26 Nisan, 2012

Rotasyonun Meyveleri



Zor geçmesi beklenen bir maçı Bursaspor kolay kazandı dün akşam. Rakip yine Sivas gibi ligde iki maçta da yenemediğimiz Eskişehirspor'du. Öncelikle dün akşam beni Ersun Yanal'ın oyun anlayışının çok şaşırttığını söylemek istiyorum. Bugüne kadar çalıştırdığı takımlarda hücum futbolunu abartığı için eleştirilerin odak noktası olan Ersun Yanal oyuncuları tamamen oynatmamaya şartlayarak sahaya sürmüştü.  Attığımız ilk gole kadar hücumu hiç düşünmeyen, kendi yarı alanında alan savunmasını kusursuz uygulayan bir Eskişehirspor vardı sahada. Aslında haksız da değildi Ersun Yanal çünkü bizi bu yıl yenmenin en kolay yolu buydu. Bursa'daki lig maçında her ne kadar takımın başında Michael Skibbe olsa da Eskişehir bizi o strateji ile yenmişti.

Ama evdeki hesap çarşıda tutmadı ve organize gelişen bir atakta Pinto ile öne geçtik. Pinto'yu her izlediğimde, fotoğrafını gördüğümde, adını andığımda hatta şimdi bile vicdan azabı yaşıyorum. Az atıp tutmadık sağda solda herif gelmeden önce. Adam her şeyiyle tam bir santrfor. Mental özellikleri çok iyi öncelikle, pozisyon alması mükemmel, nerde ne yapacağına çok iyi kestitiyor. Sadece kendisi oynamıyor arkadaşlarını da oynatıyor. Vallahi helal olsun. Yolda falan görsem ayaklarına kapanıp beni affetmesi için özür dileyeceğim heriften, o derece yani.



Alt yapı eğitimini Güney Amerika'da alan oyuncuların teknik ve mental özellikleri üst düzey olmasına karşın fizik kaliteleri Avrupa futbolu için yetersiz kalıyor. Batalla'da bu sıkıntıyı yaşadı, şimdi Pinto'da da yaşıyor. 60'tan 70'ten sonra düşmeye şartlıyor. Bir de 3-4 gün arayla oynadım mı tamamen etkisizleşiyor herif, bunu gören Ertuğrul Sağlam hafta sonu kadroda sürpriz sayılabilecek bir rotasyon uygulamış ve Batalla-Pinto ikilisi yerine Okan Deniz-Turgay ikilisine şans vermişti.  Batalla-Pinto'nun diri olarak sahada yer aldıklarında neler yapabildiğini herkes çok iyi görmüştür diye tahmin ediyorum. Hatta bunlara N'diaye'yi de ekleyebiliriz çünkü o futbolu tamamen fiziğe dayalı oynuyor. Yorgun olduğu zamanlarda sahada görünmezleşiyor hatta koordinasyonunu kaybedip basit top kayıpları yaparak yarardan çok zararı dokunuyor takıma.

Yani uzun lafın kısası rotasyon kötü bir şey değildir beyler. Rotasyon sadece günü kurtarmak için yapılmaz. Bu işi yapan adamlar 1-2 hatta 3 hamle düşünerek hareket etmek zordundadırlar ve biz futbol izleyicileri oynayana da oynatana da biraz daha saygılı olmamız gerekiyor.

22 Nisan, 2012

Rotasyon Budur!



Ne yalan söyleyeyim hiç maç kafasında değildim bugün. Belki de ilk defa Bursasporum'u canlı izlemek gelmiyordu içimden. Tabi bunda yayıncı kuruluşun uydurduğu Süper Final saçmalığının payı çok büyüktü.
Lig bitti herkesin kafasında bunlar hala zorla maç oynatıyorlar takımlara. Çok garip gerçekten.
Bir de bu Süper finalin içinde eleminasyon sistemi de olmadığından maçlara verilen önem düşüyor normal olarak. Final dediğinin % 100 konsantrasyonla oynanır ve telafisi olmaz. Adı final ama bu maçların final havası yok pek.
En basitinden Bursaspor bugun kazanamasa bile iddiası devam edecekti grupta. Sonuçta daha 4 maç ve kazanılması muhtemel 12 puan olacaktı önümüzde.

Neyse sadede gelelim, maça gitmiyordum ama kadroları görüp Okan Deniz'in ilk 11!de oynadığını fark edince fırladım birden evden. Hem de başka hiç bir isme bile bakmadan. Okan haricinde kimlerin oynayacağını stada varınca öğrendim. Farkettim ki geçen hafta rotasyon yapmamasına rağmen rotasyon rotasyon diye ortalığı inletenlere cevap vermişti Ertuğrul Sağlam bir bakıma. Sivas 11'nden farklı tam 6 isim şans bulmuştu.

Bu değişimde Eskişehir maçının etkisi çok büyüktü tabiki de. Ertuğrul Sağlam aklı kupada olanlara bekleyin demiş ve ve motive etmesi düzenli oynayanlara göre çok daha kolay olan Turgay, Musa ve Okan gibi oyuncuları sahaya sürmüştü. Böylelikle hem N'diaye, Batalla ve Pinto da 4 gün sonraki Eskişehir karşılaşması için de taze tutulacaktı. Daha önceki yazımızda da yazmıştık, Bursaspor'un en büyük problemi fiziksel. 3-4 gün arayla aynı kadroyla rotasyona başvurulmadan oynanınca takımın ayarı bozuluyor. Buna bu yıl çok şahit olduk buna. Hatta dün bir arkadaşım hatırlattı, Bursaspor şampiyon olduğu sezonun ikinci yarısında sadece bir maç kaybetmişti. O da yine takımın Pazartesi Bursa'da Denizlispor'u mağlup ettikten 4 gün sonra  Cuma İBB deplasmanında gelmişti. Bunların hepsi tesadüf olabilir mi, bana göre değil.

Sonuç olarak güzel bir galibiyet aldık. Okan Deniz gibi bir yeteneği kazanırken Musa Çağıran da aklımızda tekrar soru işaretleri oluşmasına sebep oldu. Gece-gündüz gibi herif, anlayamadım gitti, beni yanıltmaya yemin etmiş sanki. Bir gün kendisine hayran bırakıyor, ertesi gün saçma sapan işler yapıyor, ayakta duramıyor, top ayaklarına dolaşıyor. Bu çocuğun da en büyük problemi kafasında, her maça aynı konsantrasyonla hazırlayamıyor kendini.

Dün sahada herkes görevini elinden geldiğince yapmaya çalışırken sonradan giren bir başka alt yapı çıkışlı arkadaş vardı ki 10 dakikası beni çileden çıkarmaya yetti.
Ah ulan İsmail.
Arkadaş bu ne gamsızlık.
Koşmuyorsun etmiyorsun, oyuna gireli iki dakika olmuş, eller belde.
Vallaha yazık, bir insan anca böyle bitirebilirdi sanırım kendini.

Bundan sonra önümüzde kupa maçı var, rakip iki maçta da yenemediğimiz Eskişehirspor.
Tüm şehir o maça kilitlenmiş durumda.

15 Nisan, 2012

Rotasyon!


Acı veren bir mağlubiyet oldu Bursasporlular için. Herkesin dilinde aynı soru "Üç günde ne değişti". Aslında değişen çok fazla bir şey yok. İbrahim sakatlığından dolayı götürülmemişti zaten Sivas'a.
Onun yerine Ömer-Stepanov ikilisinden birisinin oynaması gerekiyor, Ömer'in son maçlarda tekrardan dibe vuran formundan dolayı Stepanov tercih edilmiş. Stepanov oynayınca da kupa maçının kadrosundaki yabancılardan birinin kesilmesi gerekiyor. Burada da Carson tercih edilmiş.
Bunu da çok fazla eleştirmek yersiz, zaten kaç maçtır rakipler kaleye bir şut atıyorlardı maç boyunca o da gol oluyordu. Takımda üç gün önceki gibi oynadığı taktirde kaleciye de gerek kalmaması gerekiyor zaten. Vederson'un yerine de Mehmet Sak oynatıldı tek rotasyon diyebileceğimiz olay burada etki etti. Diğerleri zaten zorunluluktan yapılmış değişiklikler.
Yani öyle rotasyon kanalından hocaya sallamalar gereksiz yani. Git takımı maça iyi hazırlayamamış de ama rotasyon falan karıştırma yani.
Öyle bir durum yok çünkü.

Bir de şöyle bir durum var bizim takım fikstür sıkışıklığı bizim takıma pek yaramıyor. Şöyle bir baktım bu sezon ki maçlara da Bursaspor 3-4 gün arayla oynadığı maçlardan sadece ligin ikinci yarısındaki Kayseri-Mersin ikilisinden 3'er puan almış. Takımın çıkışa geçmesiyle de TFF'nin haftada 1 maç oynatmaya başlaması aynı zaman dilimine denk geliyor. Merak edenler buradan Bursaspor'un bu sezon oynadığı maçların tarihleriyle beraber sonuçlarına ulaşabilirler. Bunun nedenini sorgulayacak olursak.

Öncelikle takımın fizik gücü yeterli düzeyde değil, bunun sonucunda takım üç gün arayla oynadığı maçlarda aynı performansı yansıtamıyor sahaya. Buna çözüm olarak da uzmanlık alanı bu iş olan insanlardan yardım alması gerekiyor teknik heyetin. Mesela Fatih Terim gibi egosu tavan yapmış bir adam bile bu işi yabancı kondisyonere bıraktı artık. Galatasaray'ın bu sezon çıkışa geçmesi de Scott Piri'nin göreve başladığı Kasım ayından sonra oldu. Scott Piri geldikten sonra yıllardır fiziksel eksiklilerinden dolayı eleştirilen Emre Çolak gibi Aydın Yılmaz gibi adamların performanslarında gözardı edilemeyecek artışlar oldu. 

Bugüne dair yazılacak çok şey var biliyorum ama bana kalırsa en önemli nokta bu.
Yani Bursaspor bugün Ertuğrul Sağlam rotasyon yaptığı için falan yenilmedi. Hatta rotasyon yapmadığı için takım bu hallere düştü.
Neyse zaman laf salatası yapma zamanı değil. 

13 Nisan, 2012

Sivasspor:1 Bursaspor:4



Bu yıl iki kere yenildiğimiz Sivas karşısında böyle bir galibiyeti hiç kimse beklemiyordu sanırım. Açıkçası şampiyonluk senesinde yapılan 30 bin kişilik İstanbul ve 10 bin kişilik Ankara, 5 bin kişilik Kayseri çıkarmalarının takımın psikolojisini olumsuz etkileyip, onların omuzlarındaki yükü anlamsızca arttırdığını düşündüğümüzde bu maça dair kuşkularım artıyordu kendi adıma. Gerçi Bursa'daki maçtaki Göçek etkisini de göz ardı etmemek lazım ama yine de kolay gol yemeyen, hücum hattında en fazla çabuk oyuncu barındıran takımına karşı Bursasporumuz'un işi hiç de kolay değildi. Ama futbol bu, dünyanın en basit aynı zamanda da en zor oyunu. Müsabakaların içindeki küçük anların bu kadar etkili olduğu başka bir oyun yok zaten dünyada, diğer takım sporlarına nazaran futbolda büyük sürprizler daha sık görülüyor, o yüzden de futbol hepsinden daha popüler, o adrenalin duygusu zaten insanlara cazip gelen.

Dün oynanan maça etki eden bana göre iki kırılma anı vardı. Bunlardan ilki yayıncı kuruluşun Avrupa Ligi Play-off'una kalan takımlarının çalıştırıcılarının katıldığı programın bu maçın öncesinde gerçeklemiş olması. Ne alaka diyenleriniz olabilir ama Rıza Çalımbay'ın o akşam "Yılın Takımı Biziz" gibi bir çıkış yapınca bizim maça da o gazla çıktılar. Hatırlayanlar vardır bu sezon Bursa'daki maçta Sivas tamamen oyunu kendi yarı alanında kabul edip, sadece kontra atak yapmayı düşünerek oynamıştı, bizi de durdurmanın en kolay yolu bu zaten. Böyle oynayarak bayağı da etkili olmuşlardı, 3-4 tane de net gol kaçırmışlardı falan filan. Dün akşam Rıza Çalımbay'ın içtiği cesaret hapı bir nevi intihar oldu onun için. İkinci kırılma anı da maçın hemen başında Batalla'nın kafasıyla bulduğumuz gol. Farkettiyseniz herifin o kafa golleri girince maçların ibreleri bize dönüveriyor bir anda, ama Antep maçındaki gibi kaleyi sıyırıp dışarı çıkarsa işimiz zorlaşıyor.

Tabi bir de N'diaye etkisi vardı ki anlatmakla bitmez. Geldiğinden beri en iyi maçlarından birini oynadı. Önde müthiş bastı, korkmadan şut attı, bir sağ kanattan bir sol kanattan hücuma katıldı, isabetli ortalar yaptı. Adam kısacası kapasitesinin %100'ünü yansıttı sahaya. Adem de kusursuz oynadı, çok kritik zamanlarda kritik toplar kaptı. Ama şöyle bir ayrıntı var, biz ondan İvan Ergiç gibi oynamasını beklerken o Hüseyin Çimşir gibi oynamaya başladı. Carson artık bizim lige iyice alıştı, yan topları tereddüt etmeden çıkıp almaya başladı. Serdar Aziz de uzun süren bocalama döneminden sonra dün bayağı toparlanmış bir görüntü sergiledi. Serdar'ın partnerliğini yapan kaptanlar Ömer-İbrahim ikilisi için de söylenebilecek en güzel söz, al birini vur ötekine. İbrahim ilk yarıda kendi kalemize atıyordu golü, Carson çıkardı, Ömer'in pozisyonunda ise Carson'ın yapacak bir şeyi yoktu. Stepanov da yabancı kontenjanına takıldığından oynayamıyor. Savunmanın kanatlarında Basser-Hakan ikilisi hatasız oynadılar, sadece Hakan'ın biraz daha topu ayağından çıkarma zamanlamasını ayarlaması gerekiyor. Sestak bildiğimiz gibi, çok çalışıyor ama hep bir şeyler eksik. Vederson da önde oynamaya alıştı tam olarak, tam kanat oyuncusu gibi değil de sol iç gibi oynadı daha çok, rakibin hücumlarında Adem-Ndiaye ikilisini destekledi. O ortaya yaklaştığında Pinto sola yakın oynadı. Zaman zaman en önde Pinto-Batalla-Sestak ile 4-3-3 görüntüsüne büründü takım. Sivas'ın orta sahadaki etkinliğini Ertuğrul Sağlam bu şekilde çare bulmuş ve çok da başarılı oldu onun bu düşüncesi.

 Kısacası taraftarından, teknik ekibine, futbolcusuna kadar herkes dün akşam görevini eksiksiz yerine getirdi dün akşam. En son 1986'da kazandığımız kupaya sadece 2 adım kaldı. Şimdi ki rakip yine ligde yenemediğimiz Eskişehirspor. Maç yine tarafsız sahada oynanacak. Bana kalırsa Eskişehir'de oynayalım, stadı yarı yarıya bölsünler biz gideriz yine 7500 kişi, onlar zahmet etmesinler. En azından feribot meribot uğraşmayız bari. İkişer saatte gider geliriz, Eskişehir şuracıkta zaten, 150-160 km en fazla.

09 Nisan, 2012

Karma Karışık..



Bu konu kimseler tarafından pek fazla dillendirilmedi ama dikkat edenler vardır bu yıl Bursaspor'un en istikrarsız bölgesi savunmasının göbeği. Burada hangi maçta kimin oynayacağını kestirmek gerçekten çok zordu.

Yabancı kontenjanı ve rakibe göre Ömer Erdoğan-Stepanov-İbrahim ve Serdar Aziz arasında sürekli bir değişim yaşandı ve 34 hafta boyunca bu oyuncuların bireysel hatalarıyla sürekli kalesinde goller gören Bursaspor izledik. Hatta buna Avrupa Ligi maçlarını da ekleyebiliriz, orda da Gomel maçlarında Stepanov-Serdar ikilisi ile başlarken ilk Anderlecht maçında Serdar-Ömer ikincisinde ise İbrahim-Stepanov oynadılar. Ardından sezona Serdar-İbrahim ile başladık iki maç bu ikili oynadıktan sonra gereksiz bir hamle ile Sivas'ta Ömer Erdoğan oynadı ve bu oyuncunun bireysel hataları ile goller buldu. Sonra Bjk maçında tekrar İbrahim-Serdar'a döndük, Gençlerbirliği-Galatasaray maçlarını  Serdar-Stepanov  ile oynadık, sonra yine değişim. Böyle yazınca kafalar karışacak fotoğrafın daha net görülebilmesi için maç maç yazmak gerekirse:

Gomel: Stepanov-Serdar (2)
Anderlecht: Serdar-Ömer...İbrahim-Stepanov
Kayseri: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Miy: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Urfa: Serdar-Ömer
Sivas: İbrahim-Ömer...Serdar-İbrahim
Bjk: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Gb:  Serdar-Stepanov...İbrahim-Stepanov
Gs: Serdar-Stepanov...İbrahim-Stepanov
Ts: Serdar-İbrahim...İbrahim-Stepanov
Ordu: Serdar-İbrahim (2)
Manisa: Serdar-İbrahim...Serdar-Ömer
İbb: Serdar-Stepanov...Serdar-Ömer
Samsun: Serdar-Ömer (2)
Karabük: Serdar-Ömer...Ömer-İbrahim
Eses: Ömer-İbrahim (2)
AG: Ömer-İbrahim...Stepanov-Serdar
Bugsaş: Ömer-İbrahim
Fb: Ömer-İbrahim...Serdar-İbrahim
Antalya: Serdar-Ömer...Serdar-İbrahim
Antep: Ömer-İbrahim..Serdar-Ömer

Görüldüğü gibi tablo karma karışık. Bu adamların bireysel hatalarından o kadar çok yedik ki saymakla bitmez. Oyuncular hakkındaki kişisel görüşlerim gayet net ama yazmak için biraz erken. Önümüzde çok önemli maçlar var. Gelecek sezon için buraya takviye düşünülüyor, bunu Bucalı Efe ve Sakaryalı Berat haberlerinden de anlayabiliyoruz zaten. Tabi bu oyuncuların alt ligden gelip Bursaspor'a ne kadar fayda sağlayacakları da tartışılır ya neyse. Ama benim düşünceme göre bu bölgede oynayan oyuncuların bireysel meziyetlerinden ziyade birbirbilerini ne kadar tamamlayabildikleri asıl önemli olan. Bu yıl birbirini tamamlayabilecek ikiliyi bulamadık bir türlü, önümüzdeki yıl Ertuğrul Sağlam'ın bu konuya da kafa yorması gerekiyor.

Bursaspor:0 Gaziantepspor:2


Maç yazısı için bayağı geç kaldık. Malumunuz Bursasporumuz kaybedince geceler fazla uzun oluyor, ertesi gün de düğün de dernekti derken anca zaman bulduk yazı yazmak için. Öncelikle belirtmek gerekir ki futbolcularımızın kafasının o gün orada olmadığını anlamak çok zor değildi.

Onlara da hak vermek gerekir, büyük konsantrasyon sonucu hedeflediğin yere 1 hafta önceden ulaşmışsın, başka bir hedefler var önünde yürüyecek. Avrupa ligi Play Off'u ve Türkiye Kupası. Akılların bir sonraki aşamaya kayması çok normal. Ama işin başka bir boyutu vardı, lig sonundaki sıralamaya bağlı dağıtılacak olan ödüllerden mahrum kaldık böylelikle. Ya da biz öyle sanıyoruz, çünkü 5.'ye verilecek sıralama ödülleri ile alakalı resmi bir belgeye ulaşamadım maalesef. Yerel basında 1-2 haber çıktı ama onların da güvenilirliği tartışılır. Yaptıkları çoğu haber hatalı veya eksik olduğundan insanın hiç bir şekilde inanası gelmiyor Bursa yerel basınına.

Maça değinecek olursak bana göre maçın olayı Barış Örücü'nün bu sezon ilk defa 11'de yer bulmuş olmasıydı. Çocuğun ilk maçıydı, heyecanlıydı, kendini göstermek istedi ama çoğu kesimler tarafından sınıfı geçemediği için eleştirildi. Unutulmamalı ki bu çocuk 92 doğumlu. Hem Ertuğrul Sağlam'ı genç oyunculara gerekli şans vermediği için eleştirmek, sonra da bu çocuklara gerekli sabrı gösterememek çok garip ve de samimiyetsiz geliyor bana. Bizim taraftarımız da gün geçtikçe İstanbul takımlarının skora bağımlı seyircilerine benzemeye başlıyor, beni en çok tedirgin eden konu bu aslında.

Futbolda golü doğru zamanda bulmanın ne kadar önemli olduğunu bu maçta bir kez daha gördük. Sapara ve Batalla'nın kaçırdığı penaltılar oyununun gidişatını bıçakla keser gibi değiştirdi resmen. Geceyle gündüz gibiydi   penaltılar sonrası takımların oyundaki etkileri. Bursaspor maçı kazanabilirdi de ama olmadı. Sağlık olsun. Önümüzde çok önemli bir Sivasspor maçı var.
Rakibimize bu yıl iki kez kaybettik. Ama 86 yılından beri hasret kaldığımız Türkiye kupasına bu yıl ulaşmak istiyoruz. Antep karşısındaki oyun bizi biraz tedirgin etse de bu tarz mağlubiyetler motivasyonun arttırır takımların. Sivasspor karşısında çok farklı bir Bursaspor olacaktır bundan kimsenin şüphesi olmasın.

04 Nisan, 2012

Transfer Önerisi // Dudu





Ad Soyad: Dudu Paraiba
Uyruk: Brezilya
Doğum Tarihi: 1985
Boy: 1.81
Kilo: 71
Kullandığı Ayak:Sol
Oynadığı Pozisyon: Savunmanın solu
Sözleşme Sonu: 30.06.2013
Tahmini Değeri: 500.000 €
Oynadığı Takım: Widzew Lodz(Polonya)


Dudu bizim ligimizde görmeye alışık olduğumuz savunmacılardan değildir. Sol ayağını raket gibi kullanır öncelikle. Duran topların ondan sorulur oynadığı takımlarda. İstediği zaman istediği yere gönderebilir topu, bir sezonda yaptığı asist sayısı normal savunmacılara göre çok fazladır. Geçen yılı 9 asistle kapatmıştı, bu sezon daha şimdiden 7 asisti var.

Dripling yapar, kolay adam geçer, ara pasları çok tehlikelidir, ters kanada gönderdiği uzun toplarla hiç beklenmeyen bir anda rakibin dengesini bozmada üzerine yoktur. Dolayısıyla  hücuma katkısı üst seviyededir. Bizim ligde hücumu geriden başlatıp, bek oyuncularına oyunu yönlendirme görevi veren takımlar için biçilmiş kaftandır. Misal Nurullah Sağlam'ın Mersin'de en çok özlemini çektiği tarzda bir oyuncudur. Kendisini Litex yıllarından beri takip ederim, sürekli üstüne koymaya devam ediyor. Savunmasını da günden güne geliştiriyor. Şuan 27 yaşında ve futbolunun en olgun döneminde. Onu alan kesinlikle pişman olmayacaktır. 


Merak edenler için: Link#1 Link#2 Link#3





02 Nisan, 2012

Antalyaspor:1 Bursaspor:3



Rakibin konumundan dolayı zor geçmesini beklediğim bir karşılaşmaydı. Mehmet Özdilek'in oyuncu tercihlerinde hep savunmacı olanını tercih ettiğini görünce bu fikrim daha da güçlendi maç öncesinde. Malumunuz bu yıl nasıl puanlar kaybettiğimiz ortada, hem takımın en önemli güçlerinden Ozan İpek de olmayınca Bursaspor'un burada işinin pek de kolay olmayacağı herkes tarafından ön görülüyordu.

Ozan'ın olmaması sadece sol kanadın çalışmaması anlamına gelmiyor, Ozan bu takımın isyankar ruhu.
Herkes kabullenmişken Ozan isyan ediyor.
O yüzden de Ozan İpek önemli Bursaspor için çok önemli. 

Zorlu geçmesi beklenen karşılaşmada hem N'diaye'nin ekstra oyunu hem de Sestak-Basser ikilisinin sağ kanadı bu sezon hiç olmadığı kadar aktif kullanmaları kolaya çevirmemize büyük katkı sağladı. Basser'in bu oyununda Ali Tandoğan'ın maç öncesi yaptığı yersiz ve haddini aşan açıklamasının da payının bir hayli büyük olduğunu düşünüyorum. Yaşı kaç olursa olsun bizim Türk futbolcusunun kafası pek çalışmıyor maalesef. Ali de bu tarz açıklamaları bizde oynarken de gittikten sonra da fazlasıyla yaptı.

Maçın ikinci yarıda 5'e gitmesi işten bile değilken yediğimiz saçma gol sonrasında futbolcuların psikolojik olarak geri çekilmesi bu yıl bize rahat maç izlemenin haram olduğunu bir kez daha anlamamıza yardımcı oldu. 

Sonuç olarak 5-8 Play-off'unu garantilerken Antalya da küme düşme yolunda büyük bir adım attı. Manisa gibi Antalya'nın da adım adım Bank Asya'ya yaklaşması büyük mutluluk veriyor bana. 3 kuruş için en önemli futbolcusunu İstanbul'a gönderen her takımın bu acıyı yaşaması en büyük temennim.
Anadolu takımlarının da artık bir duruşu olmalı.
Maç satmak kadar teşvik almak kadar yüz kızartıcıdır bana göre bu eziklik hali.
Anadolu kulüplerinin İstanbul'un pilot takımları zihniyetinden uzaklaşması gerekiyor. 
Yoksa kurtulmaz bu ülkenin futbolu. 

Herkes son maça gereksiz gözüyle bakıyor ama şöyle bir durum var.
Sezon sonunda yayın geliri olarak sıralama ödülü veriliyor ilk 5 takıma. Şurdaki linkten geçen yıl takımların aldıkları paraları görebilirsiniz.
Ligi 5.sırada bitiren Bjk 3 milyon TL almış.
3 milyon TL de çok büyük para, yurt içi transferini bu para ile halledebiliriz en basitinden.

Tabi bu yıl o para nasıl dağıtılacak onu da tam bilemiyoruz. 5-8 Play-off'nundan galip çıkacak takıma mı verilecek o para yoksa 34 hafta sonunda 5.lik koltuğunda oturana mı?
Bu ayrıntının biraz araştırılması, G.Antep maçına o motivasyonla çıkılması gerekiyor.