de Bursaspor ne kadar kötü olursa olsun sahadan boynu bükük ayrılan hep o oluyor. Onunki biraz müslüman mahallesinde salyangoz satmak.
İşin kolayına kaçmak varken o zor olanı tercih ediyor. Bu kötü bir şey mi tabiki de değil. Ama bizim memlekette yapılacak iş değil.
Şota'nı başarılı olması için aynı oyuncularla 2-3 sene üst üste oynaması lazım. Bu da işin tüccarlığında olan Kayseri'de pek mümkün görünmüyor.

Bursaspor penceresinden bakacak olursak sezona 3 puanla başlamak güzel.. Ama insan biraz da futbol izlemek istiyor. Üç gün sonra Twente maçımız var. Adamların Nac Breda karşılaşmasını izledikten sonra dün akşamki Bursaspor hevesimi fena kaçırdı. Kendimizi kötü oynasak da kazanıyoruz kazanıyoruz çünkü biz" Büyük takımız" diye avutsak da olaya biraz da gerçekçi bakmak lazım.


Geçen yıl üç gün arayla oynadığımız maçlardaki performans düşüşlerimiz gözümün önüne gelince de içim iyice kararıyor. Atalarımız perşembenin gelişi çarşambadan bellidir dedilerse vardır bir bildikleri.
Neyse umuttur Bursaspor.

18 Ağustos, 2012

1.Hafta Rakibimiz: Kayserispor




Bursasporumuz geçen yıl olduğu gibi bu sezonu da yine Kayserispor maçıyla açıyor. Geçen yıl ilk maçta alınan yanıltıcı galibiyet ilerleyen haftalarda canımızı epey sıkmıştı, dejavu yaşamamız en büyük temennimiz.

Kayserispor yine sezonu yeni isimler ile açıyor. Geçtiğimiz sezonki maçın 11'nden tam 5 oyuncunun şuan Kayserispor ile ilişiği kesilmiş durumda (Pekarik, Hasan Ali, Troisi, Amrabat, Gökhan Ünal), Gökhan Değirmenci takımın ikinci kalecisi konumunda ve Cangele o maçta sakatlığından beri henüz hiç bir resmi müsabakada görev yapmadı. Uzun lafın kısası Kayserispor yarın yep yeni kadrosuyla sahada olacak. Takımın bireysel kalitesini arttırdıklarını kabul etmek gerekir ama futbolun bir takım oyunu olduğunu, bireylerin performanslarından çok sahada mücadele eden oyuncuların bir arada neler yapabildiğinin önemli olduğunu unutmamak gerekir.

Bursaspor'da ise durum tam tersi. O gün oynayan oyunculardan takımdan tek ayrılan isim Turgay Bahadır. O da zaten zamanla misyonunu kaybettiğinden Bursaspor için kayıp olarak değerlendirilemez, en azından bu maç için. 

Kayserispor'un transferlerine kısaca değinmek gerekirse, kaleci Fenerbahçe'den kiralanan Ertuğrul'u herkes tanıyor zaten. Boyu postu yerinde, yetenekli de bir kardeşimiz. Geçen sezon ligde yeni olmasına rağmen Samsun formasıyle iyi maçlar çıkarmıştı. Hazırlık maçlarında hep 11'de oynamış, elinde geçen yıldan kalan Navarro, Gökhan Değirmenci, Deniz Mehmet gibi isimler olmasına rağmen Şota'nın tercihinin Ertuğrul'dan yana olacağını düşünüyorum.

Hasan Ali'nin yerine zamanında Bursaspor'a tavsiye ettiğimiz Malik Fathi'yi aldılar, bana göre bu bölgedeki boşluğu fazlasıyla doldurur bu oyuncu. Kaldı ki adamların elinde Nurettin Kayaoğlu gibi 92 jenerasyonunun   
sol beki bulunuyor. Malik Fathi'yi sol stoper olarak değerlendirilip, sol kanadı Nurettin'e emanet etmek de Şota'nın ihtimalleri arasında. 

Salih Dursun'la çok önceden rağmen anlaşılmasına rağmen Sakaryaspor'la yetiştirme bedeli konusunda uzlaşamadıklarından lisansı da geç çıkarılmış. Transfer kesinlik kazanmadığından da hazırlık maçlarında pek şans bulamamış, zaten bizim maçta geçen yıl son maçta gördüğü kırmızı karttan dolayı cezalı olması gerekiyor. Salih enteresan bir oyuncu. Her izlediğim Sakarya maçında farklı görevler üstlenmişti saha içinde. Adamın gerçek mevkisi orta sahanın ortası olmasına rağmen stoper de oynayabiliyor, santrfor da. Süperlige uyum sağladığı taktirde sezon sonunda 3-4 milyon avro bonservis bedeli ile İstanbul'un yolunu tutması yüksek ihtimal.

Ömer Bayram diye bir oyuncu aldılar Nac Breda'dan, o da benim kendisinden çok şeyler beklediğim bir isim. Sağda solda ismini çok kez dile getirmiştim. Bursaspor Hurşut'un peşinden koşacağına tarz olarak ona çok benzeyen, teknik kapasitesinin yanında futbol mantelitesi de üst seviyede olan Ömer Bayram'ı 300-400 bin avro yetiştirme bedeli karşılığında alsın isterdim açıkçası. Şota bu oyuncuyu nasıl kullanacak merak ediyorum.

Panathinaikos'tan alınan 10 numara Cleyton da sorumluluk aldığı taktirde Kayserispor'a sınıf atlatabilecek yeteneklere sahip bir oyuncu. En büyük handikabı çizdiği istikrarsız görüntü. Bobo ile aynı dili konuşmaları uyum sürecinini kısaltacaktır. Sezon başı kampını nasıl geçirdi bilmiyorum ama güçlü, arzulu bir Cleyton Kayseri'de çok şeyleri değiştirebilir.

Boca Juniors'tan alınan Pablo Mouche de Güney Amerika futbolunu takip edenlerin yakından tanıdığı bir isim. Her ne kadar Amrabat'ın halefi olsa da tarz olarak daha çok Cangele'yi anımsatıyor. Şota'nın kafasında ne olduğunu bilemesek de bana göre bu oyuncudan maksimum fayda sağ kanatta ters ayaklı olarak oynatıldığı taktirde sağlanacaktır. Tabi onun savunma zaaflarını tolare edebilecek sağ bek transferi de gerekebilir bu durumda. Eldeki tek sağ bek Kamil Ahmet Çörekçi'nin o tecrübeye sahip olmadığını kestirmek çok güç olmasa gerek. Ayrıca bu oyuncunun sakatlığından dolayı bizim maçta oynayamayacağı açıklandı. Onun yerine Eren Güngör bu bölgede değerlendirilip Zurab Kızanişvili'nin yanında da 1.90'lık Berkay Dabanlı şans bulabilir.  

Santrfor Bobo'yu ise zaten anlatmaya gerek yok, futbolun içinde olan herkes nasl bir oyuncu olduğunu biliyor zaten. Geçen yıl biz de herifin peşinden uzun süre koşmamıza rağmen alamamıştık.

#Güçlü: Hücum hattındaki geniş rotasyona sahip olan rakibin Güney Amerikalılar'ının bireysel yeteneklerinin bir hayli yüksek oluşu Kayseri'nin en güçlü yanı.

#Zayıf: En büyük sıkıntıyı savunma kurgusunda yaşadıklarını düşünüyorum. Önümüzdeki hafta içinde buraya takviye yapacakları haberleri sıkça çıkmaya başladı. Kullanıldığı taktirde Zurab-Berkay tandemi bizim için değerlendirilmesi gereken en önemli kaynak olacaktır. Konra ataklarda bu oyuncuların çabukluk zaaflarından faydalanmak gerekir.



Muhtemel 11'ler:



Burda da sezon öncesi Bursaspor'u yazdık. Merak edenler okuyabilirler:
http://www.hayatimfutbol.com/index.php/2012/08/bursaspor-pintodan-once-pintodan-sonra/

09 Temmuz, 2012

Yeni Sezon.. Yeni Umutlar..



Bursaspor sezonun ilk hazırlık maçını bugun Rus devi CSKA Moskova karşısında oynadı.
İlk yarı oyun başa baş gitmiş olsa da ikinci yarıda CSKA ağırlığını fazlasıyla hissettirdi. Gerek rakibin kalitesi gerekse fiziksel üstünlükleri bu farkta belirleyici oldu.

Tabi hazırlık maçını kazanmak ya da kaybetmekten ziyade eksiklerin tespit edilip, düzeltici faaliyetlerin planlanabilmesidir asıl önemli olan.
Ben de takım olarak bu maçtan bir takım dersler çıkardığımızı düşünüyorum.

Öncelikle savunmada kafası çalışan bir stopere ihtiyacımız var. Ömer Erdoğan'ı bir tarafa koyarsak İbrahim Öztürk, İbrahim Kaş ve Serdar Aziz hem stil hem de yeterlilik olarak birbirlerine çok yakın oyuncular.
Bu üçlüden en fazla bir tanesi oyunda olmak zorunda. Bunun nedeni de bu adamların kademe bilgileri çok çok zayıf. Rakip savunmadan iyi ya da kötü, ortaya ya da kenarlara atılan her top tehlike yaratıyor kalemizde.
Hatırlayanlar vardır, bir zamanlar Denizlispor'da Kratoçvil vardı, bu oyuncu çok fazla göze batmıyordu ama yanında oynatan oyuncuları (Servet Çetin - FB), Çağdaş Atan - BJK), Özgür Bayer - TS) parlatıp Denizlispor'un para kazanmasını sağlamıştı.
Herifin kıymetini bilemedi Denizli. Adamın Türkiye'de oynadığı 215 maçta 42 golü varmış bir de. Böyle bir istatistiği olan kaç stoper gördü ki bu memleket.

Savunmanın solu da çok büyük sıkıntı, Vederson'a güvenerek yola çıkılmaz.
Bursa'daki ilk maçta tribünlerden göreceği muamaleden sonra koşarak şehri terkedeceğine inancım sonsuz. En azından ben öyle istiyorum. O yüzden savunmanın soluna da bir transfer şart.
Bir aralar konuşulan Gökhan Süzen'in çok fazla sol bek oynamışlığı olmamasına rağmen Ozan ipek'in arkasında rahatlıkla oynayabileceğini düşünüyorum.


Ortasahanın ortasına N'diaye'nin yanında Adem Koçak ısrarından da artık vazgeçmenin zamanının geldğini düşünüyorum.
Transfer yapamayacaksak Barış Örücü-Musa Çağıran ikilisinde ısrar etmekte fayda var. İkisinde de fark yaratacak yetenekler fazlasıyla mevcut.
Ama hem fiziksel hem de mental olarak kendilerini bu takımda oynamaya hazırlamaları gerekiyor.

Bu sezon yapılan iki transferden birisi olan Ferhat Kiraz ilk maçında bir hayli etksiz kaldı. O, Bekir Sevgi ve Deniz Yılmaz ile alakalı ayrıntılı bir yazı yazma düşüncesi vardı kafamda ama Deniz'in transfer yatınca benim de hevesim kaçıverdi.
Kısaca anlatmak gerekirse Ferhat Kiraz belirli yetenekleri olan bir oyuncu. Çok çabuk, dribling yapailiyor, isabetli orta yapabiliyor. Futbol mentalitesi üke standartlarının üzerinde. Ama bu kadar işte. Daha fazlası yok Ferhat'ta.
Bu özelliklerini doğru zamanda kullanmayı öğrenir, savunmasını geliştirir, gücünü de fark yaratabilecek seviyeye çıkarabilirse ondan fayda sağlayabiliriz.
Yoksa sonu Ahmet Arı'dan hatta Orhan Alemdar'dan farksız olur.

Gençlerden Furkan Soyalp bugün ikinci yarının tamamında süre almasına rağmen, çok fazla kalitesini hissettiremedi.
Çok büyük futbolcu olabilecek yetenekleri var bu çocuğun. Hatta son yıllarda alt yapıdan çıkanlar arasından en potansiyellisi diyebilirim. Gelişimini büyük bir hayranlıkla takip ediyorum.

Sonuç olarak alttaki fotoğrafta düşünceli haliyle göze çarpan Ertuğrul Sağlam'ın işi gerçekten çok zor.  Bizim gördüklerimizi onun da gördüğünden şüphemiz yok fakat sadece izlemekle düşünmekle olmuyor bu işler. Ertuğrul Sağlam'ın yönetime karşı daha dik durup sözünü dinletmesi gerekiyor. Takım bu yıl da UEFA kupasında gruplara kalamazsa şehirden yükselen homurtular geçen yılkinden çok daha fazla olacaktır.



05 Mayıs, 2012

Züpper Final



Bursaspor Ziraat Türkiye Kupası'nda finale yükselip UEFA Avrupa Ligi'ne katılmayı garantileyince futbolcusundan taraftarına kadar herkes Süper Final'i ikinci plana attı. Ne yalan söyleyeyim, ben bile hiç bir işim olmamasına rağmen ilk Eskişehirspor maçını izlemedim.

Herkes bir doyuma ulaştı futbol bakımından. Yayınca kuruluş reklamlardan ıvırdan zıvırdan 3-5 lira fazla kazanacak diye takımlara zorla maçlar oynatılıyor. Ama enteresan bir şekilde onlar da bu Avrupa Ligi Süper Final'ini sallamıyorlar, Bursaspor'un maçı başlayacak son yarım saate kadar herifler Fenerbahçe aşağı, Galatasaray yukarı. Başka konuştukları bir şey yok.
Madem önemsemiyorsunuz, bari şu maç saatlerine bir ayar çekin ve aynı saatte oynatın diğer süper final maçlarıyla. Mesela Bursaspor-Eskişehirspor maçını adamlar saat 18'e koymuş, mesai günü ve mesai saati. Bursa'nın sanayisinde küçük ve orta ölçekili işletmelerin hemen hemen hepsi sabah 8 akşam 18 çalışıyor. Biz işten çıkıp eve gelen kadar ilk yarı bitmişti zaten. Kimse de itiraz etmiyor duruma, hal böyle olunca da Bursaspor 3-4 bin kişiye Süper Final oynuyor. Şaka gibi resmen.
Ayıptır söylemesi Kenny Miller'ın Jozy Altidore'un imza törenlerinde bile daha doluydu o stad. Valla bir futbol zevkimiz vardı onun da içine ettiler.
Şike sürecinde yaşanılanlara zaten hiç girmek istemiyorum, nerden tutsak elimizde kalacak cinsten, komik komik olaylar yaşanıyor.
Güzel memleketimde istisnasız herkes paranın kölesi olmuş.

Onu bunu bırakın da Batalla ne koydu be :)







26 Nisan, 2012

Rotasyonun Meyveleri



Zor geçmesi beklenen bir maçı Bursaspor kolay kazandı dün akşam. Rakip yine Sivas gibi ligde iki maçta da yenemediğimiz Eskişehirspor'du. Öncelikle dün akşam beni Ersun Yanal'ın oyun anlayışının çok şaşırttığını söylemek istiyorum. Bugüne kadar çalıştırdığı takımlarda hücum futbolunu abartığı için eleştirilerin odak noktası olan Ersun Yanal oyuncuları tamamen oynatmamaya şartlayarak sahaya sürmüştü.  Attığımız ilk gole kadar hücumu hiç düşünmeyen, kendi yarı alanında alan savunmasını kusursuz uygulayan bir Eskişehirspor vardı sahada. Aslında haksız da değildi Ersun Yanal çünkü bizi bu yıl yenmenin en kolay yolu buydu. Bursa'daki lig maçında her ne kadar takımın başında Michael Skibbe olsa da Eskişehir bizi o strateji ile yenmişti.

Ama evdeki hesap çarşıda tutmadı ve organize gelişen bir atakta Pinto ile öne geçtik. Pinto'yu her izlediğimde, fotoğrafını gördüğümde, adını andığımda hatta şimdi bile vicdan azabı yaşıyorum. Az atıp tutmadık sağda solda herif gelmeden önce. Adam her şeyiyle tam bir santrfor. Mental özellikleri çok iyi öncelikle, pozisyon alması mükemmel, nerde ne yapacağına çok iyi kestitiyor. Sadece kendisi oynamıyor arkadaşlarını da oynatıyor. Vallahi helal olsun. Yolda falan görsem ayaklarına kapanıp beni affetmesi için özür dileyeceğim heriften, o derece yani.



Alt yapı eğitimini Güney Amerika'da alan oyuncuların teknik ve mental özellikleri üst düzey olmasına karşın fizik kaliteleri Avrupa futbolu için yetersiz kalıyor. Batalla'da bu sıkıntıyı yaşadı, şimdi Pinto'da da yaşıyor. 60'tan 70'ten sonra düşmeye şartlıyor. Bir de 3-4 gün arayla oynadım mı tamamen etkisizleşiyor herif, bunu gören Ertuğrul Sağlam hafta sonu kadroda sürpriz sayılabilecek bir rotasyon uygulamış ve Batalla-Pinto ikilisi yerine Okan Deniz-Turgay ikilisine şans vermişti.  Batalla-Pinto'nun diri olarak sahada yer aldıklarında neler yapabildiğini herkes çok iyi görmüştür diye tahmin ediyorum. Hatta bunlara N'diaye'yi de ekleyebiliriz çünkü o futbolu tamamen fiziğe dayalı oynuyor. Yorgun olduğu zamanlarda sahada görünmezleşiyor hatta koordinasyonunu kaybedip basit top kayıpları yaparak yarardan çok zararı dokunuyor takıma.

Yani uzun lafın kısası rotasyon kötü bir şey değildir beyler. Rotasyon sadece günü kurtarmak için yapılmaz. Bu işi yapan adamlar 1-2 hatta 3 hamle düşünerek hareket etmek zordundadırlar ve biz futbol izleyicileri oynayana da oynatana da biraz daha saygılı olmamız gerekiyor.

22 Nisan, 2012

Rotasyon Budur!



Ne yalan söyleyeyim hiç maç kafasında değildim bugün. Belki de ilk defa Bursasporum'u canlı izlemek gelmiyordu içimden. Tabi bunda yayıncı kuruluşun uydurduğu Süper Final saçmalığının payı çok büyüktü.
Lig bitti herkesin kafasında bunlar hala zorla maç oynatıyorlar takımlara. Çok garip gerçekten.
Bir de bu Süper finalin içinde eleminasyon sistemi de olmadığından maçlara verilen önem düşüyor normal olarak. Final dediğinin % 100 konsantrasyonla oynanır ve telafisi olmaz. Adı final ama bu maçların final havası yok pek.
En basitinden Bursaspor bugun kazanamasa bile iddiası devam edecekti grupta. Sonuçta daha 4 maç ve kazanılması muhtemel 12 puan olacaktı önümüzde.

Neyse sadede gelelim, maça gitmiyordum ama kadroları görüp Okan Deniz'in ilk 11!de oynadığını fark edince fırladım birden evden. Hem de başka hiç bir isme bile bakmadan. Okan haricinde kimlerin oynayacağını stada varınca öğrendim. Farkettim ki geçen hafta rotasyon yapmamasına rağmen rotasyon rotasyon diye ortalığı inletenlere cevap vermişti Ertuğrul Sağlam bir bakıma. Sivas 11'nden farklı tam 6 isim şans bulmuştu.

Bu değişimde Eskişehir maçının etkisi çok büyüktü tabiki de. Ertuğrul Sağlam aklı kupada olanlara bekleyin demiş ve ve motive etmesi düzenli oynayanlara göre çok daha kolay olan Turgay, Musa ve Okan gibi oyuncuları sahaya sürmüştü. Böylelikle hem N'diaye, Batalla ve Pinto da 4 gün sonraki Eskişehir karşılaşması için de taze tutulacaktı. Daha önceki yazımızda da yazmıştık, Bursaspor'un en büyük problemi fiziksel. 3-4 gün arayla aynı kadroyla rotasyona başvurulmadan oynanınca takımın ayarı bozuluyor. Buna bu yıl çok şahit olduk buna. Hatta dün bir arkadaşım hatırlattı, Bursaspor şampiyon olduğu sezonun ikinci yarısında sadece bir maç kaybetmişti. O da yine takımın Pazartesi Bursa'da Denizlispor'u mağlup ettikten 4 gün sonra  Cuma İBB deplasmanında gelmişti. Bunların hepsi tesadüf olabilir mi, bana göre değil.

Sonuç olarak güzel bir galibiyet aldık. Okan Deniz gibi bir yeteneği kazanırken Musa Çağıran da aklımızda tekrar soru işaretleri oluşmasına sebep oldu. Gece-gündüz gibi herif, anlayamadım gitti, beni yanıltmaya yemin etmiş sanki. Bir gün kendisine hayran bırakıyor, ertesi gün saçma sapan işler yapıyor, ayakta duramıyor, top ayaklarına dolaşıyor. Bu çocuğun da en büyük problemi kafasında, her maça aynı konsantrasyonla hazırlayamıyor kendini.

Dün sahada herkes görevini elinden geldiğince yapmaya çalışırken sonradan giren bir başka alt yapı çıkışlı arkadaş vardı ki 10 dakikası beni çileden çıkarmaya yetti.
Ah ulan İsmail.
Arkadaş bu ne gamsızlık.
Koşmuyorsun etmiyorsun, oyuna gireli iki dakika olmuş, eller belde.
Vallaha yazık, bir insan anca böyle bitirebilirdi sanırım kendini.

Bundan sonra önümüzde kupa maçı var, rakip iki maçta da yenemediğimiz Eskişehirspor.
Tüm şehir o maça kilitlenmiş durumda.

15 Nisan, 2012

Rotasyon!


Acı veren bir mağlubiyet oldu Bursasporlular için. Herkesin dilinde aynı soru "Üç günde ne değişti". Aslında değişen çok fazla bir şey yok. İbrahim sakatlığından dolayı götürülmemişti zaten Sivas'a.
Onun yerine Ömer-Stepanov ikilisinden birisinin oynaması gerekiyor, Ömer'in son maçlarda tekrardan dibe vuran formundan dolayı Stepanov tercih edilmiş. Stepanov oynayınca da kupa maçının kadrosundaki yabancılardan birinin kesilmesi gerekiyor. Burada da Carson tercih edilmiş.
Bunu da çok fazla eleştirmek yersiz, zaten kaç maçtır rakipler kaleye bir şut atıyorlardı maç boyunca o da gol oluyordu. Takımda üç gün önceki gibi oynadığı taktirde kaleciye de gerek kalmaması gerekiyor zaten. Vederson'un yerine de Mehmet Sak oynatıldı tek rotasyon diyebileceğimiz olay burada etki etti. Diğerleri zaten zorunluluktan yapılmış değişiklikler.
Yani öyle rotasyon kanalından hocaya sallamalar gereksiz yani. Git takımı maça iyi hazırlayamamış de ama rotasyon falan karıştırma yani.
Öyle bir durum yok çünkü.

Bir de şöyle bir durum var bizim takım fikstür sıkışıklığı bizim takıma pek yaramıyor. Şöyle bir baktım bu sezon ki maçlara da Bursaspor 3-4 gün arayla oynadığı maçlardan sadece ligin ikinci yarısındaki Kayseri-Mersin ikilisinden 3'er puan almış. Takımın çıkışa geçmesiyle de TFF'nin haftada 1 maç oynatmaya başlaması aynı zaman dilimine denk geliyor. Merak edenler buradan Bursaspor'un bu sezon oynadığı maçların tarihleriyle beraber sonuçlarına ulaşabilirler. Bunun nedenini sorgulayacak olursak.

Öncelikle takımın fizik gücü yeterli düzeyde değil, bunun sonucunda takım üç gün arayla oynadığı maçlarda aynı performansı yansıtamıyor sahaya. Buna çözüm olarak da uzmanlık alanı bu iş olan insanlardan yardım alması gerekiyor teknik heyetin. Mesela Fatih Terim gibi egosu tavan yapmış bir adam bile bu işi yabancı kondisyonere bıraktı artık. Galatasaray'ın bu sezon çıkışa geçmesi de Scott Piri'nin göreve başladığı Kasım ayından sonra oldu. Scott Piri geldikten sonra yıllardır fiziksel eksiklilerinden dolayı eleştirilen Emre Çolak gibi Aydın Yılmaz gibi adamların performanslarında gözardı edilemeyecek artışlar oldu. 

Bugüne dair yazılacak çok şey var biliyorum ama bana kalırsa en önemli nokta bu.
Yani Bursaspor bugün Ertuğrul Sağlam rotasyon yaptığı için falan yenilmedi. Hatta rotasyon yapmadığı için takım bu hallere düştü.
Neyse zaman laf salatası yapma zamanı değil. 

13 Nisan, 2012

Sivasspor:1 Bursaspor:4



Bu yıl iki kere yenildiğimiz Sivas karşısında böyle bir galibiyeti hiç kimse beklemiyordu sanırım. Açıkçası şampiyonluk senesinde yapılan 30 bin kişilik İstanbul ve 10 bin kişilik Ankara, 5 bin kişilik Kayseri çıkarmalarının takımın psikolojisini olumsuz etkileyip, onların omuzlarındaki yükü anlamsızca arttırdığını düşündüğümüzde bu maça dair kuşkularım artıyordu kendi adıma. Gerçi Bursa'daki maçtaki Göçek etkisini de göz ardı etmemek lazım ama yine de kolay gol yemeyen, hücum hattında en fazla çabuk oyuncu barındıran takımına karşı Bursasporumuz'un işi hiç de kolay değildi. Ama futbol bu, dünyanın en basit aynı zamanda da en zor oyunu. Müsabakaların içindeki küçük anların bu kadar etkili olduğu başka bir oyun yok zaten dünyada, diğer takım sporlarına nazaran futbolda büyük sürprizler daha sık görülüyor, o yüzden de futbol hepsinden daha popüler, o adrenalin duygusu zaten insanlara cazip gelen.

Dün oynanan maça etki eden bana göre iki kırılma anı vardı. Bunlardan ilki yayıncı kuruluşun Avrupa Ligi Play-off'una kalan takımlarının çalıştırıcılarının katıldığı programın bu maçın öncesinde gerçeklemiş olması. Ne alaka diyenleriniz olabilir ama Rıza Çalımbay'ın o akşam "Yılın Takımı Biziz" gibi bir çıkış yapınca bizim maça da o gazla çıktılar. Hatırlayanlar vardır bu sezon Bursa'daki maçta Sivas tamamen oyunu kendi yarı alanında kabul edip, sadece kontra atak yapmayı düşünerek oynamıştı, bizi de durdurmanın en kolay yolu bu zaten. Böyle oynayarak bayağı da etkili olmuşlardı, 3-4 tane de net gol kaçırmışlardı falan filan. Dün akşam Rıza Çalımbay'ın içtiği cesaret hapı bir nevi intihar oldu onun için. İkinci kırılma anı da maçın hemen başında Batalla'nın kafasıyla bulduğumuz gol. Farkettiyseniz herifin o kafa golleri girince maçların ibreleri bize dönüveriyor bir anda, ama Antep maçındaki gibi kaleyi sıyırıp dışarı çıkarsa işimiz zorlaşıyor.

Tabi bir de N'diaye etkisi vardı ki anlatmakla bitmez. Geldiğinden beri en iyi maçlarından birini oynadı. Önde müthiş bastı, korkmadan şut attı, bir sağ kanattan bir sol kanattan hücuma katıldı, isabetli ortalar yaptı. Adam kısacası kapasitesinin %100'ünü yansıttı sahaya. Adem de kusursuz oynadı, çok kritik zamanlarda kritik toplar kaptı. Ama şöyle bir ayrıntı var, biz ondan İvan Ergiç gibi oynamasını beklerken o Hüseyin Çimşir gibi oynamaya başladı. Carson artık bizim lige iyice alıştı, yan topları tereddüt etmeden çıkıp almaya başladı. Serdar Aziz de uzun süren bocalama döneminden sonra dün bayağı toparlanmış bir görüntü sergiledi. Serdar'ın partnerliğini yapan kaptanlar Ömer-İbrahim ikilisi için de söylenebilecek en güzel söz, al birini vur ötekine. İbrahim ilk yarıda kendi kalemize atıyordu golü, Carson çıkardı, Ömer'in pozisyonunda ise Carson'ın yapacak bir şeyi yoktu. Stepanov da yabancı kontenjanına takıldığından oynayamıyor. Savunmanın kanatlarında Basser-Hakan ikilisi hatasız oynadılar, sadece Hakan'ın biraz daha topu ayağından çıkarma zamanlamasını ayarlaması gerekiyor. Sestak bildiğimiz gibi, çok çalışıyor ama hep bir şeyler eksik. Vederson da önde oynamaya alıştı tam olarak, tam kanat oyuncusu gibi değil de sol iç gibi oynadı daha çok, rakibin hücumlarında Adem-Ndiaye ikilisini destekledi. O ortaya yaklaştığında Pinto sola yakın oynadı. Zaman zaman en önde Pinto-Batalla-Sestak ile 4-3-3 görüntüsüne büründü takım. Sivas'ın orta sahadaki etkinliğini Ertuğrul Sağlam bu şekilde çare bulmuş ve çok da başarılı oldu onun bu düşüncesi.

 Kısacası taraftarından, teknik ekibine, futbolcusuna kadar herkes dün akşam görevini eksiksiz yerine getirdi dün akşam. En son 1986'da kazandığımız kupaya sadece 2 adım kaldı. Şimdi ki rakip yine ligde yenemediğimiz Eskişehirspor. Maç yine tarafsız sahada oynanacak. Bana kalırsa Eskişehir'de oynayalım, stadı yarı yarıya bölsünler biz gideriz yine 7500 kişi, onlar zahmet etmesinler. En azından feribot meribot uğraşmayız bari. İkişer saatte gider geliriz, Eskişehir şuracıkta zaten, 150-160 km en fazla.

09 Nisan, 2012

Karma Karışık..



Bu konu kimseler tarafından pek fazla dillendirilmedi ama dikkat edenler vardır bu yıl Bursaspor'un en istikrarsız bölgesi savunmasının göbeği. Burada hangi maçta kimin oynayacağını kestirmek gerçekten çok zordu.

Yabancı kontenjanı ve rakibe göre Ömer Erdoğan-Stepanov-İbrahim ve Serdar Aziz arasında sürekli bir değişim yaşandı ve 34 hafta boyunca bu oyuncuların bireysel hatalarıyla sürekli kalesinde goller gören Bursaspor izledik. Hatta buna Avrupa Ligi maçlarını da ekleyebiliriz, orda da Gomel maçlarında Stepanov-Serdar ikilisi ile başlarken ilk Anderlecht maçında Serdar-Ömer ikincisinde ise İbrahim-Stepanov oynadılar. Ardından sezona Serdar-İbrahim ile başladık iki maç bu ikili oynadıktan sonra gereksiz bir hamle ile Sivas'ta Ömer Erdoğan oynadı ve bu oyuncunun bireysel hataları ile goller buldu. Sonra Bjk maçında tekrar İbrahim-Serdar'a döndük, Gençlerbirliği-Galatasaray maçlarını  Serdar-Stepanov  ile oynadık, sonra yine değişim. Böyle yazınca kafalar karışacak fotoğrafın daha net görülebilmesi için maç maç yazmak gerekirse:

Gomel: Stepanov-Serdar (2)
Anderlecht: Serdar-Ömer...İbrahim-Stepanov
Kayseri: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Miy: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Urfa: Serdar-Ömer
Sivas: İbrahim-Ömer...Serdar-İbrahim
Bjk: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Gb:  Serdar-Stepanov...İbrahim-Stepanov
Gs: Serdar-Stepanov...İbrahim-Stepanov
Ts: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Ordu: Serdar-İbrahim (2)
Manisa: Serdar-İbrahim...Serdar-Ömer
İbb: Serdar-Stepanov...Serdar-Ömer
Samsun: Serdar-Ömer (2)
Karabük: Serdar-Ömer...Ömer-İbrahim
Eses: Ömer-İbrahim (2)
AG: Ömer-İbrahim...Stepanov-Serdar
Bugsaş: Ömer-İbrahim
Fb: Ömer-İbrahim...Serdar-İbrahim
Antalya: Serdar-Ömer...Serdar-İbrahim
Antep: Ömer-İbrahim..Serdar-Ömer

Görüldüğü gibi tablo karma karışık. Bu adamların bireysel hatalarından o kadar çok yedik ki saymakla bitmez. Oyuncular hakkındaki kişisel görüşlerim gayet net ama yazmak için biraz erken. Önümüzde çok önemli maçlar var. Gelecek sezon için buraya takviye düşünülüyor, bunu Bucalı Efe ve Sakaryalı Berat haberlerinden de anlayabiliyoruz zaten. Tabi bu oyuncuların alt ligden gelip Bursaspor'a ne kadar fayda sağlayacakları da tartışılır ya neyse. Ama benim düşünceme göre bu bölgede oynayan oyuncuların bireysel meziyetlerinden ziyade birbirbilerini ne kadar tamamlayabildikleri asıl önemli olan. Bu yıl birbirini tamamlayabilecek ikiliyi bulamadık bir türlü, önümüzdeki yıl Ertuğrul Sağlam'ın bu konuya da kafa yorması gerekiyor.

Bursaspor:0 Gaziantepspor:2


Maç yazısı için bayağı geç kaldık. Malumunuz Bursasporumuz kaybedince geceler fazla uzun oluyor, ertesi gün de düğün de dernekti derken anca zaman bulduk yazı yazmak için. Öncelikle belirtmek gerekir ki futbolcularımızın kafasının o gün orada olmadığını anlamak çok zor değildi.

Onlara da hak vermek gerekir, büyük konsantrasyon sonucu hedeflediğin yere 1 hafta önceden ulaşmışsın, başka bir hedefler var önünde yürüyecek. Avrupa ligi Play Off'u ve Türkiye Kupası. Akılların bir sonraki aşamaya kayması çok normal. Ama işin başka bir boyutu vardı, lig sonundaki sıralamaya bağlı dağıtılacak olan ödüllerden mahrum kaldık böylelikle. Ya da biz öyle sanıyoruz, çünkü 5.'ye verilecek sıralama ödülleri ile alakalı resmi bir belgeye ulaşamadım maalesef. Yerel basında 1-2 haber çıktı ama onların da güvenilirliği tartışılır. Yaptıkları çoğu haber hatalı veya eksik olduğundan insanın hiç bir şekilde inanası gelmiyor Bursa yerel basınına.

Maça değinecek olursak bana göre maçın olayı Barış Örücü'nün bu sezon ilk defa 11'de yer bulmuş olmasıydı. Çocuğun ilk maçıydı, heyecanlıydı, kendini göstermek istedi ama çoğu kesimler tarafından sınıfı geçemediği için eleştirildi. Unutulmamalı ki bu çocuk 92 doğumlu. Hem Ertuğrul Sağlam'ı genç oyunculara gerekli şans vermediği için eleştirmek, sonra da bu çocuklara gerekli sabrı gösterememek çok garip ve de samimiyetsiz geliyor bana. Bizim taraftarımız da gün geçtikçe İstanbul takımlarının skora bağımlı seyircilerine benzemeye başlıyor, beni en çok tedirgin eden konu bu aslında.

Futbolda golü doğru zamanda bulmanın ne kadar önemli olduğunu bu maçta bir kez daha gördük. Sapara ve Batalla'nın kaçırdığı penaltılar oyununun gidişatını bıçakla keser gibi değiştirdi resmen. Geceyle gündüz gibiydi   penaltılar sonrası takımların oyundaki etkileri. Bursaspor maçı kazanabilirdi de ama olmadı. Sağlık olsun. Önümüzde çok önemli bir Sivasspor maçı var.
Rakibimize bu yıl iki kez kaybettik. Ama 86 yılından beri hasret kaldığımız Türkiye kupasına bu yıl ulaşmak istiyoruz. Antep karşısındaki oyun bizi biraz tedirgin etse de bu tarz mağlubiyetler motivasyonun arttırır takımların. Sivasspor karşısında çok farklı bir Bursaspor olacaktır bundan kimsenin şüphesi olmasın.

04 Nisan, 2012

Transfer Önerisi // Dudu





Ad Soyad: Dudu Paraiba
Uyruk: Brezilya
Doğum Tarihi: 1985
Boy: 1.81
Kilo: 71
Kullandığı Ayak:Sol
Oynadığı Pozisyon: Savunmanın solu
Sözleşme Sonu: 30.06.2013
Tahmini Değeri: 500.000 €
Oynadığı Takım: Widzew Lodz(Polonya)


Dudu bizim ligimizde görmeye alışık olduğumuz savunmacılardan değildir. Sol ayağını raket gibi kullanır öncelikle. Duran topların ondan sorulur oynadığı takımlarda. İstediği zaman istediği yere gönderebilir topu, bir sezonda yaptığı asist sayısı normal savunmacılara göre çok fazladır. Geçen yılı 9 asistle kapatmıştı, bu sezon daha şimdiden 7 asisti var.

Dripling yapar, kolay adam geçer, ara pasları çok tehlikelidir, ters kanada gönderdiği uzun toplarla hiç beklenmeyen bir anda rakibin dengesini bozmada üzerine yoktur. Dolayısıyla  hücuma katkısı üst seviyededir. Bizim ligde hücumu geriden başlatıp, bek oyuncularına oyunu yönlendirme görevi veren takımlar için biçilmiş kaftandır. Misal Nurullah Sağlam'ın Mersin'de en çok özlemini çektiği tarzda bir oyuncudur. Kendisini Litex yıllarından beri takip ederim, sürekli üstüne koymaya devam ediyor. Savunmasını da günden güne geliştiriyor. Şuan 27 yaşında ve futbolunun en olgun döneminde. Onu alan kesinlikle pişman olmayacaktır. 


Merak edenler için: Link#1 Link#2 Link#3





02 Nisan, 2012

Antalyaspor:1 Bursaspor:3



Rakibin konumundan dolayı zor geçmesini beklediğim bir karşılaşmaydı. Mehmet Özdilek'in oyuncu tercihlerinde hep savunmacı olanını tercih ettiğini görünce bu fikrim daha da güçlendi maç öncesinde. Malumunuz bu yıl nasıl puanlar kaybettiğimiz ortada, hem takımın en önemli güçlerinden Ozan İpek de olmayınca Bursaspor'un burada işinin pek de kolay olmayacağı herkes tarafından ön görülüyordu.

Ozan'ın olmaması sadece sol kanadın çalışmaması anlamına gelmiyor, Ozan bu takımın isyankar ruhu.
Herkes kabullenmişken Ozan isyan ediyor.
O yüzden de Ozan İpek önemli Bursaspor için çok önemli. 

Zorlu geçmesi beklenen karşılaşmada hem N'diaye'nin ekstra oyunu hem de Sestak-Basser ikilisinin sağ kanadı bu sezon hiç olmadığı kadar aktif kullanmaları kolaya çevirmemize büyük katkı sağladı. Basser'in bu oyununda Ali Tandoğan'ın maç öncesi yaptığı yersiz ve haddini aşan açıklamasının da payının bir hayli büyük olduğunu düşünüyorum. Yaşı kaç olursa olsun bizim Türk futbolcusunun kafası pek çalışmıyor maalesef. Ali de bu tarz açıklamaları bizde oynarken de gittikten sonra da fazlasıyla yaptı.

Maçın ikinci yarıda 5'e gitmesi işten bile değilken yediğimiz saçma gol sonrasında futbolcuların psikolojik olarak geri çekilmesi bu yıl bize rahat maç izlemenin haram olduğunu bir kez daha anlamamıza yardımcı oldu. 

Sonuç olarak 5-8 Play-off'unu garantilerken Antalya da küme düşme yolunda büyük bir adım attı. Manisa gibi Antalya'nın da adım adım Bank Asya'ya yaklaşması büyük mutluluk veriyor bana. 3 kuruş için en önemli futbolcusunu İstanbul'a gönderen her takımın bu acıyı yaşaması en büyük temennim.
Anadolu takımlarının da artık bir duruşu olmalı.
Maç satmak kadar teşvik almak kadar yüz kızartıcıdır bana göre bu eziklik hali.
Anadolu kulüplerinin İstanbul'un pilot takımları zihniyetinden uzaklaşması gerekiyor. 
Yoksa kurtulmaz bu ülkenin futbolu. 

Herkes son maça gereksiz gözüyle bakıyor ama şöyle bir durum var.
Sezon sonunda yayın geliri olarak sıralama ödülü veriliyor ilk 5 takıma. Şurdaki linkten geçen yıl takımların aldıkları paraları görebilirsiniz.
Ligi 5.sırada bitiren Bjk 3 milyon TL almış.
3 milyon TL de çok büyük para, yurt içi transferini bu para ile halledebiliriz en basitinden.

Tabi bu yıl o para nasıl dağıtılacak onu da tam bilemiyoruz. 5-8 Play-off'nundan galip çıkacak takıma mı verilecek o para yoksa 34 hafta sonunda 5.lik koltuğunda oturana mı?
Bu ayrıntının biraz araştırılması, G.Antep maçına o motivasyonla çıkılması gerekiyor.

25 Mart, 2012

Fenerbahçe:1 Bursaspor:0



İki yıldır sahasında yenilmeyen Fenerbahçe'yi iki yıl önce yaptığımız gibi mağlup etmeye çok hazırlamıştık kendimizi. Gördük ki Ertuğrul Sağlam ve öğrencileri de galibiyete en az bizim kadar inanmışlar ve derslerini oldukça iyi çalışmışlar. Bu bile mutlu etmeye yetti aslında bizi.

Eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor ki Kadıköy'de Fenerbahçe'yi bu kadar iyi durdurabilmek hiç de kolay değildir. Fenerbahçe maç boyunca kalemize sadece 1 isabetli şut gönderdi o da gol oldu zaten. Serdar Aziz ile Basser'in ortada rakip olmamasına rağmen çarpışması sonucu top Alex'in önüne düştü ve adam topa mermi gibi vurdu ve gol oldu. Carson'ın da yapacak bir şeyi yoktu. Adamın bir daha eline top değmeden maç bitti.

Buna karşın bizim nizami olmasına rağmen sayılmayan bir golümüz, yardımcı hakemin gözlerinin cereyan eden bir penaltı pozisyonumuz ve iki tane de direkten dönen topumuz var. Tabi bunların arkasına sığınacak değiliz. Hafta içinde de Bugsaş'ın iki topu direkten döndü en basitinden ama turu biz geçtik. Bunlar futbolda olan şeyler, kahrolmaya da körü körüne skor yazarlığı yapmaya da gerek yok.

Futbolcularımız ellerinden geleni yaptılar bu maçı kazanmak için ama olmayınca olmuyor. Biz içerde kazandığımız Gs maçında çok mu iyi oynadık? Orda da bizim kaleyi tutan sadece 1 şutumuz vardı ama o zaman 3 puanı cebine koyan taraf biz olmuştuk.
Ömer Üründül gibi konuşmak istemiyorum ama futbol enteresan bir oyun.

Ama bazı gerçekleri de göz ardı edersek kendimizi kandırmış oluruz. Öncelikle bu maçta da çok iyi gördük ki bireysel oyuncu kalitemizi biraz daha yukarılara çekmemiz gerekiyor. Önümüzdeki sezonun planlanmasında bu konuyu es geçmemeliyiz. Bursaspor'un hücum zenginliği sadece Batalla'nın ayaklarına bakmamalı yani. 3.bölgede pas tercihlerinde daha soğuk kanlı olup daha cesur kararlar verebilmemiz gerekiyor.

Önümüzde Gaziantep ve Antalyaspor maçları var, ilk 4'e girme ihtimalimiz matematiksel olarak da tükendiğine göre, artık 5-8 Play-off''undaki yerimizi sağlama almamız gerekiyor. Her ne kadar şuan puan tablosunda 5. olarak gözüksek de 9.sıradaki bir maçı eksik İBB ile aramızda sadece 3 puan fark var.


Son olarak her ne kadar bazıları görmezden de gelse Bursaspor'un bayan taraftarları 5 otobüs ile deplasman yaptı Kadıköy'e. Düşünüyorum da Bursa'ya 5 otobüs ile gelebilen kaç takım var ki ligimizde.
" İstanbul Yalakalarına Düşman" Yeşil İnciler.
İyi ki Varsınız.

20 Mart, 2012

Bugsaşspor:0 Bursaspor:2


Berbat zemin ile doğru orantılı olarak sahaya konan berbat bir futbol.
İlk yarıda Bugsaşspor'un direkten dönen iki topunu saymazsak uyku modunda geçti koskoca 90 dakika.
Kanat organizasyonlarında toplar hep rakip kaleci Bekir'e.
Hep pas hatası hep pas hatası.
Pas hatalarının sonrasında rakibin yakaladığı kontralar ve adamların final paslarındaki beceriksizlikleri.
Başka da bir şey yoktu yazılacak.

Neyse ki uzatmanın 3.dakikasında sahneye Pinto çıktı da takımı öne geçiren golü attı.
Sonrasında yine aynı teraneler.
Biz basit top kaptırdık rakip kontra yakaladı. 118.dakikada Bangura'nın asistinde Turgay skoru belirleyen isim oldu.

Ankaragücü maçından sonra Ertuğrul Sağlam belli ki yoğurdu üfleyerek yemiş ama bu maça genç ağırlıklı bir kadro ile çıksak Bursaspor bundan etkisiz olmazdı herhalde.
Teknik adam tercihidir fakat genç arkadaşları neden bu tarz maçlarda değerlendirmiyoruz diye sormadan edemiyor insan. Tabi sahaya A2 takımı ile çıkacak halimiz yok ama bir Okan Deniz'e bir Emre Pehlivan'a A2'de oynatarak bir şey katamayız.
Bugün onların kendilerini gösterme çabalarından yararlanmak hem kısa hem de uzun vadede herkes için çok daha faydalı olabilirdi.
Neyse o tren kaçtı artık.
Kupa'da son 8'e kaldık.
Bundan sonraki karşılaşmalar çok daha zorlu olacak.

19 Mart, 2012

Bursaspor:2 Ankaragücü:1



Dostluk rüzgarları çerçevesinde güzel bir maç oldu. Galibiyet bu kadar geç gelmese daha keyifli olabilirdi belki bizim için ama dakikalar azaldıkça sinir katsayısı ters orantılı olarak arttı.
Ama takımımızın klasik sorunu yine baş gösterdi bu maçta.
Kapanan takımlar karşısında ciddi sorunlar yaşıyoruz.
Bir de Ankaragüçlü gençler futbolu çirkinleştirme çabası içinde girince maçın iyice tadı tuzu kaçtı.
Bu cin olmadan adam çarpmayı yakıştıramadım onlara.
Gol atın, goller atın başımızın üstünde yeriniz var ama böyle saçma işlere bulaşmayın.
Deniz Çoban maçın sonuna 5 dakika ekledi ama 15 de eklese kimse itiraz etmezdi sanki.

Maça gelecek olursak Ertuğrul Sağlam ufak çaplı bir rotasyon yaptı. Kalede Yavuz, savunmanın ortasında Serdar-Stepanov, ortasahada da N'diaye'nin yanında Musa Çağıran şans buldu.
Ama bu oyunculardan Stepanov haricindekilerin bu şansı pek doğru kullandıklarını söylemek mümkün değil. Yabancı kontenjanına takılıyor ama Stepanov bence bu takımın en olmazsa olmaz adamlarından.
Özellikle iç sahada savunmadan oyun kurma becerisi takıma çok fayda sağlıyor. Takıma sınıf atlatabilecek isimlerin başında geliyor.
Bu maçta da pas yüzdesi çok yüksekti, uzun toplarda bir hayli başarılıydı. Ömer Erdoğan oynadığı zaman o uzun toplar genelde rakibe gidiyor, zor kazandığımız topu çok kolay kaybediyoruz.

Düne dair tek üzücü olay ise Ozan İpek'in sakatlığı oldu, son durumu hakkında bilgim yok ama Kadıköy'de onun eksikliğini ciddi bir şekilde hissederiz.
Yerine giren Mehmet Sak da futbolunun üstüne koymaya devam ediyor.
Top ayağına yakışıyor herifin, kafası da iyi çalışıyor, en büyük eksikliği öz güven. Sorumluluk aldığı zaman yararlı işler yaptı.
Bu çocuk 2-3 yaş daha genç olsaymış gelecek adına büyük beklentiler içerisinde olabilirdik ama şöyle de bir gerçek var ki Mehmet Sak 22 yaşında.

Gelecek adına en büyük umut veren ise Barış Örücü oldu. Çok fazla süre alamamasına rağmen her oynadığı maçta ben futbolcuyum diye bağırıyor bu çocuk.
Almanya'da Leverkusen ve Duisburg'da alt yapı eğitimi almış, çabuk düşünebilen, sorumluluk almaktan çekinmeyen bir yapısı var.
Kalan maçlarda bu çocukta ısrar etsek çift yönlü merkez oyuncu eksikliğimizi giderebiliriz belki de.

Sonuç olarak Bursaspor çıkışını sürdürüyor. Son 7 maçta kazandığı 17 puan ile 8 basamak yükselerek 5.sıraya yerleşti.
Bir maç fazlamız da olsa 4. Beşiktaş ile aramızdaki puan farkı sadece 4.
Önümüzdeki hafta Fenerbahçe deplasmanı var. Adamları en son şampiyon olduğumuz yıl biz yenmişiz kendi evlerinde.
2-0'dan 2-3 gibi müthiş bir geri dönüşle hem de.
Belki o günkü gibi efsanevi bir maç olmaz ama ben futbolcularımıza güveniyorum.
Kolay olmayabilir ama zor da değil.
İmkansız hiç değil.

16 Mart, 2012

Transfer Önerisi // 3 in 1

Uzun zamandır takip ettiğim ve tarz olarak bir birbirlerine çok benzeyen üç oyuncuyu aynı anda tanıtmak istiyorum bu yazıda. Geçtiğimiz yılın ara transfer döneminde ülkemizde yaşanan Polonyalı rüzgarından sonra Polonya ligini sıkı takibe almıştım. Bu yıl da Türkiye liginden çok Polonya ligi maçı izlediğimi söyleyebilirim.

Daha önce de Nakoulma ve Melikson'dan bahsetmiştim zaten ama daha çok futbolcu var o topraklardan gelip bizim ligimizde önemli işlere imza atabilecek. Sivasspor'da oynayan Kamil Grosicki'nin eski takımı Jagiellonia Bialystok bu aralar Polonya liginde zor günler geçiriyor. Bahsedeceğim üç oyuncu da bu takımda oynuyorlar.


Ad Soyad: Maciej Makuszewski
Uyruk: Polonya
Doğum Tarihi: 1989
Boy: 1.76
Kilo: 71
Kullandığı Ayak:Sağ
Sözleşme Sonu: 30.06.2012
Tahmini Değeri: 250.000 €

2010-2011 sezonun başında alternatif oyuncu olarak Polonya 3. liginden sadece 10.000 € bonservis ücreti karşılığında kadroya katıldı. Bu sezonun 2. yarısıyla birlikte ilk 11'e girdi ve son 4 maçta da 90'ar dakika sahada kaldı. Bulduğu şansı iyi değerlendirebilmek ve kendini gösterebilmek için çok fazla çaba harcıyor, bu da zaman zaman topla fazla oynamasına ve pas tercihlerinde sağlıklı karar verememesine yol açıyor, kafası rahatlarsa çok daha iyi olabilecek izlenimi yarattı benim üzerimde. Bu arada sözleşmesi sezon sonunda bitiyor




Ad Soyad: Tomasz Kupisz
Uyruk: Polonya
Doğum Tarihi: 1990
Boy: 1.80
Kilo: 74
Kullandığı Ayak:Sağ
Sözleşme Sonu: 30.06.2014
Tahmini Değeri: 900.000 €

Kupisz 16 yaşındayken İngiltere'nin Wigan takımına transfer olmuş ve 4 yıl burada kaldıktan sonra Polonya'ya geri dönmüş. Bu üç isim arasında da en yüksek teknik kapasiteye sahip olanı. Onun bana göre en büyük problemi biraz fazla sakin yapıya sahip olması. Net bilgim yok o konuda ama belki de o yüzden gönderdiler Wigan'dan geri. Mehmet Okur NBA'e transfer yaptığında onun için bu adamın gözlerinde NBA ışığı yok denmesi çok garibime gitmişti ve o zaman ne demek istediklerini pek anlayamamıştım. İşte o NBA ışığı Kupisz'de de biraz eksik gibi sanki. 


Ad Soyad: Nika Dzalamidze
Uyruk: Gürcistan
Doğum Tarihi: 1992
Boy: 1.73
Kilo: 63
Kullandığı Ayak:Sağ
Sözleşme Sonu: 30.06.2016
Tahmini Değeri: 400.000 €

Dzalamidze bu oyuncuların arasında en genç olanları. CSKA Moskova ve Polonya'nın Widzew Lodz takımlarında birer yıl kiralık oynadıktan sonra bonservisi 280.000 € karşılığında Gürcistan'ın Baia Zugdidi takımından alındı. Onu diğer takım arkadaşlarından ayıran en büyük özelliği çevikliği ve çok çabuk hızlanabiliyor oluşu, bizim futbol alimlerimiz patlayıcı güç/özellik diyorlar ya, işte ondan fazlasıyla var bu adamda.

Bu üç oyuncu da sağ ayaklarını kullanıyorlar, çabuklar, iyi top sürüp kolay adam eksiltebiliyorlar. En çok faydayı da ters ayakla sol kanatta oynadıklarında sağlıyorlar. Yani uzun lafın kısası hepsi birer Kamil Grosicki.

Ülkemizde bu tarzda oyuncular büyük fark yarattığı herkes tarafından biliniyor. Grosicki'nin Sivasspor'a 800.000 € gibi bedelle gelip değerini kısa süre içerisinde 4'e 5'e katladığı göz önüne alındığında ben bu oyuncuların da bu topraklarda doğru kullandıkları taktirde çok başarılı olabileceklerini düşünüyorum. Kaldı ki bu genç adamları kadroya katmak için transfer rekorları kırmaya falan da gerek yok.

Tabi madem bu kadar iyi oyuncuları var bu Jagiellonia niye zor günler geçiriyor diye düşünmek herkesin hakkı.  Adamların sorunu tamamen kadro planlamasında. 38 yaşındaki santrforları Frankowski sezona çok iyi başlamasına rağmen ekim ayından beri gol atamıyor, herifin yediği onun yarı yaşındaki Pawlowski. Son maçta en uçta Dzalamidze'yi oynattılar mesela. Tabi takımda yolunda gitmeyen çok şey var ama bizi çok fazla ilgilendirmediğin pek de kurcalamaya gerek yok. 



12 Mart, 2012

Eskişehirspor:1 Bursaspor:1



İlk 4'e girip şampiyonluk play-off'u hayalleri kurmaya başlamışken bu beraberlik hiç iyi olmadı.
Her şey iyiydi aslında. Sakatsız cezalısız tam kadro gitmiştik Eskişehir'e.
Gündüz maçında Ordu ile Bjk'nin  berabere kalmasıyla iştahımız iyice kabarmıştı ki galibiyet serimiz Eskişehir deplasmanında bozuldu.

Eskişehir müthiş baskılı başladı maça. İlk 25-30 dakikada oldukça etkiliydiler, adamların iki topu direkten döndü. Bizim ise sadece Ozan ile yarattığımız pozisyon vardı ki rakip kaleci Kayacan tehlikeyi erken sezerek açıyı iyi kapattı orda. İlk yarının sonlarına doğru oyunda dengeyi kurmamız 3 puana olan inancımızın kuvvetlenmesini sağlıyordu. Hatta devre arasında hemen hemen tüm Bursasporlular'ın istediği Musa Çağıran-Adem Koçak değişikliği gerçekleşmişti ki Eskişehir'in yapamadığını biz yaptık ve Dede'nin kullandığı serbest vuruşta Ömer Erdoğan'ın kendi kalesine gönderdiği topla skor üstünlüğünü rakibe verdik. 

Hesapta olmayan bu golden sonra oyuncuların pes etmemesi sevindiriciydi. Ligin ilk yarısındaki Bursaspor çoktan bırakırdı maçı o golden sonra. Ya da paniğe kapılır, olmadık bir hatadan olmadık bir gol yer işleri iyice karışıtırırdı. Öz güven böyle bir şey işte. Eskişehir'in bulduğu gole benzer noktalardan bir çok duran top kullandık Vederson ile ama hiç birinde etkili olamadık, sadece İbrahim'in kafasını sıyıran bir top vardı onda da Kayacan gole izin vermedi. 

Beraberlik sayısını sağ kanattan Sestak'ın kestiği topta son haftaların formda ismi Pinto ile bulduk. Gol atmasına rağmen bugun biraz durgun gibiydi ama bunu  hem hafta içinde idman yapamamasına, hem de Batalla'nın sahanın zemininden etkilenip pek varlık gösterememesine bağlayabiliriz. Ama yine de son saniyelerde geliştirdiğimiz atakta topa dokunup Ozan'ın önüne bırakabilse çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik şimdi. 

Sonuç olarak kaybedilen iki puan olsa da Bursaspor umut vermeye devam ediyor. Önümüzde 4 maç kaldı. Kendimizi 5-8 Play-Off''una atıp Avrupa biletini kovalamamız gerekiyor.

***Bir de kupa var tabi. Rakip Bugsaş ile alakalı bir yazı yazarız hafta içinde. 3-4 hafta önce Konya Şeker ile oynadıkları maçı izlemiştim.

05 Mart, 2012

Bursaspor:3 KDÇ Karabük:0


Öncelikle kadınlarımıza ve çocuklarımıza teşekkür etmek istiyorum, "şehrinin takımına sahip çıkma"nın ne demek olduğunu dosta düşmana gösterdikleri için.
Galatasaray maçından sonra yine bekleriz demiştik, yine geldiler. Yine desteklediler takımımızı. Bu kez daha güçlüydüler ama, daha bir coşkuluydular. Onların pozitif enerjisi takıma da yansıdı ve güzel futbol ile güzel bir galibiyet aldık.

Maç öncesi ciddi kaygılarım vardı aslında.
Malumunuz bu yıl kapanan takımlara karşı ciddi problemler yaşadık. Kaldı ki Karabük son haftaların en formda takımlarından biri, son 6 maçta 5 galibiyet 1 beraberlikleri vardı yanlış hatırlamıyorsam, kurgu olarak da bize oldukça tersler. Karabük'teki maçta topla oynama oranımız yüzde 70'lere dayanmışken sahadan boynu bükük ayrılmıştık. 

Kabul etmemiz gerekir ki maça iyi başlayan taraf bugün de Karabük oldu, Cernat, Mabiala ve Shelton ile gol pozisyonlarına girdiler ilk 20 dakikada. Ordan bir gol çıkarsalar, maçın seyri tamamen değişebilirdi. Karabük'ün etkili olmasında Hakan Aslantaş'ın Shelton karşısındaki ürkek futbolunun da payı büyük aslında. Herifin Eskişehir maçındaki sprintlerini çok izlemiş olmalı ki, kendinde değildi hiç. Neyse ki 24.dakikada Batalla'nın kafasıyla öne geçince hem Karabük'ün gazı kaçtı, hem de bizim futbolcularımızın özgüvenleri yerine geldi.

Sonrası zaten anlatmaya gerek yok. Sayısız gol fırsatından yararlanamadık. Biraz dikkatli olsak abartısız 7'ye 8'e giderdi maç. Hele Sestak kaçırdıkça kaçırdı.
Adamın özgüvenini yerine getirmek lazım bir şekilde. Maçtan sonra istatistiklere baktım da herifin böyle bir sezonu olmamış hiç daha önce. Çok koşuyor, mücadele ediyor, iyi de oynuyor ama iş gol vuruşuna geldim mi bir türlü o başarısını devam ettiremiyor. Çok garip gerçekten. Hala inanamıyorum o golleri nasıl kaçırdığına da koca sezon sadece 1 gol atmış olduğuna da.

Sonuç olarak güzel bir havada, yeşil incilerin önünde çoookk güzel bir galibiyet aldık.
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
Sağ olun, var olun.

02 Mart, 2012

Gelecek..


Almanlar'ın ünlü sitesi transfermarkt'ta rastgele dolaşırken bir ayrıntı gözüme ilişti. Konu Belçika liginin asist kralları.
1.Matias Suarez(14)
2.Christian Bruls(13)
3.Daniel Tozser (10)

Matias Suarez'i futbolla ilgilenip de tanımayan yoktur herhalde bu ülkede. Hele Bursasporlular'ın içinde hiç yoktur çünkü herif sezon başında sağlam bir resital sundu Bursa'da Anderlecht formasıyla. Sonrasında da doğal olarak İstanbul basınına malzeme oldu "Orda, Burda, Şurda" benzeri bir çok haberde onun ismi kullanıldı. Taraftar forumlarında da "Abi, biz niye bulamıyoruz böyle adamları bak 1.2 milyon'a almışlar herifi" gibi zaman zaman dönen geyiklerin ana karakteri olmayı başardı. Buraya kadar her şey normal. Allah yolunu açık etsin Suarez'in, diyecek bir şeyimiz yok. 


Asist krallığında Suarez'in ardından gelen isim Gent'te forma giyen Christian Bruls. Bu oyuncu ne alaka diyeceksiniz, herif 2008 yılında Trabzonspor tarafından Belçika 2.liginde keşfedilip, bonservisi alındıktan sonra Hollanda 2.lig'ine gönderildi. Hatta Trabzonspor'un internet sitesinde de bir kaç kez açıklama yapıldı onunla alakalı. En son gelişimini takip ediyoruz dendi sonrasını hatırlamıyorum. Meğersem herifin sözleşmesinde "2 yıl içinde Trabzonspor forması giymezsem serbest kalırım" maddesi varmış, bir kaç ay da parası ödenmeyince bonservisini sorunsuz almış eline. Bruls şimdi Belçika'da şampiyonluk mücadelesi veren Gent'in en önemli oyuncusu konumunda. Hücum hattının her yerinde değerlendiriliyor. Başta söylediğim gibi de  asist krallığında 2.sırada.

Listedeki son isim ise Macar futbolcu Daniel Tozser. Bu arkadaş da 18 yaşındayken Galatasaray'a gelip 2003-2004 sezonunda o dönemdeki adı PAF liginde bir sezon oynatıldıktan sonra ertesi yıl Macaristan'a geri gönderilmiş. Yunanistan falan derken Belçika'ya transfer olmuş, sezon sonu için de şimdiden İtalya'nın Genoa takımıyla sözleşme imzaladı. Ortasahanın ortasında oynayan oyuncu ayrıca Genk'in bu yıl Şampiyonlar Liginde oynadığı 6 maçın tamamında 90 dakika forma giydi. Yukarıda da belirttiğim gibi, oyuncu Belçika liginin asist krallığında 10 asist ile 3.sırada.

Tabi bu futbolcular bundan sonraki kariyerlerinde nasıl bir performans gösterirler bilemeyiz. Ama artık şu biz niye bulamıyoruz böyle oyuncuları kafasından çıkalım. Önemli olan genç futbolcuyu bulmak değil.
Onu bulduktan sonra A takım seviyesine getirebilmek.
Bizim ülke futbolunun da en büyük problemi bence bu.

29 Şubat, 2012

Lider Montpellier



Fransa Ligi'ni takip edenler bilir geçtiğimiz hafta Montpellier liderliğe yükseldi. Hem de PSG gibi parayı su gibi akıtan takımın önünde oturdular o koltuğa.

Bu yıl transfere harcadıkları para sadece 2M€. Sevilla'dan Emir Spahic için aldıkları para da 2M€. Yani bizim hesabımıza göre ise maliyet "0".

Montpellier bu takımı kurmak için ne kadar para harcadığına bakacak olursak.

Olivier Giroud  (2M€)
Henri Bedimo  (2M€)
Marco Estrada (1M€)
Garry Bocaly   (0.8€)
John Utaka     (0.5M€)
S. Camara (0.5 M€)
Joris Marveaux (0.5M€)

Bu oyuncuların yanında takıma direkt katkı koyan kaleci Geoffrey Jourdren, stoper ve kaptan Mapou Yanga-Mbiwa, defansif ortasaha Jamel Saihi, 10 numara Younes Belhanda, hücum hattının her yerinde oynayan, Fransa U21 takımının oyuncusu Remy Cabella, savunma ve ortasahanın ortasaha rotasyonunda kullanılan, aynı zamanda yine Fransa U21 takımı oyuncularından Benjamin Stambouli, yaşadığı uzun süreli sakatlıkların ardından yeni kendini bulmaya başlayan Karim Ait-Fana gibi bir çok alt yapı çıkışlı oyuncu bulunduruyorlar kadrolarında.

Montpellier sezon sonunda sıralamada nerede olur bilemeyiz ama oynadıkları futbolun kalitesi ile şimdiden gösterdiler ki harcanan para ile başarı arasında doğru orantı yok. Hiç bir zaman da olmadı.
Bunu mayıs 2010'da tüm Türkiye de gördü zaten.

26 Şubat, 2012

Samsunspor:0 Bursasporumuz:3



Bu sezon ilk defa 3 maç ard arda kazandık ve küme düşmeme hesabı yaparak başladığımız haftanın sonunda alınan 2 galibiyet ve hanemize yazılan +6 puan ille ilk 8, hatta ilk 4 hesaplarının içinde bıulduk kendimizi.
Futbol gerçekten enteresan bir oyun.
Hele 3 puanlık sistem de olmayacak diye bir şey yok.

22 Şubat, 2012

21 Şubat, 2012

Bursaspor:2 İstanbul BB:1



Bu sezon ki en iyi futbollarımızdan birini oynadığımızı söyleyebilirim. Maça baskılı başladık, Suat Arslanboğa birazcık yürekli olsa henüz 3.dakidada 1-0 öne geçip, İBB de 1 kişi eksilebilirdi ama olmadı. O pozisyona bir hakem nasıl penaltı çal(a)maz aklım almıyor bir türlü. İbrahim Yazıcı'nın Pazar akşamı yaptığı açıklamalardan sonra dün akşam bir hakem faciası bekliyordum ama bu kadar insanın gözüne sokula sokula bir kıyımın ortasında kalacağımızı tahmin etmiyordum açıkçası.

Nitekim Batalla'nın korner atışında N'diaye'nin kafa vuruşu ile gölü bulmamız 3 puanın habercisi oldu. Bundan önce kendi sahamızda oynadığımız maçlarda en büyük sorunumuz golü erken bulamamamız oluyordu zaten. Gol gelmeyince rakibin direnci artıyor, bireysel yeteneğin ön plana çıkması gerektiği zaman dilimlerinde ise rakip Batalla'yı kilitleyince futbol tamamen kör dövüşüne dönüyordu. Dün akşam İBB de hücum etmek zorunda olduğundan ortaya seyir zevki yüksek bir mücadele çıktı.

Son dakikada Visca'nın golünden sonraki 3 dakika biraz sıkıntı geçmiş olsa da evine mutsuz dönen bir Bursasporlu yoktu dün. Cumartesi günü Samsunspor ile oynayacağız rakip kendi sahasında hücum futbolunu tercih etmesi çok yüksek ihtimal olduğundan yine zevkli bir mücadele izleyeceğiz. Vederson'un yokluğunu pek aramayız, Hakan Aslantaş Galatasaray ve Manisa maçlarında olduğu gibi orada yine formanın hakkını verecektir ama N'diaye bana göre çok büyük kayıp. Dün akşam da sahanın en iyilerinden biriydi zaten. Gol attığı için söylemiyorum, geldiği günden bu yana hücuma en yüksek katkı verdiği maçlardan biri oldu. Onun yerine herkes Ertuğrul Sağlam'ın Musa Çağıran'ı tercih edeceği üzerine hemfikir olsa da ben Musa'ya çok fazla güvenemiyorum.

Neyse önümüzde Samsun, Karabük ve Ankaragücü maçları var. Buaradan ilk yarı 4 puan çıkarmıştık, bu kez 3'te 3 yapıp ilk 8 iddiamızı kuvvetlendirebilecek miyiz bekleyip hep birlikte göreceğiz.

17 Şubat, 2012

Eskişehirspor:5 Bursaspor:0 // A2 Ligi



Eskişehir'de A2 takımımız büyük bir hezimetle karşılaşmış. Bazı renktaşlarımız da Erkan Zengin, Bülent Ertuğrul, Akos Elek, Serdar Özbayraktar ve Burhan Eşer başta olmak üzere A takım destekli bir 11 ile sahaya çıktığı için kızıyorlar Eskişehir'e.
Çünkü bu mağlubiyetle Bursaspor'un gruptan çıkma şansı oldukça zora girdi. Fenerbahçe'nin son maçta kaybetmesi bizim de kazanmamız gerekiyor.

Ama asıl sorulması gereken soru bence şu olmalı..Bu ligin kurulma amacı ne?
Gruptan çıkmak mı? Hayır..Şampiyon olmak mı? Hayır..

Bu lig A takımda az oynayan ya da sakatlıktan yeni çıkmış oyuncuların maç kondisyonu kazanması, aynı zamanda da genç oyuncuların A takıma adapte olmalarını kolaylaştırmak için kuruldu.
Yani bu ligde netice değil hatice asıl önemli olan..

Çoğu takım bu lige sırt çevirdiği için uzun zamandır isyanlardaydım zaten. Bunu dile getirmeye niyetim olmasına rağmen bir türlü fırsat bulamamıştım.

Bence herkes Eskişehir gibi A takım destekli kadrolarla oynamalı bu ligde. Öyle oynamalı ki diğer genç çocuklar kendilerini geliştirebilsin.
Çok erken oldum havalarına giriyor yoksa genç veledler. Yukarda pabucun sandıkları kadar ucuz olmadığını öğrenmeleri için bu tarz hezimetler yaşamaları gerekiyor.
Velez Mostar maçından sonra ben oldum havalarına girmesi muhtemel oyuncular Eskişehir maçından sonra "Daha çok çalışmam gerekiyor" diyerek gitmişlerdir evlerine.

Bu bile bence büyük bir kazanç onlar açısından.