27 Temmuz, 2010

Totem (!)



Transferde görüşülen isimlerle bir türlü anlaşılımaması çok fazla canımı sıkmaya başladı.
Bizim yöneticiler nasıl bir mantıkla gidiyorlar o görüşmelere çok merak etmeye başladım
"Şampiyonlar Liginde Oynayacağız" diye durmadan hava atıyorlar herhalde.

Bu sıcaklar da darladı iyice gaza gelip bir totem yapmaya karar verdim.
Kutsal topraklara adımını atıp, o kutsal formayı sırtına geçirerek, BursasporTV'de canlı canlı imzasını atan bir insan evladını görene kadar bloga "mola" demeye kadar verdim.
Belki bizde vardır bir uğursuzluk.
Bu ayrılık ne kadar sürecek bekleyip göreceğiz.

Saygılar.

23 Temmuz, 2010

Yurda Dönerken..



Avusturya kampındaki son hazırlık maçımızı Almanya Bundesliga ekiplerinden Borussia Dortmud ile oynadık ve yine yenilmedik.
Kamp boyunca oynadığımız 4 maçta sadece 1 galibiyet almış olsak da hiç bir karşılaşmada sahayı boynu bükük terketmemiş olmamız olumlu bir gelişme bizim için. Futbolcularımızın kaybetmemeyi alışkanlık haline getirmiş olmalarını görmek gelecek adına büyük umut veriyor bize.
Küme düşmeme mücadelesi verdiğimiz yılları hatırlıyorum da, o dönemdeki futbolcularımız için gol yemek, maç kaybetmek o kadar normaldi ki.
Onların o mağlubiyeti kabullenme halleri zaten kahrediyordu bizleri.

Şampiyon olan takımımızın ise geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında şampiyonluk potasında girdikten sonra sadece İBB deplasmanında yediği erken ve şanssız goller sonucu sahadan mağlubiyetler kapattığı hatırlamak gerek.
Herkesin şampiyonluk baskısı diye bir taraflarını yırttığı zamanlarda bile sahaya karekterini her maçta sahaya yansıttı bu takım, önümüzde ki sezonda da bu rakibe teslim olmama alışkanlığımız en büyük silahımız olacak..

Takımın bireysel performansına, mevkilere göre oyuncuların yeterliklerine bakarak kamp sonrası bir değerlendirme yapacak olursak:

Kalede herhangi bir sorun yaşayacağımızı zannetmiyorum..İvankov,Yavuz, Harun bence çok yeterli bir rotasyona sahibiz..Harun da beklediğimden çok çok iyi çıktı, kendisini kulübe öneren Serkan Rençber'den Allah razı olsun..

Savunmaya geçecek olursak, geçtiğimiz sezonun rotasyonundan 3 oyuncuyu kaybettik ve yerlerine sadece Vederson'u takviye ettik..Mustafa Keçeli'yi Ertuğrul hoca savunma kanatlarında Ali Tandoğan ve Vederson'un alternatifi olarak kullanmayı düşünüyor..Keçeli'yi ben de sağ bekte izledim de hocanın beğendiği kadar varmış, hatta adam ilginç bir şekilde ters kademe bile yapıyor, sol bekte oynarken yapamıyor hala..
Diğer bir savunmada alternatif olarak düşünülen Serdar'ın ise mutlaka Bank Asya takımlarına kiralık verilip tecrübe kazanması gerekiyor..Çevikliği, zıplaması, adam markajı tamam da çok çabuk kopuyor oyundan..Ayrıca pozisyon başlangıcında markaj uygulaması için görevlendirildiği adama sülük gibi yapışıyor da, sonradan müdahale etmesi gereken adama bir türlü hamle yapamıyor.
Savunma göbeğine 1 değil 2 transfer şart bence..Biri atletik, ayaklarına hakim,sağ bek de oynayabilen, diğeri ise göklerin hakimi 1.90'lık kule.

Ortasahanın kanatlarında da pek fazla problem yaşamayız diye tahmin ediyorum..Sağda Volkan var, yeni gelen Steinert de fena bir oyuncu değil..Keza İsmail Haktan var bu bölgede, hocanın Borussia maçında da burada oynattığı Turgay var..
Solunda Ozan İpek var, yeni gelen İnsua var, Fenerbahçe'de genel olarak burada değerlendirimiş olan Vederson var, genç Eren var..

Ortasında gelince kamp boyuncu burda defansif olarak değerlendirilen Kirita ve Ramazan yetersizler.
Hatta Ramazan geçen sezonun çok uzağında.Gerçi bu oyuncu İnegöl'de, Samsun'da falan hep stoper oynuyormuş..Ertuğrul hoca da keşke hazırlık maçının tekinde orda deneseydi Ramazan'ı.

Ortanın ortasında bir de sakat olan Bekir Ozan var ki sakatlığının ne derece ciddi olduğunu bilmesem de ondan çok şeyler bekliyorum bu sezon..Hüseyin'den formayı kapıp Bekir-Ergiç ortaklığı bile kurulabilir orada.
Bir de Ertuğrul hoca çift yönlü ortasaha olarak Ozan İpek'i denedi orda ama bu oyuncudan o bölgede pek fayda sağlanamaz bana göre.
Hem hantal kalıyor hem de oyun zekası fazla gelişmiş değil Ozan'ın.Geçen sezonu 9 sarı ve 1 kırmızı kartla kapatmış olması da öneemli bir ayrıntı.
Borussia maçında da yediğimiz golde faulu yine Ozan yapmıştı.Ayrıca kornerin tekinde rakip oyuncuyu kafa-kola aldığı bir pozisyon gözümün önünden gitmiyor bir türlü.

Öndeki ikiliyi ise bu sezon yine 2 farklı şekilde tercih edecek Ertuğrul Sağlam.
Bunlardan ilki Turgay'lı Sercan'lı önde iki pres gücü olan oyuncular tercih edilecek.
İkincisi ise Sercan ya da Turgay ileri de tek kullanılıp arkalarında Batalla/ Insua ikilisinden biri değerlendirilecek.
Aslında santrafor olarak kaleye sırtı dönük oynayabilen, kontrol etmeden tek ve net vuruşlar yapabilen bir oyuncu lazım bize tam olarak.Bu yönde bir arayış olduğunu biliyoruz, umarım çok geç olmadan bu eksikliğimiz giderilebilir.

Sonuç olarak;

*Elimizdeki kadrodan, Ramazan Sal stoper olarak denenmeli, kesiciliğinden yararlanılmalı, orda da verim alınamazsa kiraya verilmeli.
*Serdar Aziz, Eren Albayrak ve Muhammed Demir gibi oyuncuların da fiziklerinin gelişip A takım seviyesinde mücadele edebilmeleri sağlanmalı, bunun da en kolay yolu, bu oyuncuları tanıyan bir hocanın yanına kiralık gönderilmeleri olur herhalde.
*Savunmanın ortasına 2, santrafora da 1 transfer yapılmalı..
*Ayrıca her ne kadar düşünülmese de Ergiç'e üst düzey bir partner bulunarsa tadından yenmez..

20 Temmuz, 2010

Bomba!!

Ha geldi ha gelecek, bombalar ha patladı ha patlayacak derken yurt dışı kampımız bitiyor neredeyse..
Yarın Borussia Dortmud ile son hazırlık maçımızı oynayacağız..
Sezonun başlamasına da bir aydan az bir zaman kaldı.

Gelmesi düşünülen oyuncularda:

*Kaliteli olsun, Şampiyonlar Ligi'nin ağırlığını kaldırabilsin.
*Bonservisi olmasın.
*Az paraya oynasın.
*Karakteri sağlam olsun.
*Takım içi dengeleri bozmasın.

Gibi uzatılabilecek birden çok özellik arandığı için oluyor bu gecikmeler.

Milletin ardı ardına attırdığı imzaları görünce kayışı koparıveriyoruz bazen, falanca şunu, filanca bunu almış moduna girip isyan ediyoruz kendi kendimize.
Aslında sakin olup, başkanımız-hocamız en iyisini bilir demek gerekiyor.

Unutmamalıyız ki, biz rakiplerimizin ulaşmaya çalıştığı yerdeyiz.
Biz şampiyon şehrin çocuklarıyız.

Hocamız şampiyon takımın hocası, başkanımız şampiyon takımın başkanı..
En önemlisi ve en unutmamız gerekeni de bizim futbolcularımız şampiyon takımın futbolcuları.

Mustafa Keçeli'sinden, Volkan Şen'ine..
Hüseyin Çimşir'inden Ozan İpek'ine..Kirita'sından Batalla'sına istisnasız hepsi saygıyı ve kendilerine güvenilmeyi sonuna kadar hakediyorlar.

18 Temmuz, 2010

Ders Çıkarmak






Sırp oyuncuların gereksiz ve nedenini anlayamadığımız sertliklerini saymazsak iyi bir maç oldu diyebliriz.En azından bazı önemli noktaları görmemizi sağladı.Geçen sezon başı kampının yıldızı olan Ramazan Sal büyük ihtimal TFF. 1.Lig takımlarına kiralık verilecek yurda dönünce.
Bu performansıyla takımda kalması zor görünüyor, maç başına yaptığı hatalı pas sayısı hemen hemen 10'u buluyor.
Tabi bunda kazandığı topları 2-3 metre yakınındaki arkadaşına değil de 10-20 metre uzağa atmaya çalışması, bol bol ara pası denemesinin de etkisi büyük.Ama hocanın gözüne girmeye çalıştıkça batıyor farkında değil.Hüseyin-Bekir-Kirita gibi oyuncuların arkasında bu sezon forma şansı bulması imkansız gibi bir şey.
                              İlk yarı  



Football Fans Know Better



                            İkinci Yarı


Football Fans Know Better


İlk yarıda takımımız alışık olduğumuz bir diziliş ve birbirleriyle uyumlu isimlerin oluşturduğu 11 ile sahadaydı.
Savunmanın ortasındaki Ömer-Serdar ikilisi birbirleriyle çok fazla oynama fırsatı bulamamalarına rağmen özellik olarak birbirlerini tamamlayabiliyorlar.En basitinden Ömer ağır bir oyuncu olmasına rağmen genç Serdar Aziz oldukça çabuk. Kısa mesafede hızlanması falan da yeterli düzeyde.
Oynamamanın getirdiği dezavantajla adam markajı ve pozisyon almada sıkıntılar yaşamasına rağmen Ömer de tecrübesiyle Serdar'ın bu zaaflarını ört bas etmeyi başarabildi ilk 45 dakikada.

İkinci yarıda ise o bölgede değerlendirilen İbrahim-Serdar hemen hemen birbirinin kopyası oyuncular ve kesinlikle birbirlerini tamamlayamıyorlar.İbrahim Serdar'a göre daha tecrübeli ve biraz daha uzun o kadar.

Ortasahanın ortasındaki Ramazan-Ergiç de yine aynı şekilde birbirlerini tamamlayabiliyorlar.Kısacası Ramazan askerlik yapıyor Ergiç ise komutanlık.
Ama ikinci yarıda "komutan" Ergiç çıkıp "asker" Kirita girince ortasahamız "asker-asker"e emanet edilince büyük bir kısırlık yaşandı ve ilk yarıda tıkır tıkır çalışan takım bir anda teklemeye başladı, Batalla da kenara alındıktan sonra takım çöktü resmen.

Hücum hattının ortasında ilk yarıda değerlendirilen Batalla-Turgay da birbirleriyle oldukça uyumlular.
Battala çok çabuk değil, kısa, güçsüz, dribling özelliği pek yok fakat tekniği, zekası ve son vuruşu en üst seviyelerde.
Turgay ise uzun boylu, güçlü, çabuk, yerine göre dribling de yapabiliyor fakat son vuruşu, tekniği ve futbol zekası Batalla'nın yanında bile geçemiyor.

İkinci yarıda o bölgede şans bulan Sercan-Muhammed ikilisi de yine çok fazla ortak özelliği olan ve kesinlikle  birbirlerini tamamlayamayan oyuncular.

Yani sonuç olarak bu maçın ikinci yarısında savunmamızın, ortasahamızın ve hücum hattımızın ortasında hangi ikililerin oynayamayacağını çok iyi gördük hepimiz.
Skor olarak pek tatmin edici olmasa da Kızılyıldız maçı çok ama çok yararlı oldu bizim için.

16 Temmuz, 2010

Haftanın Ardından..



Önce ev taşıma ardından da vizelerimin varlığı sebebiyle çok fazla zaman ayıramadık buraya.Son yazının ardından baktım da tam bir hafta geçmiş.Ama o kadar çok kafam doluydu ki farkında bile olmadım bu durumun.

Bu bir haftalık zaman zarfında takımımız Avusturya kampında iki hazırlık maçı yaptı.
İlkini sadece son 30 dakika izleyebildim, onda da oyuncu değişikliklerinin yanında bir de arkadaşlarla "İran takımında bu kadar yabancının işi ne? " diye tartışırken hiç bir şey anlayamadım maçtan.Rakip karşılaşmadan bir saat kadar önce değişerek (İran'lı futbolcuların zehirlenmesinden dolayı ) Polonya 2.lig ekiplerinden Jagiellonio Bialystok olmuş, onu da maçın son dakikasında anca öğrenebildik.


Maçın ardından tek aklımda kalan sahanın zeminin hem bozuk hem de çimlerin normalden uzun göründüğüydü.
Tabi bir de yenilerden Steinert'in yaptığı 1-2 güzel hareketin, driblingin sonunda topları basitçe ezdiğini görünce "Harbiden bu adam Serdar Özkan'a bayağı benziyormuş" dedirtti.

Ertesi gün aynı maçın 15 dakikalık geniş özetini izleyince de 2 önemli nokta dikkatimi çekti.Bunlardan birincisi Pablo Batalla'nın diri görüntüsü, ortasahadan top alıp dribling yaparak  içeriye kattetmesi ve Turgay'la göstermiş olduğu uyum.
İkincisi ise Sercan Yıldırım ve Muhammed Demir'in final pası vermek yerine final bencilliğini tercih etmeleri oldu. Ertuğrul Sağlam bu genç adamların kulaklarını mutlaka çekmesi gerekiyor.

İlk maça başlayan 11'miz:

Football Fans Know Better


Dün de Tuncay Şanlı'nın takımı Stoke City ile oynamışız, ben o saatlerde kliması bozulan otobüste Bursa'ya ayak basma uğruna can çekişiyordum.

Stoke maçının da 6-7 dakikalık özetini izleyebildim sadece.
Anlatılanlara göre Vederson bayağı iyiymiş, ilk maçta karavana ortalarıyla göze batan Eren Albayrak bu kez etkili driblingleriyle öne çıkmış.
Ali'nin yokluğunda kullandığı duran toplarda aratmamış arkadaşını.Ayrıca ilginç bir şekilde bizim Mustafa Keçeli ters ayakla savunmanın sağında görev yapmış.Kimine göre sıçmış, kimine göre fazla sırıtmamış.

Ama takımın mutlaka bir sağ bek transferine ihtiyacının olduğu gün gibi ortada. Ne Ramazan ne de Mustafa Keçeli'den bu bölgede verim alınabileceğini zannetmiyorum şahsen.
Mesela ligin yeni ekiplerinden Konyaspor bu transfer döneminde acayip bir yükleme yaptı o bölgeye..Hakan Aslantaş, Serkan Şahin, Emrah Eren başta olmak üzere bizim joker çocuk Veli Acar ve Diyarbakır'dan alınan Adnan Güngör'ün de zaman zaman o bölgede görev yaptıkları düşünüldüğünde tam 5 oyuncu aldı herifler.
Biz hala şapkadan tavşan çıkarmaya çalışırken Hakan'a 700 bin, Serkan'a da 600 bin euro bonservis bedeli ödediler.Gerçekten ilginç.

Benim transfer döneminin başında savunmanın sağına alınsa "cuk" diye oturur dediğim iki isim vardı..Bunlardan biri küme düşen Siena'lı Aleandro Rosi'ydi. 23 yaşındaki bir İtalyan'ı Türkiye'ye getirmek her ne kadar zor olsa da şansımızı denesek bir şey kaybetmezdik herhalde.Rosi de zaten alt yapısından yetiştiği Roma'ya geri dönmüş.
İkinci adayım ise Maccabi Haifa'lı Ali Osman.Bu oyuncu hala kendi takımında mücadele ediyor, şimdilik gündeminde de transfer falan gözükmüyor.
Stil olarak bizim Ali Tandoğan'a çok benziyor, saha içi duruşu, koşusu ortaları falan "hık" demiş burnundan düşmüş sanki.
Bizim Ali'nin 33, Maccabi Haifa'nın Ali'sinin ise 23 yaşında olduğunu da unutmamak gerek. Alınması halinde 10 sene sıkıntı yaşamayız o bölgede.
http://www.transfermarkt.co.uk/en/ali-ottman/profil/spieler_79997.html

Bu da ikinci maça başlayan 11'miz:

Football Fans Know Better

08 Temmuz, 2010

Avrupa'ya Ayağımız Alışıyor :)



Takımımız sezon başı kampı için Avusturya'ya giderken Ertuğrul Sağlam A2 takımımızdan sadece stoper Anıl Sarak'ı kadroya dahil etmiş. Diğer gençler Sercan Şen, Abdulmuttalip Altın, İlhan Depe ve Emre Pehlivan ise Bursa'da bırakılmışlar.

Tabi bu gençlerin haricinde takımımızın kadrosunda 90 doğumlu Sercan Yıldırım ve Serdar Aziz, 91 doğumlu İsmail Haktan Odabaşı ve Eren Albayrak, 92 doğumlu Muhammed Demir gibi isimler bulunuyor.

Umarım arada milli takım kampı falan çıkmaz da bu adamlar doğru düzgün hazırlanırlar yeni sezona.
Geçtiğimiz sezon milli takımlarda bulunan Sercan, Serdar ve Eren üçlüsünden sadece Sercan'ın formayı kapabildiğini, fakat onun da yaşadığı adele sakatlıkları yüzünden bir türlü gerçek performansını gösteremediğini..Bu sakatlıklar ve formaya uzak kalmanın üzerinde yarattığı baskı neticesinde de özgüvenini yitirerek kendisinden beklenilenin çok uzağında bir sezon geçirdiğini unutmamak gerek.
 
Bu üç adamın da ilk 11'in değişmezi olacağı günleri iple çekiyorum.

**Bu genç oyuncuların sezon başı kampında değil de milli takım kampında sezona hazırlanmaları konusunda daha önce de bir şeyler karalamıştım, linki:

http://emosimoghislain.blogspot.com/2009/10/ses.html

05 Temmuz, 2010

Bu Çeşmeden Müslümanların Su İçmesi Haramdır

Ozan İpek'e değil de bizi karıştırmaktan başka gayesi olmayan abidik gubidik bir internet sitesinin daleverelerine inanan abilerim/kardeşlerime itafen bir hikaye paylaşmak istiyorum..
Bunu daha önce 7 yada 8.sınıfta din kültürü öğretmenimden dinlemiştim ve beni çok etkilemişti.
2-3 ay kadar önce de http://wwwextensor.blogspot.com 'da okumuştum yanlış hatırlamıyorsam..





Vaktiyle uyanık bir müslüman, caminin önüne bir çeşme yaptırır. Çeşmenin üzerine de kocaman bir levha şeklinde; 'Bu çeşmeden müslümanların su içmesi haramdır' ibaresini yazdırıp astırır.

Bu tuhaf olay önce kadıya sonra da padişaha kadar ulaşır. Adamı çağırırlar:

"Sen caminin önüne çeşme yaptırmışşın. Bir de üzerine şöyle şöyle bir yazı yazdırmışşın. Seni bozguncu herif!" diye de adamcağıza çıkışırlar.

Adam padişahın huzurunda:

"Durun hele efendim, arz edeyim..." der, "bir de beni dinleyin. Ben bunu bir meseleyi anlatmak için yaptım. Bakın bugün cumartesidir, gidin havradan bir yahudi hahamını alıp getirin."

Padişahın emriyle giderler, hahamı alıp getirirler. Bütün Yahudi cemaati, hahamın arkasından gelir:

"Bu bizim din adamımızdır. Bize nasihat ediyor, vaaz veriyordu. Kanuna aykırı bir şey söylemedi ki, alıp buraya getirdiniz" derler.

Çeşme yapan adam: "Bırakın gitsin" der. Bırakırlar Hahamı!

Sonra adam:

"Ertesi gün Pazar. Gidin kiliseden birde papazı alıp getirin" der, giderler papazı da getirirler. Ayni şekilde bütün hıristiyan cemaati papazla birlikte gelirler ve:

"Bu bizim din adamımızdır. Bize vaaz ediyordu. Kanuna muhalif bir şey söylemedi, bırakın" derler.

Çeşme yaptıran adam: "Bırakın gitsin" der. Ve sonra yine:

"Bu gün de şehrin en büyük camisi olan şu çeşme yaptırdığım caminin hocasını vaaz ederken kürsüden indirip getirin" der.

Giderler, hocayı kürsüden indirip getirirler. Bir de bakarlar ki, hoca iki polisin ortasında tek başına tıpış tıpış geliyor. Camide ise cemaat bir birbirlerine homurdanıyorlar... Gördün mü?.. İşte böyle yaparlar!.. Senin ne işin var siyasette?.. Sen hoca adamsın!.. Kıyamet hocalardan kopacak!.. Ağzını tutsaydın!.. derlerken çeşmeyi yaptıran adamcağız:

"Gördünüz mü? İşte ben bunu anlatmak istedim. Müslümanların bu halleriyle çeşmeden su içmeleri reva mıdır?" 



**Yazının orjinal linki: 
   http://ibretlik.blogcu.com/etiket/hiristiyan

Ozan İpek #2



Sercan-Ozan-Volkan..bu 3 isme de hangi gazeteci olursa olsun her zaman aynı soruyu soruyor.
"X takımda oynar mısın ve ya oynamak ister misin?

Bu oyuncuların da her zaman verdiği cevaplar şu şekilde oluyor:

"Bursaspor'da çok mutluyum, ayrılmak gibi bir düşüncem yok, milli takımın vazgeçilmezi olup burdan direkt Avrupa'ya gitmek istiyorum."

Ama sonuçta profesyonel futbolcularız, başkanım ve hocam uygun görürse, kulübümün çıkarları doğrultusunda bir transfer gerçekleşirse "X" takımda da oynarım/oynamak isterim..

Bu cevaplar hiç bir şekilde değişmiyor.Ozan'ın röportajında kesinlikle bu sözleri söylemiştir, ortaya kellemi bile koyarım..

Çünkü aynı şeyleri alttan daha gelmek ile gelmemek arasında kalan Muhammed de söylüyor, İsmail de, Eren de..

Bu altı oyuncunun da her röportajında bu sihirli kelimeleri söylemelerinin baş sorumlusu kimdir sizce?

Siz hiç başkanın "Biz şampiyon takımız arkadaş..satmıyoruz hiç kimseyi..sizin paranız bize geçmez, defolun gidin bir daha Bursa'ya adım attığınızı görmeyecem" dediğini duydunuz mu?

Balık baştan kokarmış diye boşuna konuşmuyor atalar..
Önce sorunun kaynağını iyi tespit etmek gerek..

Biz şimdi Ozan'a posta koysak, ilk maçta yuhalasak, küfretsek o adam ağlaya ağlaya sahadan çıkmak zorunda kalsa ne değişecek?

Kim bu işten karlı çıkacak?

Biz mi? Ozan'a mı? İstanbul kulüpleri mi?

Ozan İpek


Tam da haftasonu tatilimi tamamlayıp, gündemde öne çıkan gelişmelerle ilgili detaylı bir yazı planlıyordum.
Bu yazımın da ilk muhattabı da herkesin tahmin ettiği gibi Ozan İpek olacaktı ki öncelikle oyuncumuzun resmi sitesinde yaptığı açıklamayı gördüm ve hararetim dindi bir anda..

Ozan İpek'in bu haberlerin çıktığı sırada ablasının düğünü sebebiyle Ankara'da bulunduğu ve o yüzden idmanlara çıkmadığını öğrendim çok yakın bir kaynaktan.

Haberi yapan haber1903 sitesi zaten bir ay kadar önce "Volkan Şen gönlündeki takımı açıkladı" şeklinde bir haber yapmış, İstanbul basını da bu haberi hiç çekinmeden okuyucularıyla paylaşmıştı.
Adamlar yıpratma çalışmalarını bu kez Ozan üzerinden ve de daha planlı ve programlı bir şekilde gerçekleştirdiler.

Zaten Ozan'ın o açıklamaları yapmış olması için IQ seviyesinin 1,5-2 arası falan olması gerekiyor. Ne demek "Beşiktaş Quaresmayı aldı, çok güçlü bir takım kurdu ben o yüzden Beşiktaş'a gitmek istiyorum."
Akıl sağlığı yerinde olan hiç bir kimsenin bu tarz saçma bir açıklama yapacağını zannetmiyorum zaten, ne yani Fenerbahçe Krasiç'i, Galatasaray Forlan'ı alırsa ne yapacak bu adam.
Saçma işte.

Adamların sebep-sonuç ilişkisi kurduğu olay başlı başına komedi zaten.
Ozan'ın ses kaydı diye sağda solda gezen videsonu dinleyince de twitter'a şöyle yazmıştım: " Ozan İpek Bursa'nın en gözde barlarında bira-sigara keyfi yapabilecek kadar akılsız bir adamdır, ama o tarz  ifadeler kullanabilecek kadar da "deli" değildir..salağın cevaplarını bir güzel montajlamış herifler."

Kaldı ki Ozan İpek mayıs ayında bitecek olan sözleşmesini henüz sezon bitmeden uzatmış futbolcudur, biz içimizden çıkmış ne adamlar gördük İstanbul sevdası yüzünden ihanet ederken gözünü bile kırpmayan.Üç-beş kuruş için sözleşmesini uzatmayan..

En popüler olduğu günlerde, hiç kimseye hesap vermeden gidebilecek durumdayken kendisini bu kulübe 2 yıl daha bağlayan sözleşmeyi imzalayan bu adam sırf Quaresma geldi diye mi Beşiktaş'a gidecek..
Yapmayın Allah aşkına, oyuncak olmayın şu Bizans oyunlarına..


Neyse fazla uzatmadan, işte Ozan İpek'in resmi sitesinden yaptığı basın açıklaması:
Hakkımda çıkan haberleri ve bu haberleri yapan kişileri kınıyorum!
- Söz   konusu telefon konuşmasında bana yapılan suçlama şekli çok utanç   vericidir!

- Yapılan röportajın büyük bir kısmı kesintiler halinde, bir çok   söyledigim söz ve arada geçen konuşmaların işlerine gelecek şekilde  ayarlanarak montajlanması halinde bahsi geçen internet sitesinde yayınlanmıştır!

- Yaşanan bu asılsız olayın   gerçek yüzü kesinlikle hakkımda yayınlanan konuşmayla alakası olmamaktadır!

- Bu   tamamiyle beni ve Bursaspor Futbol Kulübünü yıpratmak amacıyla yapılmış bir çok çirkin bir oyundur!

- Taraftarlardan tek isteğim bu tür oyunlara ve sipekülasyonlara   inanmamalarıdır!...

- Ben şampiyon olmuş bir takımın futbolcusuyum ve ben Bursaspor'da da çok mutluyum...

- Tek düşüncem bu sene için sezona iyi   hazırlanıp, lig de ve kupa da, avrupada başarılı olmaktır!...

- Yayınlanan  videodaki yayınlanmayan bir çok kesinti ve yapıştırmalar olduğunu ve  konuşmanın o hale montajlanarak getirildiğini birkez daha belirtmek isterim!

- Söyledigim  sözlerin bir çoğu malesef kesim ve montaj yapılarak sorular ve cevapların yerleri   degiştirilerek yapılmıştır!

- Bu düşürüldüğüm durum için tüm Bursaspor camiasından ve taraftarlarımızdan özür diliyorum!

02 Temmuz, 2010

Hector Damian Steinert

Hangi yıldız gelecek lan acaba diye ellerimizi avustururken pazartesi gunu kulislere düştü Damian Steinert'in ismi.Herkes o kim hacı menajerler önermiştir olmaz öyle dalga gelmez bize derken bugun sabah kuş olup uçmus Gönlüferah'a yerleşmiş.

Bu iş bitmiş biten her transferin ardından iyi konuşmak adettendir. Kötü özelliklerini maçlar başladıktan sonra kötü oynadığı zaman yazmak uzere rafa kaldırıp iyi özelliklerinden bahsedelim.

Damian Steinert Arjantin'in Serdar Özkan'ıdır. Özellikleri de kariyeri de kafa yapısı da hemen hemen aynıdır. Sözün özü Serdar Özkan'dan hala ümidim var diyenlerdenseniz  sizin için gelsin efendim ''Hırsından çatlasın düşmanlar bizim de artık bir Serdar Özkan'ımız var'' :)

Arjantin Liginden Türkiye Ligine kabileler halinde futbolcu taşımakla görevli bir kamyoncu pardon menajer arkadaşımın kendisi hakkındaki goruslerini de noktası virgulune dokunmadan koyayım.

'' Osmancım bu adamdan çok ümitliydi arjantinliler. U-15'den U-18 e kadar Allah Allah Damian Steinert geliyor nidalarıyla izlenirdi bu adamın maçları. Sonra resmen sıçtı ben oldum havalarına girdi ama aslında cacığa hıyar bile olmamıştı :)Yetenek filan  iyi elemanda ama saha dışı ortamları fena.'' demiş  bize.

Herkesin ortak görüşü şudur ki bu adam kendini futbola verirde ben oynamak istiyorum arkadaş bu mereti yıldız olacam ulen derse kral olur bizde ama yok ben akıllanmadım gecelere akacam derse anca rakıya meze.

Ben yine de bu tarz yetenekli olup kariyeri düşüşte adamların Ertuğrul Hoca'nın elinde nasıl farklı dünyalara geçtiğini hepsinin bir anda 4-5 level attığını gören biri olarak umutluyum dayı bu adamdan.

Umarım hem Ertugrul hocayı mahçup etmez hem de bizim yüzümüzü güldürür.

Hoşgeldin Damian Steinert.

Not: Pazartesi cok canlı bir adam BURSA'DA olacak herkes ayık olsun :)


Raporsuz