30 Eylül, 2010

FC Rangers:1 Bursasporumuz:0



İlginç bir maç oldu..

Rangers istediğni aldı..

Daha doğrusu iki taraf da istediğini aldı..

Ertuğrul hocanın, Volkan Şen'in maç sonu röportajlarını izledim de gayet memnun gibiydiler sonuçtan. Yüzde 58'lik topla oynama oranı bile yetti yani bize.

Maça yine iyi başlar gibi olduk.
Rangers'ın basit top kayıplarını gördükçe de "Olacak galiba" demeye başladık inceden inceden. Adamların en tehlikeli olduğu zaman dilimi olarak gösterilen ilk 15 dakikayı atlatınca umutlarımız daha da artar gibi oldu.

Gaza gelip "Bu Rangers bize duran toplar dışında gol mol atamaz atamaz" gibi iddialı bir cümle kurduğuma da bin pişman oldum.
Ali..İvankov..Stepanov..
Üçü birden uyuyunca Naismitih denen kurnaz herif cezamızı keserken, benim de lafı dolduruverdi ağzıma.

Adamlar 5 stoper özellikli savunma hattı, 3 defansif özellikleri ağır basan orta saha ile oynadıkları anda bu kadar kolay gol buldular ya..
Daha ne istesinler ki..
Golden sonra maçın 1-0'a kilitleneceği çok belliydi zaten.
Heriflere kapanınca Old Trafford'da Manchester United'ın gol atamadığı düşününce de futbolcularımıza pek fazla kızmanın yersiz olduğunu görebiliyor insan.

Biz ikinci yarı baskılı oynar gibi göründük ama bu zaten rakibin isteğiyle gerçekleşti..
Bizim becerdiğimiz bir olay yok yani ortada..

Maçla ilgili kafamı akşamdan beri en çok kurcalayan olay da şu oldu:

Rangers savunma göbeğinde üç 1.90'lık uzun ile oynarken biz nasıl olur da biz 1.80'lik Sercan'ı devamlı yüksek toplarla buluşturma derdine düştük anlamak gerçekten çok güç.
Öyle oynayacaksak keşke Turgay'ı kullansaydık en önde..
Ya da oyuncularımız (özellikle Volkan Şen) biraz saksıyı çalıştırsaydılar da topları daha dışarıya ceza yayı civarlarına falan çıkarmayı tercih etseydiler keşke.
Göbekten gelen oyuncularımız şut fırsatı bulabilirlerdi belki.

Matematiksel olarak şansımız devam ediyor ama biraz da gerçekçi olmak lazım..İki maç ardı ardına Manchester United ile oynayacağız şimdi..O maçları minimum hasarla atlatıp tüm konsantrasyonumuzu lige çevirmeliyiz artık. Ligde yakaladığımız avantajı iyi kullanıp seneye de burda olabilmek çok daha önemli gözüküyor burdan bakıldığında.
Bu sene şampiyonlar liginden tek kazancımız tecrübe olacak gibi..Bu tecrübeleri lige de yansıtarak futbolumuzun üstüne koymamız gerekiyor.
Görüyoruz işte el oğlu hata affetmiyor.
Daha olgun, daha kendini bilen bir Bursaspor 2-3 üst düzey takviye ile bambaşka bir takım olacaktır önümüzdeki yıl.  Çok canlar yakacaktır, bunu da herkes göreck.

Moral bozmaya gerek yok..
Abdullah Avcı ve öğrencilerinden geçen yılın intikamını almak için Ali Sami Yen'e en az 10 bin kişi akmak gerek.
İyi günde olduğu gibi kötü günlerinde de bu futbolcuların arkasında olduğumuz hissettirmek gerek.




**Buarada yukarıdaki fotoğrafta Nunez'in göbeğe dikkat (!)

29 Eylül, 2010

Herkes Neden Düşman (!)

Bir derdim var artık tutamam içimde.
Gitsem nereye kadarkalsam neye yarar.
Hiç anlatamadımhiç anlamadılar.
Herkes neden düşman...Herkes neden düşman...



 




Memlekette herkes Bursaspor rezil olsa da makara yapsak kafasında..

Zaman da geçmiyor bir türlü..

Son 3 saat kaldı zorlu 90 dakikaya.

Bizi şu namertlerin diline düşürme be Bursasporum !!

Lütfen..

ŞL 2.Rakibimiz: FC Rangers


Şampiyonların liginde bugün İskoçya'nın Celtic ile birlikte kupalara ambargo koyan ekibi Glasgow Rangers ile deplasmanda oynayacağız..
Gerek Tugay Kerimoğlu'nun eski takımı olmasından gerekse Türk takımları ile Şampiyonlar liginde sık sık karşı karşıya gelmesinden dolayı Glasgow Rangers isim olarak Türk futbolseverler tarafından bilinen bir takım..

Rangers'ı geçen yıl sadece 1 kere Celtic derbisinde izlemeye niyetlendim ama iki taraf da önce gol yememeyi düşününce pek fazla zevk alamamıştım maçtan, sıkılıp kapatmıştım. Pek fazla gözüme çarpan bir futbolcu da hatırlamıyorum açıkçası.
Ligin diğer takımlarıyla oynadıkları maçların yüzde 90'ını güle oynaya kazandıkları için pek de izlenebilirliği olmuyor İskoçya Premier Ligi'nin.
O nedenle de rakip hakkında tek tek futbolcular hakkında inceleme yazısı yazmak çok da kolay bir iş değil..
Zaten Rangers yıllardır aynı Rangers..
Oyuncular yıldan yıla değişiyor belki ama futbolları 3 aşağı 5 yukarı hep aynı kalıyor.
Her sene İskoçya'da ilk ikide..
Her sene şampiyonlar liginde grup ikinciliği kovalıyorlar..
Gerçi geçen yıl Devler Ligi onlar için pek de iç açıcı geçmedi ama onu da bu sezon telafi etme peşindeler.
Manchester deplasmanında aldıkları bir puan da onların ilerisi için daha net planlar yapmalarını sağladı diyebiliriz.

Tabi bize karşı Manu deplasmanındaki defansif futbolun dışına çıkarak kendi liglerinde yapmaya alışık oldukları gibi önce hücumu düşüneceklerdir muhtemelen.
Herifler ilk maça resmen 5 stoper 3 de ön libero ile çıkmışlar. 5 stoper diyorum çünkü normalde kullandıkları bekler de stoper de oynayabilen, fizikli oyuncular.
Düşünün işte savunma rotasyonunda en kısa oyuncularının boyu 1.85, çoğu da 1.90 civarı.
Bu savunmacıların en büyük dezavantajı ise bizim Volkan gibi Sercan gibi süratli, geniş alanda etkili oyuncular karşısında bellerinin kolay dönmemesi olacaktır diye tahmin ediyorum.
Valencia'lı Mathieu karşısında bile bu kadar etkili olabilen Volkan Şen, Bosnalı Papac karşısında da farkını hissettirecektir.

Geçtiğimiz hafta sonu Aberdeen karşısına klasik 4-4-2 ile çıkmışlar..
Bize karşı da yüksek aynı saha içi diziliş ve oyun anlayışı ile maça başlayacaklardır diye tahmin ediyorum.
Her ne kadar hocaları kolay maç olmayacığını dillendirse de bizim maçın karşısına 3 puanı daha gruplar belli olduğundan yazıp, Valencia maçının ardından da tikini atmıştır bile.
O yüzden de maça taraftar desteğini de arkalarına alarak çok baskılı başlayacaklarını tahmin ediyorum.
Valencia'nın izinden giderek bol bol şut deneyip, ilk 15 dakikada ipimizi çekmek isteyeceklerdir.
Boy ortalaması bakımından da bizden üstün olduklarından tehlikeli bölgede rakibe duran top fırsatı vermememiz gerekiyor.
Çok kolay faul alabilen Vladimir Weiss de dikkat etmemiz gereken oyunculardan.
Rakibin Miller'den sonra en tehlikeli silahı diyebiliriz onun için.
Her iki kanatta da oynayabilen müthiş hızlı bir adam. En önemli özelliği ise rakip yarı alanın neresinde olursa olsun topla buluştuğu gibi önce kaleyi düşünmesi..
Ayrıca dikine çalım atabilme yeteneği ile de savunmaları delici özelliğe sahip bir oyuncu.

Miller'ın da en tehlikeli özellikleri olarak da savunma arkasına yaptığı sinsi koşular, cezasahası içerisindeki mükemmel pozisyon alabilme yeteneği ve etkili sağ ayak plaseleri söylenebilir. Herif zaten bu sezon ligde oynadığı 6 maçta 10 gol atmış.
Bir de hücum hattında İskoçlar'ın gelecek adına umut bağladığı isimlerden Naismith var..
O da hücum hattının her bölgesinde oynayabilen teknik kapasitesi yüksek bir oyuncu. Çok hızlı olmamasına karşı adam eksiltmede kesinlikle zorlanmıyor.
Ayrıca İskoçya milli takımında da tercih edilmeye başlanmış son zamanlarda. Eylül ayında ilk maçta 90, ikinci maçta da sonradan oyuna girerek 25-30 dakika süre almış.
Bu adamın şutlarına da dikkat etmemiz gerekiyor..Bütün planları alt üst eden bir Tino Costa golü daha yememiz hiç de iyi olmaz.
Bize karşı Weiss'i sol kanatta, Naismith'i de sağ kanatta görmemiz ihtimaller arasında yüksek olanı.
İleri'de Miller'ın yanında Jelavic oynuyor ligde ama oyuncu eski takımında Avrupa kupasında forma giydiği için bize karşı oynayamayabilir.
Manchester United maçının 18'inde de göremedim ismini.
O oynamayacaksa da Miller'in yanına ya da 1.93'lük Lafferty monte edilir ya da, Neismeith Miller'e yakın düşünülüp sağ kanada orta saha özellikli başka bir oyuncu monte edilir.
Jelavic demişken o da kaleye sırtı dönük oynayabilen, 1.88'lik  bir adam. Ama kesinlikle statik bir santrafor değil. Koşuyor, mücadele ediyor, pozisyon arıyor.
Kafa vuruşları da çok sert ve isabetli. Ayak içi plaseleri de mükemmele yakın.
 Geçtiğimiz yıl Rapid Wien'de sezonu 51 maçta 32 gol ve 12 asistle tamamlamış. UEFA liginde Celtic aynı grupta mücadele etmişler ve bu oyuncu Rangers'ın ezeli rakibine iki maçta 3 gol atma başarısı göstermiş.
Bu attığı goller de ona Rangers kapılarını açmış gibi görünüyor.

Netice olarak öncelikle Rangers deplasmanında ilk maçtaki şaşkınlığı üzerimizden atmamız gerekiyor.
Oyuncularımız da çok fazla bireyselliğe kaçmadan önce takım oyuncusu olduklarını tekrar hatırlamaları, terlerinin son damlasına kadar sahada mücadele etmelerini istiyoruz.
Skor çok fazla önemli değil bizim için ama o staddan başları dik ayrılsınlar yeter bize.
Orası Avrupa biliyoruz ama bu timsah yürüyüşünün orda devam etmemesi için de herhangi bir neden göremiyorum.
Onlar inansınlar yeter ki.
Bizim desteğimizi her zaman arkalarında hissetsinler, gerisi gelecektir.

27 Eylül, 2010

Eleştirmek??


Valencia maçının ardından Ertuğrul Hocamıza yönelik bir eleştiri fırtınası başladı ki, kolay kolay dinecek gibi de görünmüyor.
Ağzı olan konuşuyor, maçın üzerinden 2 hafta geçti, takım ligde gol yemeden iki maç kazandı hala millet susmak bilmiyor.

Eleştiri tabi ki olacaktır..Bu çok da normaldir..
Ama...

"Hoca bu işi bilmiyor, ufku geniş değil..Yabancı transferinde ne zaman başarılı oldu ki?  "

"Ertuğrul Sağlam zaten Avrupa'da hep başarısız oluyor.."

"Takımı hep korkak oynatıyor.."

"Sercan'ı sevmediği için yedek bırakıyor.."

"Nunez'de kendi getirdiği için ısrar ediyor.. "

Gibi eleştiriyi genele yayarak Ertuğrul Sağlam'ın adamlığını, futbol bilgisini yok saymak bence çok büyük bir terbiyesizlik..

Sonuçta o başımızdaki adamın yolu Bursa'dan geçmemiş olmasaydı geçtiğimiz sezonun sonunda şampiyonluk için değil de kümede kaldığımız için dökecektik muhtemelen o sevinç gözyaşlarını.
2002-2003 sezonununda dönemin takım kaptanı Okan Yılmaz'ın  İstanbulspor-Altay maçını radyodan dinlediği ve gelen mutlu haberin ardından o radyoyu parçaladığı görüntüler gitmiyor hala gözümün önünden.

Ertuğrul Sağlam ve Öğrencileri olmasa..

Şampiyonlar liginde Valencia'dan 4 yeme "onur"una bile erişemeyecektik..

Glasgow Rangers'la ancak Antalya Belek kampında hazırlık maçı yapabilecektik..Onda da adamlar Rezerv takımlarıyla falan oynayacaklardı büyük ihtimal.

Manchester'a deplasmana gitme hayaline falan hiç girmiyorum bile..

Bazı arkadaşlarımız unutuyorlar ama bu hocaya, bu futbolculara büyük bir vefa borcumuz var bizim.
Herkes hata yapabilir. Sonuçta peygamber değil bu adamlar.
O yüzden biz de biraz daha mantıklı yaklaşmalıyız olaya.
Bütün renktaşlarımızdan daha sağ duyulu olmalarını rica ediyorum.

25 Eylül, 2010

Bursasporumuz:1 Bucaspor:0


Ertuğrul Hocanın 7'li rotasyonunu görünce ufak çaplı bir şok yaşadım, kalede İvankov'un olmamasından mıdır, sağ kanatta en güvendiğimiz isim olan Volkan'ın yokluğundan mıdır nedir dün sahaya çıkan oyuncular 2.değil 3.takımımızmış gibi geldi. Maçtan önce milletin rahatlığını gördükçe içim daraldı zaten, bir de hocadaki bu rahatlığı görünce daha bir stres oldum. Tamam bir kaç değişiklik bekliyordum ama bu kadarını da hiç ummamıştım. Ertuğrul Sağlam'ın Buca'yı bu kadar küçümseyeceği aklımın ucuna gelmezdi.

Teknik ekip rakibi iyi analiz etmiş ve gol kısırlığını çok iyi görmüş olmalı ki kalede bile bizim paslanmış Yavuz oynadı. Bazıları hocayı çok eleştirmiş bu konuda ama son 5 yılda sadece 2 maça çıkmış bir adamın illa bir gün oynaması gerekiyor, İvankov'un sakatlanmasını falan beklememek lazım, zaten ligde kalemize top gelmiyor ki kaç maçtır.


Yavuz da değişik bir adam, mesela geçen yıl Denizlispor maçı oynayacaktı deplasmanda "aynı zamanda da doğup büyüdüğü topraklarda"  bizim bu Yavuz da son 5 senede takımda ama henüz hiç bir resmi maçta forma giymişliği yok, Bursa'dan hareket etmeden önce BS TV muhabiri buna maçla ilgili görüşlerini, ilk defa sıranın ona geldiğini, heyecanlı olup olmadığını, taraftarlara mesajını falan sordu, herifin verdiği cevap aynen şu: "Herkes rahat olsun yaa.. İvankov ne yapıyosa biz de aynını yapcaz..Kimse dert etmesin.."

Dün Yavuz'un bu rahatlığı neredeyse yakıyordu valla başımızı, ulan orda o adama çalım mı atılır arkadaş..Tamam İvankov Arda'ya yaptı benzerini ama Arda'nın bacak boyu 1 metre, o senin çalım atmaya çalıştığım hedefin bacak boyu 1.30.

Maça gelecek olursak kalitesinin çok fazla üst seviyelerde olduğunu söylemek mümkün değil. Duran toptan erken bir gol bulduk, sonra üstüne yatalım bari dedik, Buca de ee yatın bari bizim sizi yenmeye pek niyetimiz yok diyince maç da öyle bitiverdi işte.
Hoca ikinci yarıda boş alanlar bulabileceğimizi düşünerek Sercan'ı sürdü oyuna, iyi sinyaller vermesine karşın savunması pek olmayan Steinert'in yerine de Buca'nın sol kanat etkinliğini de düşünerek Ali'nin önüne fiziği çok iyi olan Turgay'ı çekti. Nunez'in yerine de Sercan'ı daha iyi besleyeceğini düşndüğü İnsua'yı alarak 4-4-1-1'e döndü. Hocanın plan tuttu tutmasına da yakaladığımız pozisyonları gol yapamadık bir türlü.
Sercan yakaladığı ilk pozisyonda vuruş açısı çok müsait olmasına rağmen Insua'yı düşündü, rakip savunmacılar pasın yerine ulaşmasına izin vermedi..
İkinci pozisyonda pek fazla gol şansı olmamasına rağmen bir önceki pozisyonunun etkisinde kalarak kaleye vurdu bu kez top kaleciden döndü.
Üçüncü de ise Sercan sonunda doğru tercih yaptı dediğimiz anda bu kez de Insua topa çok kötü vurunca güzelim pozisyon heba oldu.


Savunmada Ömer çok özveriliydi yine, İbrahim de ligin tartışmasız en çabuk savunmacısı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ali Tandoğan da her zamanki gibiydi işte. İnşallah Glasgow'da da saçlarını "Aynalı Tahir" modeli taramaz da sadece futbolunu düşünen bir Ali görürüz sahada.

Ozan İpek eski takımına karşı mücadele etti ilk defa. Gerçi onunla beraber oynayan arkadaşlarının hemen hemen hepsi üst üste iki sene şampiyon olmarının ödülü olarak kovuldular ya neyse. Ozan çok eleştiriliyor ama önünde o olmasa Vederson'un hali ne olacak merak ediyorum. Aslında ben bu maçta Ozan'ın dinendirilip o kanadın Keçeli-Vederson ikilisine teslim edileceğini düşünüyordum ama Ertuğrul Sağlam bir kez daha gösterdi ki Ozan'dan vazgeçmeyecek. (ben böyle dedim ya şimdi Glasgow'da kesik yer Ozan :))

Steinert takıma ve ligde oynanan futbola alıştıkça daha faydalı olacaktır bundan şüphem yok.
Bekir Ozan haftalardır 18'e bile giremiyordu ama dün 90 dakika kendisine her zaman güvenilebileceğini bir kez daha gösterdi. Belki de çarşamba günü Svensson'un partneri bu oyuncu olur.

Adamım Hüseyin'in gol atması acayip mutlu etti beni. Zaten herkes Hüseyin'in öyle bir gol atacağını ve tarihe geçeceğini konuşup duruyordu geçen seneden beri. Herif durdu durdu bizim iç sahadaki 1000.golümüzü atarak tarihe geçti :)

Nunez de Bursa'nın İskender'i ile çok fazla haşır neşir oluyor gibi, kaçırdığı idman da yokmuş ama bu adam gittikçe şişiyor gibi gelmeye başladı gözüme. Zayıflarsa takıma mutlaka katkı koyacaktır, kumaşı çok kaliteli çünkü.

Her ne kadar final tercihlerinde çok başarılı olmasa da Sercan dün resital sundu herkese, rakiplerin gözü oldukça korkmuştur bu oyuncudan. Onun için övgü dolu sözlerimi Glasgow maçına saklıyorum :)

Sonuç olarak Gaziantepspor maçını da sayarsak 6'da 6'da gidiyoruz ligde. Önümüzdeki hafta belalımız İBB ile oynayacağız. Şuanki puan tablosunda en yakın rakibimizle aramızdaki puan farkı sade ve sadece 8..
Şenol Güneş'ten başka bizi şampiyonluk adayı olarak dillendiren yok henüz. Bu görmezlikten gelme ne kadar devam edecek çok merak ediyorum.
Biz böyle gidelim de varsın onlar görmesin bizi.

24 Eylül, 2010

Ummadığın Taş

Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında yayıncı kuruluş haftanın 4 gün maç yayınlama kararı alınca bazı takımlara hiç de adil olmayan bir şekilde ardı ardına pazartesi ve cuma olmak üzere 3 gün arayla maçlar verildi.
Ve bu takımların hiç birisi cuma oynadıkları maçları kazanamadılar.
Geçtiğimiz sezon Beşiktaş Kasımpaşayla 2-2 berabere kaldı..Biz ise geçtiğimiz sezonun ikinci yarısındaki tek mağlubiyetimizi bu pazartesi-cuma oynadığımız İstanbul BB deplasmanında almıştık.

Bu sezon ise bu fikstür adeletsizliğinin ilk kurbanı 3 gün önce Sivas'a 6 atan ardından kendi sahasında ligin puansız takımı Manisa'dan 3 yiyen Trabzonspor oldu.
Biz de pazartesi oynadığımız Antep maçının üzerinden henüz 3 gün geçmişken kendi sahamızda ligin yeni ve dirençli takımlarından Bucaspor ile oynayacağız.

Forumlarda takılan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu 5-6 gollü galibiyet tahminlerinde bulununca benim de bu maç ile ilgili endişelerim daha da arttı. Çünkü biliyorum ki futbolcularımızın da büyük çoğunluğu o forumları takip ediyorlar. Akılların da Glasgow maçında olabileceğini, düşündüğümüzde bunun da çok normal bir şey olabileceğini tahmin edebiliyorum.

İnşallah ummadığımız taş yarmaz da pazartesi-cuma fikstüründe puan kaybetme zincirini de kırarız.

23 Eylül, 2010

6.Hafta Rakibimiz: Bucaspor


Ligin yeni takımlarından Bucaspor "Geldikleri Gibi Gidenler"den olmayacak gibi gözüküyor.  Beş maçta toplanan 5 puan yeni kurulan bir takım için hiç de kötü bir performans değil.

Transferde de adeta şov yaptılar. 20'ye yakın oyuncu aldılar. Kaliteli, kendilerini kanıtlamış yabancı oyuncular getirdiler. Eski Fenerbahçeli, Galatasaraylı Tomas, Manchester görmüş Manucho, şampiyonlar ligi finali oynamış orta alan oyuncusu Leko, La Liga'nın tozunu tutmuş pivot santrafor Dady, Belçika'da şampiyonluk yaşamış Mulemo, uzun yıllar Portekiz liginde oynamasının yanında Romanya ve İran tecrübeleri bulunan çılgın kaleci Carlos, Metz'li siyahi forvet Mendy, Lille altyapısında yetişmiş, Belçika liginin tanınmış oyuncularından kabul edilen Dahmane..

Yerli oyuncu tercihlerinde de yine aynı şekilde tecrübeli isimleri tercih ettiler. Sivas'ta şampiyonluk mücadelesi vermiş defansif ortasaha İbrahim ve kanat oyuncusu Musa, Kocaeli, Galatasaray, Ankaraspor ve Antalya'da çok tartışılsa da sürekli tercih edilen solbek-stoper Orhan Ak, Kayseri ve Ankaragücünde hem sağ bek hem de stoperde bulduğu şansları hep iyi kullanmış olan Koray Çölgeçen, ligin gediklisi ortasaha oyuncusu Ragıp, hep olacak denilen ama ama bir türlü beklenen patlamayı yapamamış olan Bursalı oyuncular santrafor Emre Aktaş ve stoper Ediz Bahtiyaroğlu Buca'nın transferlerinden göze batanları.


Bülent Uygun da bu toplama takımı kısa sürede gerçek takım yapmayı başardı. Her ne kadar aşırı egosu yüzünden zaman zaman insanı isyan ettirse de yaptığı işe kimsenin söz söylemeye hakkı yoktur bana göre.

Takımı 4-1-4-1'den zaman zaman 4-3-3 gibi bir düzenle sahaya sürüyor Bülent Hoca. Savunmada Koray-Orhan-Tomas-Mulemo 4'lüsünden kolay kolay vazgeçmeyecek gibi görünüyor. Bu 4 adam da özellik olarak birbirlerini mükemmel dengeliyorlar. Çıkan sol bek Mulemo, stoper kökenli hücumu çok fazla olmayan Koray. Teknik, soğukkanlı, lider özellikli, pozisyon bilgisi müthiş Tomas ve gözü kara, kazma ama çabuk partneri Orhan Ak.


Orta alanın kanatlarında savunmacı bek olan Koray'ın önünde Metz'de genelde öndeki ikilide tercih edilen Mendy, solda ise hücumcu Mulemo'nun önünde bek oynamışlığı da olan Erkan Taşkıran tercih ediliyor.

Orta sahanın göbeğinde ise Ragıp-İbrahim-Leko'dan oluşan 3'lü kullanılıyor.. İbrahim genelde savunmanın önünde önlibero gibi görevlendirilse de oyunun gidişatına göre Ragıp'la yer değiştiriyorlar ya da Ragıp İbrahim'in yanına geçip Leko biraz daha öne kaydırılıyor.

İleride ise Manucho tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Uzun boyuna rağmen hiç de ağır bir adam değil, son vuruşu, tekniği de  fena sayılmaz, hatta ligimizin standart golcülerine göre çok da ileride diyebiliriz.

Bucaspor takımı için lig sonu sıralaması 8-12 arasında bir şeyler olur diye tahmin ediyorum..Ki bu tarihinde ilk defa süperlige çıkmış küçük bir ilçe takımı için mükemmel bir derece diyebiliriz.
Tabi yönetimsel sorunlar da yaşamamaları gerekiyor.
Maddi olarak da sorun yaşamaları onlar için hiç de iyi olmaz. İkinci devrede maçlarını kendi sahalarında oynayacak olmaları da onlar için ekstra katkı sağlayacaktır.

İmparatordan İnciler



Bursasporumuz'un efsane ismi Nejat Bijediç Bursa'nın yerel gazetesi olan Olay'daki köşesinde Bursaspor'un son durumuyla ilgili çok güzel bir yazı yazmış. Ben de bu yazıdan derlemeler yapıp burada paylaşmak istedim. İşte İmparatorun kaleminden dökülen inciler:

VALENCİA

Maçtan 2 hafta önceki yazımda belirttiğim öngörülerin hemen hemen hepsinin gerçekleşmiş olması beni çok üzdü.

*Savunma tandemindeki Ömer-Stepanov'un ikisinin de kaliteli oyuncular olduğunu ama birarada oynamalarının hızlı hücum elemanlarına karşı takımımızın sıkıntı yaratacağını düşünüyordum, ki bunun nasıl gerçekleştiğine hepimiz şahit olduk.

*Sol kanatta Vederson-Ozan ikilisinin uyumsuzluğunun ileride takıma zarar vereceğini söylemiştim, bunun ne kadar doğru olduğunu Valencia'nın bütün ataklarını burdan gerçekleştirip, bizim ise sol kanadı hiç kullanamamış olmamız bunu açıkça gösterdi bizlere.

*Bunların yanında önliberoda Hüseyin'in yetersiz kalabileceğinden bahsetmiştim, gerçi bu bölgeye transferin son gününde Svensson takviyesi yapıldı ama onun da arkadaşlarını tanıması, takımın oyun sistemine uyum sağlaması biraz zaman alabilir.


SERCAN

Son vuruşlarda sıkıntısı olsa da Sercan takım için çok önemli bir oyuncu. O oynadığı zaman takımı ileriye taşıyor, pozisyona sokuyor, gole yaklaştırıyor.Ancak o oyunda yokken Bursaspor pozisyona girmede çok zorlanıyor.

BUCASPOR

Güzel bir maç olacağından kimsenin şüphesi yok, Bucaspor çok diri bir takım. Ama Bülent Uygun'un öğrencileri için gol yollarında biraz etkisiz diyebiliriz. Rakibe saygımız sonsuz ama Bursaspor'un bu maçı da alarak 6'da 6 yapacağına yürekten inanıyorum.

GLASGOW RANGERS

Tipik İngiliz futbolunu en iyi uygulayan takımlardan diyebilirz onlar için. Bu açıdan hava hakimiyeti iyi iki oyuncu olan Ömer-Stepanov ikilisini orada beraber izleyebiliriz. Hızlı hücum oyuncularımızla da gol bulabiliriz. Sonuçta Avrupa takımları Uzaydan gelmediler. Takıma sonuna kadar güvenmeli, üzerimizdeki olumsuz havayı dağıtıp daha fazla pozistif olmalıyız. Geçen yıl bir devrimi başaran Ertuğrul Sağlam'ın öğrencileri kendilerine güvenilmeyi sonuna kadar hakediyorlar.

21 Eylül, 2010

Tattiiill...



Yazık oldu gerçekten..

Uzaklardan golün sevincini yaşadığımız dakikalarda maçın tatil olması sürpriz oldu benim adıma..Pek bir şey anlayamadım maç esnasında..

Ama hakemin kafasına çakmak gelmiş, sonradan haber aldık.

Maçın sonucu büyük ihtimal lehimize sonuçlanacak ama şahsım adıma vicdanımın pek de rahat olduğu söylenemez. Diyarbakır'da yaşınanlarla bugünki olayları bir tutmak ise aptallıktan başka bir şey değildir kanımca. Orada toplu halde gerçekleştirilen bir terör eylemi vardı, Antep'te ise bir kaç kendini bilmezin gerçekleştirdiği salak saçma bir olay.

Tribünden o çakmak-taş her neyse cismi atan herif cezasız kalıyorsa bu daha büyük bir saçmalıktır zaten..Bu tür olayları bireysel cezalarsa çözebilirsiniz ancak..Mesela o cismi atan kendini bilmez bir Bursaspor taraftarı olan ben de olabilirdim yani..Antepli kardeşlerimizin arasına girip, pekala hakemin kafasını da yarabilirdim. Burda yine sorumlu Gaziantespor kulübü mü olacaktı? Çok saçma gerçekten..

Olayların ardından Tolunay Kafkas da salak saçma birşeyler konuştu ama bence bu olayların en karlısı kendisi olacaktır. Biz zaten golü atmışız, maçı Antep takımının ordan çevirmesi imkansız gibi bir şey. Adam 5'te 0'ın bahanesini buldu işte. Adamlar transfere o kadar para harcadılar, içinde bulundukları durum içler acısı..İşin ilginci umut da vermiyorlar..Herkes kendine oynuyor işte..Popov, J.Cesar, Sosa..
Adamların takımdaşlık falan umrunda değil..

Bizim takıma bakacak olursak Valencia maçında ilk 11'de sahaya sürülen 5 oyuncunun kızağa çekildiğini görmemiz mümkün..Hüseyin, Stepanov, Vederson, Insua ve Nunez..
Bu 5 isimden 4'ünün yeni transfer edilmiş olması da ayrı bir ayrıntı olarak gözümüze çarpıyor. Bugün sahada olan eskileri de ne kadar çok özlediğimi farkettim. Keçeli Vederson'dan daha yararlı bence takıma..Keza İbrahim de aynı şekilde..Pozisyon bilgisi, konsantrasyonu, tekniği vasatın çok altında da olsa da hızı ve çevikliğiyle bir şekilde kapatıyor bu eksiklerini..Ligdeki ciğersiz santraforların çokluğunu da düşündüğümüzde İbrahim en azından lig için daha doğru bir seçim bence.

Neyse..Kısa günün karı mantığıyla 3 puanı attık gibi cebimize.
Yazacak çok fazla da pek bir şey yok.
Takımın tek yenisi Svensson da ileride ne olur bilmiyorum ama sınıfı geçti gibi şimdilik.

Ömer'in attığı golde faul var mı yok mu 3 gün 3 gece tartışılır ama bana göre temiz bir pozisyon.

Ağır çekimde belki Ömer hatalı gibi gözükebilir ama orda pozisyon 1 sn. içinde gelişiyor.

Ömer koşarak topa yükseliyor, Yalçın uyumakla meşgul tabi o ara..

Kaptan zıplıyor ve Yalçın adamın altına giriyor resmen..Sonrası zaten gol..

Ne diyelim hayırlısı olsun..Cuma günü oynayacağımız Buca maçına yorgun çıkmayacağız en azından.

20 Eylül, 2010

Kumar



Takımımıza imza attığından beri en çok tartışılan isimlerin başında geldi..

Ama Ertuğrul Sağlam zorunlu kalmadıkça vazgeçmedi ondan hiç bir zaman.

Taa ki bugüne kadar..

Hüseyin Stepanov ile birlikte Gaziantepspor deplasmanına giden 20 kişilik kadroda yer almamış..Ertuğrul hoca ne düşündü bu konuda bilemiyorum ama Hüseyin'in takımda olmaması çok büyük bir kumar oldu bizim için..

Ufak bir hatırlatma geçelim.

Son bir yıl içinde 3'lük olduğumuz maçların hiç birinde Hüseyin sahada değildi..

Kayseri'de..
Kadıköyde Kupada..
Olimpiyatta Süper Kupa Finalinde..

5. Hafta Rakibimiz: Gaziantepspor

"Bursaspor bir maçı eksik olmasına rağmen..." ile başlayan cümleleri çokça işittik dün akşam..Bütün renktaşlarımız gibi benim de kulağıma çok hoş geliyor açıkçası bu tarz söylemler..Ne yalan söyliyim insanın bir tarafları kalkıyor :)

Henüz maçımızı oynamadık ama en yakın rakibimizle aramızda 2 puanlık bir fark var..Rakibimiz olarak görebileceğimiz takımlardan Kayseri 3, Trabzon 3, FB ve BJK de 2'şer puan kaybı ile kapattılar haftayı..Galatasaray da kazandı ama Allah'a emanet işte..

Bugünki maçı kazandığımız taktirde zirveye kuruluyoruz ve en yakın rakibimize 5.haftada 5 puan fark atmış oluyoruz bilindiği üzere.

Benim gerçi pek fazla umudum yok..

Takımıma güvenmiyor değilim ama niyeyse geçen sene "Bursaspor'u şampiyon yapmazlar" diyip durdu ya herkes..(Döt oldular ya sonunda.)

Bu maçı da Bursaspor'a vermezler diyorum kendi kendime..

Basit bir şey değildir bu ülkede bir Anadolu kulübünün şampiyon olması..
Ertesi sene de lige bomba gibi girip 5. haftada en yakın rakibine 5 puan fark atması..

Bu durumu sindirebilecek mideye sahip çok az insan var bu ülkede..O yüzden de diyorum ki bu maçı Bursaspor'a vermezler arkadaş..( Döt olmak istiyorum belki de )

Futbol dışı güçleri geçip rakibimiz Gaziantep'e bakacak olursak:

Bazılarına ters gelebilir ama Antep takımı Sosa ve Popov transferlerinden önce düşme adaylarımın başında geliyordu benim.
 Bu iki adamı ayrı bir yere koyduğumuzda çok açık bir şekilde görüyoruz ki iğrenç bir transfer politikası izlediler. Takıma katılan hiç bir futbolcu eski takımında gösterdiği performansı beğenildiği için alınmadı bu takıma..İlk kıstas bonservis ücretinin karşısında "0" yazması oldu hep. Gerçi Emre Güngör'e para ödediler ama beleşe de isteseler vericekti zaten Galatasaray bu adamı.

Kalede yarın Litvanya'lı kaleci Karcemerkarskas oynayacaktır yine..Geçen yıl iyi sayılabilecek bir sezon geçiren Mahmut'u kesti bu adam..Takıma Litvanyalı'yı getiren Coucerio bile Mahmut'tan formayı almadı ama Tolunay Kafkas'ın prenslerinden biri olmayı başardı kısa sürede.

Savunmanın sağında geçtiğmiz sezon rezil bir sezon geçiren Elyasa oynar, solunda da ligin ortalama üstü sol beklerinden İvan de Souza..Gerçi bu Brezilyalı'nın savunma fonksiyonları biraz sıkıntılı ama bu bölgede Şenol Can'ı düşünmedi henüz Tolunay Hoca..Şenol da Bursaspor orjinli bir futbolcudur yeri gelmişken hatırlatalım.

Tandemde Emre'nin bir sakatlığı varmış, onun yerine muhtemelen yeni aldıkları Kamerun'lu Nounkeu oynar gibi geliyor ama bu oyuncu henüz bu topraklarda ilk 18'e dahi girebilmiş değil..Tolunay hoca hem sol bek hem de stoper oynayabildiği için Şenol Can'ı almış hep kadroya yedek olarak..Bugün de Şenol da oynasa Nounkeu da oynasa şaşırırım açıkçası.

Ortasahaya geçince Tolunay Kafkas'ın yaptığı en mantıklı işinin Serdar'ı göbeğe çekmek olduğunu söyleyebiliriz. Zurita ile ikisi o bölgeyi mükemmel parselliyorlar..Zaten ikisi de 3 aşağı 5 yukarı aynı tip adamlar. Serdar'ın sakatlığı varmış, Murat Ceylan'ın da cezası. Genç oyuncu Orhan Gülle burda formaya en yakın isim herhalde.
Bir de Olcan katılıyor bu adamlara..Olcan daha çok takımı hücüm bölgesine taşımak için kullanılıyor ama burada pek başarılı olduğu söylenemez.

Antep'in ileri ucunda da muhtemlen yine Beto- Popov- J.Cesar 3'lüsü değerlendirilecek gibi görünüyor. Bu 3 adamın da saha içinde çok değişik özellikleri mevcut. Ama gelgelelim ki J.Cesar çok bencil bir adam. Galatasaray maçında da bütün pas-şut tercihlerini şuttan yana kullanınca Popov'u daha ilk günden çıldırttı ve bu oyuncu da pas vermemeye başladı bir müddet sonra. J.Cesar ve Popov biryerden sonra takım olduklarını unuttular her yakaladıkları pozisyonda şut atmayı tercih ettiler. Böyle olması da Galatasarayın işine geldi ve adamlar oynamadan etmeden 3 puanı ceplerine atıverdiler.

17 Eylül, 2010

Shin'di Muradına Erdi



Bizim kaçak Koreli  yeni daha doğrusu eski takımının Asya Şampiyonlar Liginde kendi ülkesinin Seongham takımıyla oynadığı maçın 54.dakikasında oyuna dahil olarak yaklaşık bir yıl aradan sonra resmi maça çıkabilmiş..(Gerçi Kore Ligi başlamış olabilir ama verilerine ulaşmak mümkün değil şimdilik)

Gitmesine daha doğrusu kaçmasına son yıllarda en çok üzüldüğüm oyuncuların başında gelir bu Shin. Bizi en önemli senemizde yüz üstü bırakıp kaçmasına rağmen "Allah'ından bulasın" diyemiyorum bu adama.
İlginç bir şekilde hep başarılı olsun istiyorum.
Buarada o 3 numara nerden çıktı lan?
Gana'lı Gyan'a mı özendin?
Kaçtın gittin bari 16 giyseydin de bizim de gönlümüzü yapsaydın.

16 Eylül, 2010

Helal Olsun (!)


Fotoğraftaki futbolcu Tino Costa..

Valencia kendisini Montpellier'den 6.5 milyon euro karşılığında sezon başında transfer etti.
Fransa liginin geçtiğimiz sezon sürpriz takımı olan Montepellier'in her şeyiydi..
7 gol 7 asist gibi normal bir orta alan oyuncusunun yanına bile yaklaşamayacağı istatistiğe imzasını atmıştı.

Bu sezon Valencia kariyerine ise bizim maçla bomba gibi bir başlangıç yaptı..Maçın sonradan tekrarını izlediğimde bütün kritik anlarda başrolde hep bu oyuncunun olduğunu farkettim..
16.dakikada 30 metreden mükemmel vuruşla takımını öne geçiren isim Tino Costa'ydı..
41.dakikada 25 metreden kullanılan serbest vuruşta topun başındaki isim yine Tino Costa'ydı..Frikiği kullandı, top direkten dönen topu Aduriz tamamladı ve Valencia'yı 2-0 öne geçti..

Buraya kadar olanları herkes öyle ya da böyle biliyordur zaten..Ama Tino Costa buı skora olan katkıları ile yetinmedi ve 61.dakikada Turgay'ı cezasahası içinde çekerek topa hamle yapmasını engelleyen isim oldu..

Hemen ardından da 63.dakikada savunmadan gelişi güzel şişirdiğimiz topa deli fişek gibi hareketlenen Sercan sol çarprazdan cezasahasına girerken rakibin iki tecrübeli stoperi Ricardo Costa ve Fernando Navarro'yu ekarte ederek topu uygun pozisyondaki Turgay'a aktardığında oyuncumuzdan önce can havliyle topa müdahale eden isim yine Tino Costa'ydı..

Tam 4 kritik pozisyonda başrol oynayarak maçın kaderine bu kadar etki eden bir oyuncuya  ne denir ki şimdi..
Helal Olsun Tino.
Yolun açık olsun Costa.
Manchester ve Rangers'a karşı da böyle oynamazsan yakana yapışırım bilesin..:)

15 Eylül, 2010

Bursasporumuz:0 Valencia:4






Geçen yıl şampiyon olan takımda direkt oynayan 5 oyuncu:

Sercan
Turgay
Batalla
Mustafa
İbrahim

Dün akşam bu 5 isim de maça kulübede başladı. Bence hezimetin nedenlerini tartışmaya başlayacaksak tam olarak buaradan başlamamız gerekiyor.

Şampiyon oyuncuların yerine o kutsal formayı ne kadar hakediyorlar önce ona bakmamız gerekiyor.

Geldiği günden bu yana takımın en zayıf halkası olarak göze çarpan Stepanov formayı İbrahim'den nasıl oluyor da bu kadar kolay kapabiliyor..
Eskişehir maçında Jaycee'den hiç bir hava topunu alamayan Stepanov o konuda Aduriz karşısında da çok etkisiz kaldı.
Adamın boyu rakibinden 10 cm uzun ama yine de hantallığından dolayı hiç bir varlık gösteremiyor. 3cm zıplayamıyor herif.
Bırakın İbrahim'i Serdar Aziz bile oynasa çok daha yararlı işler yapardı Stepanov'a göre..Stepanov bu haliyle en fazla stepne olur bu takımda..

Yanında oynayan Ömer çok mu iyiydi tabiki hayır..Mesela son 4 senede yapmadığı pas hatasını sadece bu maçta yaptı..Ama kaptan o ligde oynamak için geçen sene çok emek verdi bu takıma.Ne kadar da hata yapsa başımızın üstünde yeri var.
Keza Hüseyin-Ergiç ikilisi de aynı şekilde..Hüseyin hep aynıydı işte..Ergiç de herkes toptan kaçtığı için orta alandaki bütün topları o kullanmak zorunda kaldı..

Ozan İpek de Bruno'yu geçemeyeceği gerçeğiyle niye yüzleşmedi, niye her defasında top kaybetti anlamış değilim..
Volkan Şen tahmin ettiğim gibi Mathieu'yu maymun yaptı..Ona ayak ayak uydurabilecek Turgay-Sercan ikilisi maça 11'de başlasa durum çok ama çok farklı olabilirdi.
En azından adamlar üstümüze bu kadar kolay gelemezdi..Önde iki presten yoksun oyuncular Nunez ve de Insua hayalet gibi dolaşınca adamlar istedikleri gibi at koşturdular ne yazık ki.

Ertuğrul hoca bir kumar oynadı ve kaybetti.. 60'a kadar rakibi uyutup, 60'tan sonra vurmayı düşündü ama karşımızda kesinlikle bir Sivasspor olmadığını da düşünmesi gerekiyordu..

Valencia'nın da hakkını yememek lazım..Tino Costa'nın ilk golündeki topa o şekilde vurabilecek kaç oyuncu var ki Türkiye'de..Aynı şekilde ikinci golde direkten dönen frikiği de görülmeye değerdi.

Pablo Hernandez'i aslında Soldado'lu Pique'li Pelle'li İspanya 85 jenerasyonundan tanıyordum ama ligde bu sezon fazla şans bulacağını tahmin etmiyordum. Herif resmen futbol resitali sundu bizlere. Joaquin de aynı şekilde..Bu adamlara bitmiş diyorlardı bir de..
Futbolcular arasındaki kalite farkı da çok belli ediyordu kendini..Kalite değil alt yapı farkı desek daha doğru olur herhalde..
Mesela ilk yarıda defansın arkasına kaçan Volkan Şen'i Ergiç çok güzel gördü, ama Volkan topu kontrol edemedi, atağımız başlamadan bitti. Mesela orda Volkan değil de Pablo olsa, o topu hem kontrol eder, hem de 90'a çakardı.

                               

Keza Soldado'nun oyuna girdiği gibi attığı golü bizim çocuk Sercan 10 kere yakalasa en fazla 2'sini ya da 3'ünü gol yapardı..Ama Soldado'ya o top 10 kere gelsin 8'i 9'u filelerle buluşurdu hiç kuşku yok ki.


Bu maçtan kesinlikle ders ve dersler çıkarmak zorudayız..

Bobo-Delgado ikilisini yarattığı tahribatı hocamız çok çabuk unutmuş olacak ki  maça Nunez-Insua ikilisi ile başladı dün akşam.
Şampiyonlar liginde kesinlikle önde pres yapmayan oyuncularla herhangi bir varlık göstermen imkansıza yakın..Hoca kimi oynatırsa oynatsın orda, isterse Mustafa Keçeli İbrahim Öztürk ikilisne forma versin ama o önde oynayan iki adam hayvan gibi pres yapsın, rakibi kendi yarı alanından çıkarmasın.. Şampiyonlar liginde savunma yapacan diyorsan işe en önde başlaman gerekiyor..Yoksa dün akşam ki gibi "Adamlar bizden fazla mı oynuyor lan acaba" diye oyuncuları sayat durursun maç boyu..

14 Eylül, 2010

ŞL 1.Rakibimiz: FC Valencia (II)



Kaç gündür düşünüyorum Ertuğrul Sağlam olsam maça hangi 11'le başlarım diye ama çıkamadım işin içinden bir türlü.
Savunmanın ortasında Stepanov-İbrahim arasında sürekli gidip geliyor insan..Çok çabuk,atletik ama kazma ve konsantrasyonu çok düşük İbrahim mi?
Yoksa teknik, konsantrasyonu yüksek buna karşın hantal, ritmini hala bulamamış, özgüven sorunu yaşayan, ürkekliği üzerinden atamamış Stepanov mu çıkamadım işin içinden.

Insua henüz bu takımda oynayacak düzeyde değil, Batalla da Şampiyonlar liginin temposunu kaldıramayabilir.Sercan'a yakın oynayacak geri sadece Nunez ve Turgay kalıyor..
Nunez de fizik olarak çok yeterli değil, sert savunmalara karşı çok çabuk pes ediyor.
Turgay da bir aydır sakat ama pres gücü sayesinde savunmayı en uçtan başlatmamızı sağlıyor, top tutabiliyor, Sercan'ı iyi tanıyor..

Ertuğrul hocanın her türlü kararına saygımız sonsuz..Sercan'ı yanında oturtup Turgay-Nunez bile başlayabilir. Turgay-Batalla, Turgay-Insua ile sahaya çıkarsa da şaşırmam..Adamın içinde bulunduğu durum çok bilinmeyenli denklem gibi..

Belki de geçen yıl İstanbul takımlarına karşı tercih ettiği Hüseyin-Bekir-Ergiç 3'lüsünün yeraldığı ortasaha düzeniyle mi çıkacak bekleyip göreceğiz..
Ama ben olsam hızlı Valencia hücumcularına karşı ne olursa olsun Bombacı İbrahim'i tercih ederdim.
İleriye de Sercan-Turgay ikilisini koyup hayvan gibi pres uygulardım, Valencia'yı kendi yarı alanıma sokmazdım.
Aslında çok fazla "şöyle oynamalıyız böyle oynamalıyız" edebiyatı yapmak istemiyorum, en son Kadıköy'deki Fenerbahçe (kupa) maçından önce o tarz bir yazı yazmıştım, nasıl olduysa Ertuğrul hoca da aynı şeyleri harfiyen uygulatmayı düşündü ve 3'lük olduk göz açıp kapayıncaya kadar..:)

Adamım Ozan İpek'e çok fazla üş düşecek bugün, Vederson'a yardım etmekten başını kaldıramayacağı anlar olacak..Öncelikle erken sarı kart görmemesi gerekiyor, umarım kıl bir hakeme denk gelmeyiz..

Volkan Şen'e zaten söyleyecek bir şeyim yok, ben bu maçı alacağım desin yeterli.

Sercan da aynı şekilde..Yeter ki futbolunu oynamaya konsantre olsun sadece..Eskişehir maçında nasıl attığı gol ile 3 puanı hanemize yazdırdıysa bugün de ondan çok şey bekliyoruz..

Fazla lafı uzatmaya gerek yok..Futbolcularımız sahada ellerinden gelenin en iyisini yapacalaklardır, bundan hiç şüphemiz yok.

Kazanmak-kaybetmek çok da önemli değil açıkçası..Onlar bize bu heyecanı yaşattılar ya o bile yeter bize.

Allah bin kere razı olsun hepsinden.

Tüm kalbimiz, dualarımız onlarla bugün.

"Ne Mutlu Bursasporluyum" diyebilene (!)

13 Eylül, 2010

ŞL 1.Rakibimiz: FC Valencia



Beklenen gün sonunda geldi..Bursasporumuz'u Şampiyonların liginde görmemize saatler kaldı. Hatta Valencia bugün 13.30 itibari ile Bursa topraklarına ayak basmış bulunuyor.
Onlar için de zor maç çünkü hayatlarında ismini ilk defa duydukları bir takıma karşı oynayacaklar. Bizim için daha da zor çünkü çoğu futbolcumuz ilk defa Şampiyonların liginde mücadele edecekler. Bu Hüseyin Çimşir, Ömer Erdoğan,İvankov gibi oyuncular için çok önemli değil belki ama Volkan gibi Sercan gibi 10 yaşında bu kulübün içerisine girmiş olan oyunculara göre akılalmaz bir olay. Bu iki oyuncumuzun da takımın en önemli hücum silahları oldukları düşünüldüğünde Sercan-Volkan ikilisinin maça hangi psikoloji başlayacakları geleceğimiz adına çok büyük bir ayrıntı.

Herkes'in dilinde bir ezberdir gidiyor, Valencia çok büyük krizde..Valencia en önemli silahlarını kaybetti..falan filan..
Takımın transfermarkt verilerinden yola çıkarak değerlerine baktığımızda 183 milyon euro gibi dil uçuklatan bir rakam çıkıyor karşımıza. Bursaspor'un değerine bakacak olursak ise şampiyonluk sonrası şişirilmiş haliyle bile anca 54 milyon ettiği görülebiliyor.
Misal krizdeki Valencia bir transfer sezonunda gözünü kırpmadan 27 milyon euro haracayabiliyor. Bursaspor'un harcadığı para ise taş  2 milyon'u bile geçmiyor..Svensson'a 500 bin, Nunez'e 700 bin, Insua'ya da o civarda bir şeyler verildi işte.

Valencia gerçekten önemli oyuncularla takviye etti kadrosunu..Bunların başında Getafe'li Soldado geliyor, adama 10 milyon euro verdiler. Real Madrid alt yapısından yetişmiş gerçekten önemli bir isim..Stil olarak da Barcelona'ya giden David Villa'ya çok benziyor..Tabi kalite olarak Villa 10 üzerinden 9'sa Soldado 7.5-8 arası bir şey eder. Fakat oyuncunun yaşı da henüz 25 ve hala kendisini geliştirebilir. Soldado'nun sakatlığından sonra hiç süre almamış olması bizim için avantaj mı dezavantaj mı bilemedim.

Aritz Aduriz de Valencia'nın bir başka santrafor takviyesi olarak olarak göze çarpıyor. 30 yaşındaki Basklı santrafor sıfatını tam olarak hakeden bir stile sahip. Sağ, sol, kafa her türlü gol atıyor adam, son vuruş da mükemmele yakın. Bizim ligde çok rahat 20'li gollere ulaşabilir..Ertuğrul Hoca da Nunez'den bir nevi Aduriz yaratmaya çalışıyor işte, bunda ne kadar başarılı olacak hep birlikte görüceğiz zaten önümüzdeki günlerde. Ayrıca Mallorca 4.3 milyon euroya bu adamı niye sattı anlamış değilim..Yine hedefler küçüldü herhalde orada. Kendileri bilirler ama bu kafayla krizden çıkmaları biraz zor gibi.

Ligdeki maçlarda santrafor olarak Aduriz tercih edilmesine karşı ben yarın bir Soldado süprizi bekliyorum.

Tino Costa: Montpellier'in çıkışındaki payı çok yüksek olan oyuncu Banega'nın sakatlanmasından sonra bize karşı 11'de şans bulacaktır. Oyuncuyu tarif etmek gerekirse de bizim İnsua'nın Ergiç kadar savunma yapabileni diyebilirz Tino Costa için. Müthiş bir sol ayağı var Arjantinli'nin.

Mehmet Topal'ı anlatmaya pek gerek yok herhalde, tecrübeli Albelda'nın alternatifi olarak kadroya dahil edildi. Bursa'ya getirildiğine göre bu oyuncunun yerine şans bulursa hiç şaşırmam.

Önemli transfer diyebileceğimiz Lille'den Portekizli Ricardo Costa'yı aldılar bir de. Ligdeki ilk iki maçta 180 dakika sahada kaldı, savunmada Navarro'nun partneri olacaktır muhtemelen. Kısa boylu, üst düzey tekniği ve süpürücü özellikleri olan bir oyuncu. Navarro'da hayvan gibi güçlü bir stoper.

Eskilere de bakacak olursak:

Kalede 40'lık Cesar formanın sahibi olacak, zamanında Real Madrid'i görmüşlüğü olan bir isim. Aslında 2. hatta 3. kaleci olarak alındı ama Renan ve Moya hayal kırıklıklarından sonra biranda kendini 3 direğin arasında buluverdi..

Savunmanın sağında çabuk Miguel, solunda ise 1.90'lık boyuyla Fransız Mathieu tercih edilir muhtemelen..Zaten geçen hafta Fransız sol beki dinlendirdi bizim maç için.Miguel de Benfica'da ortanın sağında oynarken Valencia'da sağ bekte efsane oldu, bu adamı niye hala birileri almıyor anlamıyorum..Gerçi onunda yaşı 30 olmuş. Mathieu'yu görünce aklıma Hakan Balta gelip duruyor, bizim Volkan şunu da maymun edebilir mi acaba diye de kendime sormadan edemiyorum :)

Valencia'nın ortasahasına baktığımızda ise kanatlarında bir zamanlar İspanya milli takımının sağ ve sol açığı olarak mücadele eden Joaquin ve Vicente'nin mücadele ettiğini görüyoruz. Her ne kadar bu adamların yüzleri bizlere eskimiş gibi gelse de yaşları henüz 30 bile değil, ikisi de 81 doğumlu. Joaquin sezona bomba gibi başladı, umarım adamın Malaga'ya karşı oynadığı futbolu bizim Vederson görmüştür de daha bir aklını başına toplamış halde çıkar sahaya. Hem Miguel hem hem Joaquin, bu Valencia'nın sağ kanadı bayağı canımızı sıkacağa benziyor ama hayırlısı olsun.
Vicente de ikinci baharını yaşamak istiyor, Ali Tandoğan'ın işe de çok kolay olmayacak gibi.

Villa ile Silva gidince takımda büyük yıldız adayı olarak Juan Mata kaldı sadece. Çok değişik bir oyuncu bu Mata, her şey var bu adamda..Hız, hızlanma çeviklik..Teknik, dribling, şut, son vuruş..Zeka zaten o biçim..Bizim Batalla ile Volkan Şen karışı bir şey diyeyim ben de gerisini siz düşünün artık.
Biraz güçsüz o kadar. Ama o güçsüzlüğü İspanya liginde çok fazla göze batmıyor.
Sezon sonunda o da Real'in Barca'nın yolunu tutarsa kimse şaşırmasın.


Football Fans Know Better

11 Eylül, 2010

Bursasporumuz:2 Eskişehirspor:1


Sonuna kadar 3 puanı hakettiğimiz bir maçtı..Gollerimiz her ne kadar biraz geç gelmiş olsalar da eninde sonunda maçı alacağımız çok ama çok belliydi. Stada hiç kimsenim aklında ufacık bir soru işareti bile bulunmuyor, ilginç bir şekilde etrafımdaki herkeste "Hoca şimdi Insua'nın yerine Nunez'i alır, maçı da çevirir" düşüncesi hakimdi..Ki nitekim öyle de oldu. Bekleneni veremeyen Insua'nın yerine bir diğer Arjantinli Nunez oyuna girdi, henüz 10 dakika geçmeden de golünü atıverdi. Geçen hafta da herkes 60.dakikaya kadar Batalla-Nunez'in yerine Insua-Sercan'ın girmesini bekledi, değişiklik gerçekleşti ve maç geldi. Enterasan ama Bursa'da artık herkes Ertuğrul Sağlam gibi düşünebiliyor :)

Dün ilk defa takımda hem Turgay hem de Ömer olmayınca yüksek toplarda çok pasif kaldık..Hele Jaycee, Stepanov'a 10cm kısa olmasına rağmen top göstermedi resmen. Sercan'ın da zaten aralarında 20cm fark bulunan Vucko'ya karşı hava topu kazanması mucize gibi bir şeydi. Vucko Sercan'a öyle bir markaj uyguluyordu ki gözlerime inanamadım..Herif resmen kılıf gibi sardı Sercan'ı maç boyu, hele pozisyonun birinde Sercan'ı göremedik bile Vucko devesinin yanında.
Sercan Vucko'dan kurtulduğu pozisyonlarda da çok yalnız kaldı, Insua ile birbirlerini ilk defa görmüş gibiydiler sanki. Turgay'ı bu maçta çok arayacağımızı düşünüyordüm ki nitekim de öyle oldu. Sercan kendi getirdiği toplarda yakınında pas verecek arkadaşı olmadığından dolayı zor pozisyonlarda kaleye vurmak zorunda kaldı. Zaten geçen yıl Eskişehirspor'u yendiğimiz maçta Turgay'ın attığı gol gibi bir tane bulup maçı erken bitirebilirdik..Ama Ertuğrul hocaya Nunez'i 11'de sahaya sürmediği için kızmak da aptalca olur, çünkü hem Sercan'ı hem Nunez'i direkt oynatırsa adamın elinde o bölgede kullanacak kozu kalmayacaktı.

Ertuğrul hocanın bir başka nokta değişikliği ise Kirita-Hüseyin oldu.O bölgede Pele biraz fazla agresif oynayınca Hüseyin biraz fazla efor sarfetmek zorunda kaldı, haliyle de oyundan erken düştü. Ardı ardına 2 pas hatası da yapınca hoca bizimm piskopatı oyuna almada gecikmedi. Zaten 2.gol de Kirita'nın sakatlanma pahasına verdiği pasın sonucunda geldi.


Oyunculara tek bakacak olursak:

İvankov: Fazla iş düşmedi ama golü de onun kısa düşen kale vuruşu neticesinde yedik..Aynısını geçen sene Bursa'daki FB maçında Alex'ten de yenmiştik.

Ali Tandoğan: Karşısında oynayan Doğa sadece kendisini oynatmamaya programlanmış olunca ilk yarıda pek varlık gösteremedi. İkinci yarıda Tello'nun etkisizliğine bir de gamsızlığı eklenince rahatça hücuma katıldı.

Vederson: Belki de en iyi maçlarından birini oynadı, savunmamızın yüksek toplardaki en fazla güven veren oyuncusuydu. Biraz daha Ozan İpek'i oynatmayı düşünürse takıma katkısı çok daha fazla olur.

Stepanov: Uzun boyuna rağmen Jaycee karşısında çok etkisizdi..Hücumda da Ömer'in koyduğu katkının yanına bnile yaklaşamadı.

İbrahim: Savunma arkasına sızmaya çalışan hiç bir rakip oyuncuya geçit vermedi, Ertuğrul Sağlam özellikle iç saha maçlarında hızından yararlanmak isteyecektir.Stepanov'la birlikte rotasyona girerler muhtemelen.

Hüseyin: Sezon başından beri en kötü maçını oynadı, Svennson'un alınmasından mıdır rakibin o bölgede normalin üstünde sert oynamasından mıdır anlamadım ama biraz tedirgin gördüm Hüseyin'i.

Ergiç: Insua ile frekanslarının pek fazla tutmamasından dolayı hücumda etkili olamadı ama savunmada Hüseyin'e çok yardım etti. Kritik pozisyonlarda kaptığı toplarla takıma nefes aldıran isim oldu.

Volkan: Bildiğiniz Volkan işte, sorumluluk aldığı zaman bu ligde geçemeyeceği adam, alamayacağı maç yok..Nitekim EsEs'in de kilidini açan golde aslan payı onundu.

Ozan: Eskişehir'in sertliğine karşı gladyatör gibi savaştı. Artık hücumdan çok savunmada görüyoruz kendisini ama yine de 3 puanı getiren golün asisti Ozan'dan geldi.

Insua: Kalitesi herhalinden belli ama takıma alışması için biraz zaman gerek.

Sercan: Çok çalıştı çok çabaladı ve sonunda golünü attı. aynı Volkan gibi onunda bu ligde geçemeyeceği adam alamayacağı maç yok..Valencia maçında kendisinden çok şeyler bekliyoruz.

Nunez: Gol ile tanışması çok iyi oldu, tek forvet olarak değil de Sercan ya da Turgay'la beraber kullanıldı zaman çok daha fazla yararlı olacağını bir kez daha gösterdi.

Kirita: Rotasyonda ne kadar önemli bir oyuncu olacağını bir kez daha gösterdi, enerjisi ile takıma hayat verdi.

10 Eylül, 2010

Teşekkürler HTSpor (!)

Kötü başladığım bir günde oflar poflar içinde otobüste zaman geçirme maksadıyla Haber Turk gazetesi alayım bari dedim.Gazeteyi ilk açtığım gibi de bizim başkanın kankası Erhan Telli yine ne sıkmış acaba diyerekten hemen Galatasaray sayfasını açtığım gibi bizim Erhan'ın yaptığı haberi okuyunca bastım kahkayı, bu sinirli bünye rahatlayıverdi bir anda.



Bizim Erhan Baba yaptığı takımda Misimoviç'i kaptan Arda'nın yokluğunda forvetteki ikilinin arkasına koymuş, sol kanada Kewell, sağ kanada Elano'yu yerleştirip orta alandaki Ayhan-Cana-Mustafa Sarp 3'lüsünden vazgeçmeye niyeti yokmuş. Savunma dörtlüsünü de Sabri-Neill-Servet ve yeni transfer Insua'dan oluşturmuş..Kaledeki tercihini de yine Ufuk'tan yana kullanmış.Saymaya üşenenler için işte Erhan Telli'nin 4-3-3-2'si..:)

Football Fans Know Better

Adam hızını alamayıp bir de hazır olunca Pino'yu da ilk 11'e yerleştirecekmiş. Pino'yu da kesin Sabri ile Elano'nun arasına bir yere sıkıştıracak herhalde. Arda sakatlanmamış olsaydı da Misimoviç ile ikili forvet arasına falan yerleştirildi herhalde. Ne de olsa atış serbessttt :)
Ulan yalancı olduğunu yedi cihan biliyor da saymayı bilmediği kimse bilmiyordu be Erhan.Bizim başkan 5 kişi ile saldırmış ya sana, sen 5 diyince biz kaç anlamamız gerekiyormuş ciddi ciddi düşünmeye başladım..:)
Teşekkürler Erhan Telli..
Teşekkürler HTSpor.
En sinirli anımda bile beni güldürmeyi başarabildiğiniz için vallahi helal olsun :))

Gerçi kaldırılır 1-2 saate kadar ama yine de link verelim biz:

http://www.htspor.com/galatasaray/haber/550553-taviz-vermedi

09 Eylül, 2010

4.Hafta Rakibimiz Eskişehirspor


Bayramın 2.günü kendi sahamızda Eskişehirspor ile karşılaşacağız..Her ne kadar tüm şehrin akılları Valencia da olsa da futbolcularımızda herhangi bir konsantrasyon sorunu olmayacağını ümit ediyorum.
Eskişehir'de Rıza Çalımbay'ın koltuğu sallantıda ve bu maçtan mutlaka puan çıkarma derdindeler. Kalecileri İvesa'nın sakatlığından dolayı bize karşı oynamama ihtimali çok yüksek deniyordu, o olmazsa tecrübeli ama uzun zamandır formaya hasret bir isim olan Atilla Koca kaleyi koruyacak muhtemelen, ki bu bizim için büyük bir şans gibi gözüküyor, gerçi Galatasaray maçındaki gibi cömert olacaksa İvesa da oynasa kabulumdur.

Savunmanın göbeğine 2 son gün takviyesi yaptılar, yüksek ihtimal Rıza Çalımbay bu adamları apartopar sahaya sürecek gibi gözüküyor çünkü bizim ligdeki yerli teknik adamlar hep yapıyorlar bunu.
Bu isimlerden biri tanıdık bir isim olan Azeri Raşid Sadıgov, diğeri ise 1.92'lik boyuyla Diego Angelo..
Nadarevic ve Vucko'nun üzerine transfer yapmanın ne derece mantıklı olduğu tartışılır ya neyse.

Savunmanın kanatlarında yine ligin iyi hücumcu bekleri arasında gösterilen Volkan Yaman ve Koray Arslan gibi isimler mevcut. Bu adamların arkalarını dolduracak bir sistem oturtamamış olması da Rıza hocanın en büyük hatalarının başında geliyor bana göre. Ayrıca bu iki oyuncunun da ters kademeleri rezalet, geçen sezon Ozan'la Turgay'la Sercan'la bu boşlukları iyi kullanmıştık, bu maç öncesi de hocamız gerekli çalışmaları yaptırmıştır.

Ortasahanın kanatlarında iki eski Beşiktaşlılar Tello ve Erkan Zengin kullanılır muhtemelen, ortasında Ertuğrul hocanın çok istediği ama Rıza hocanın bir türlü vedalaşamadığı bir isim olan Doğa ile ligin henüz 3.haftası oynanmışken herkesin dilinden düşürmediği bir isim olan Pele mücadele edecek. Ligde hangi takıma koyarsak koyalım sırıtmadan oynayabilecek bu 4'lü bile Es-Es'i üst sıralara oynatmaya yeter de artar da neyse. Bu ikilinin çıkaracağı süpriz şutlara da dikkat diyelim!
Bir de sağ kanada Burhan Eşer gibi yetenekli ama istikrar fakiri bir oyuncu aldılar, rotasyonda kullanılabilir ama asla kendisine güvenilip de yola çıkılabilecek bir adam değil.
Bu orta alanın önünde ise ligin yeni nesil 10 numaralarından olan Sezer Öztürk kullanılıyor, kendisinden pek hazetmesem allahı var yetenekli herif.
Ama sol kanat, sağ kanat, yardımcı forvet derken doğru düzgün bir mevkide düzenli olarak kullanılmadı geldiğinden beri, oyuncudan yeterli verimin alınamamasının temel nedeni de budur bana göre.

En uçta ise deplasmanlarda Jaycee iç sahada ise Batuhan kullanılıyor..Bize karşı da muhtemelen Jaycee oynar herhalde. Batuhan tekrardan özgüveni yerine gelir, kafasını da daha fazla futbola verirse Eskişehir'i şaha kaldıracak yegane adamdır ama onun da bu sene olması biraz zor gibi gözüküyor. Eskişehir'de de Batuhan'a gösterilecek sabrın olmaması da işin bir başka boyutu. Müzmin yedek Adem Sarı da ligin nöbetçi golcüsü olmaya 1 numaralı adayım. Geçtiğimiz sezonda 101 dakikada 1 gol atma başarısı göstererek bu kategoride 94 dakikada 1 gol ile ilk sırada bulunan Milan Baros'un ardından 2. sırada yer aldı.
Bir de Makedon bir eleman getirmişler ismi Agim İbraimi, Sloven takımı Olimpija'da geçtiğimiz sezon 28 maçta 8 gol ve 7 asistle oynamış.

Maça dönecek olursak son yıllarda bayramda oynadığımız maçları kazanıyoruz, benim bu maça dair içimden 1-1 gibi bir skor geçse de mantıklı düşününce de fazla zorlanmayız gibi geliyor.
Burda asıl iş de taraftara düşüyor aslında..Herkes bütçesini Valencia maçına göre ayarlamış olsa da bu maçın kesinlikle es geçilmemesi gerekiyor.
Şampiyonlar ligi başlayana kadar toplayabildiğimiz maksimum puanı toplayıp, ilerisi için birikim yapmalıyız ki cepten yiyecek kredimiz olsun ileri günlerde.

Football Fans Know Better

08 Eylül, 2010

Türkiyem: 3 Belçika: 2



Şans meleklerinin hepsi aynı anda yanımızda olunca ölüp ölüp dirildiğimiz maçtan 3 puanla ayrılarak 2.lik konusunda en büyük rakibimiz olarak gösterilen Belçika'ya tam 6 puan fark attık. Tabi bu şekilde saldım çayıra mevlam kayıra futbolunu sürdürürmekte ısrar edersek işimiz sanıldığı kadar kolay olmayabilir..En basitinden Almanya'dan maç başına 3-4 gol falan yeriz, moral motivasyon olarak dağılıp sürpriz puan kayıpları yaşayabiliriz. Geçtiğimiz dönemde Estonya'yı ilk maçta yenemediğimiz ikinci maçta da yenene kadar göbeğimizin çatladığını, Kazakistan'da golü bulmadan önce yaşadığımız sıkıntılı dakikaları düşündüğümüzde hiç ummadığımız taşlar bile baş yarabilir.

Öncelikle milli takımımızı heyecanını, futbol ritmini kaybetmiş, performansları da giderek dibe vuran oyunculardan kurtulması gerekiyor. Dün akşam oynayan oyunculardan Marco ve Servet bunların ilk örnekleri olarak gösterilebilir. Marco'nun yaşı en nihaytinde 33-34 oldu biz farkına varmadan. Artık adam doyum noktasına ulaşmış olacak ki eski şevkini kaybetmiş gibi geldi bana..Etliye sütlüye dokunmadan oynuyor, takımın da topla oynama yüzdesini tavan seviyesine ulaştıran yan paslardan başka herhangi bir hayrı dokunmuyor. Nuri Şahin'in 18 dışında kaldığı bir takımda Marco nasıl oynuyor gerçekten ilginç.

Servet'in performansı da aynı şekilde son yıllarda serbest düşüşünü son sürat müthiş bir ivme ile devam ettiriyor. Ona gelene kadar o kutsal formayı hakeden futbolcuları saymaya başlasak çıkamayız işin içinden..Misal herkesin görmezden geldiği Bursasporum'un kaptanı Ömer Erdoğan ilk milli maçlarını oynamasına rağmen Servet'in yanında Rio Ferdinand gibi gözüktü gözüme. Herhangi bir takımdan X futbolcu bile daha kabul edilebilir bir tercih olur Servet'e göre.Hiç beğenmediğim Antep'li Yalçın, Konya'lı Erdinç bile yani, o derece..
Bu Servet'in aklının nerede olduğu da belli değil, zaten verdiği röportajlardan da IQ seviyesinin pek yüksek olmadığı açıkça görülebiliyor.

Her neyse olan oldu artık, önümüzdeki maçlara bakıyoruz demekten başka elden ne gelir ki. Oynanan oyun rezil olsa da iki maçta alınmış 6 puan iyidir iyi..

07 Eylül, 2010

Kim Laa Bunlarr...




Tüm ulus olarak Hiddink'e sallıyoruz ama şu teknik kadrodaki Oğuz Çetin ile Engin İpekoğlu o görevlere nasıl gelmişler onların da bir araştırılması gerek.
Bu Oğuz Çetin kim ki allah aşkına.
Hangi takımları çalıştırmış ne başarısı var da orada oturuyor..Adamın TFF'nin internet sitesinin içindeki bilgi bankasında adı bile çıkmıyor.
3-5 maçlık Fenerbahçe'yle rezil olduğu dönemin mükafatı olarak mı orada?

Keza Engin İpekoğlu da aynı şekilde.
Bu Engin 4 sene önce bizim takımın başındaydı ve biz hiç bir nanesini göremedik.
Bizden sonra da Karşıyaka'ya gitti ama orda sezonunu tamamlayamadı..
Ardından Kocaelispor'un yolunu tuttu, bir sürü transfer yaptırdı, 5 haftada 20 gol yiyen bir takım yarattı ve kapının önüne buluverdi kendini.
Son olarak da 2008'de Sakaryaspor'u küme düşürdü, başka da hiç bir takımda çalışmadı. 2010'da milli takım teknik kadrosuna alındı, gerçekten trajikomik bir durum.

A.Ş.E. Rakibimiz: Belçika


Aslında milli takımla ilgili pek fazla bir şeyler karalamak taraftarı değildim ama konu kırmızı beyaz olunca tutamıyor insan kendini kolay..Ayrıca Bosna'yı yenemediğimiz günden beri hiç bir milli  takım maçını adam gibi izlemedim, izleyemedim..

Bunlardan ilki Emre-Arda gibi insanlıktan nasibini almamış, ne kendilerine ne rakiplerine ne de yaptıkları işe gram saygısı olmayan, büyük hocaları Fatih Terim'den sadece "BEN"im demeyi öğrenmiş, dünyanın kendi etraflarında döndüğünü sanan adamları o forma altında görmeye tahammül edemiyor olmam.

İkincisi futbol filozofları Rıdvan Dilmen ve Ömer Üründül'ün her şeyin en doğrusunu kendilerinin bildiklerini sanan ama skor yorumculuğundan ve de Fenerbahçe sempatizanlıklarından da tiksinti gelmeye başladı artık.Bu adamları görünce farkında olmadan kanalı değiştiriveriyorum.

Üçüncüsü Guus Hiddink'in çok fazla milli takımımızı önemsediğini düşünmüyorum..Adamın zaten maçları Hollanda'daki evinin terasındaki televizyondan takip ettiğini hiç çekinmeden açıklaması bile ciddiyetsizliğinin bir başka göstergesidir bence.

Mesela milli takım kurmayları Beşiktaş'ın Helsinki ile oynadığı deplasman maçını izlemeye gitmişler..Beşiktaş sahaya 8 yabancı ile çıkıyor, yerli futbolcular Cenk, Necip ve İsmail. Kadroya da ilk etapta sadece maçta varlığı ile yokluğu belli olmayan İsmail Köybaşı çağrılıyor, döktüren Necip'in yerine de henüz forma ile tanışma fırsatı olmayan Marco abisi kadroya alınıyor..Hiddink Marco'yu nerde gördü, nerde beğendi, neye dayanarak kadroya çağırdı gerçekten ilginç..Keza Gökhan Zan'ı  Kazım'ı Özer'i de aynı şekilde..Bu adamlar bir yerlerde takır takır futbol oynuyorlar da bizim mi haberimiz olmuyor acaba..

Kazakistan maçı öyle ya da böyle geçti ama Belçika karşısında işimiz ise hiç de o kadar kolay olmayacak..Belçika takımının Almanya karşısındaki 11'inden Van Buyten ve Simons'u çıkardığımızda yaş ortalamasının sadece 23 ve bu oyuncular 2 sene önce Olimpiyatlarda madalya almayı başardıklarını da hatırlamak gerek.Ayrıca bu oyuncuların hepsi de takımlarının ilk 11'nde düzenli olarak oynuyorlar ve formdalar. Almanya'ya da adeta kök söktürdüler, maçı alabilecek pozisyonalara girmelerine karşın rakiplerine de pozisyon vermediler ama golü de en tecrübeli oyuncuları Van Buyten'in hatasından yediler.

Bu akşam bizim milli takımımızda sevindirici bir gelişme olarak önce baltalar baltası Hakan'ın sonra da bir türlü eski formunu yakalayamayan Nihat Kahveci oynamayacağı haberleri geldi. Sol bekte kim oynarsa oynasın baltadan daha kötü olamayacağı kesin. Hele Belçika'da Hazaard karşısında rezil olurdu ki hem Hakan'ı hem de milli takımımızın yardımına sakatlık hızır gibi yetlişti.

Hem Kahveci'yi hem de Balta'yı çıkarınca milli takımın az biraz birşeye benzer gibi oldu sanki.
Açıklanan kadro:


Football Fans Know Better


Maçın kilidini İsmail ile Sabri'nin performansları belirleyeceğe benziyor. Kapanması muhtemel Belçika'ya karşı hücuma verecekleri katkılar çok önemli..Tabi hücum kadar ne kadar çabuk geri dönebilecekleri de işin bir başka boyutu. Geride Ömer-Servet ikilisini Hazard-Lukaku-Dembele üçlüsü ile pek fazla bire bir ikiye iki bırakmamak gerek..Ömer'in yanında Toraman tercih edilse daha mantıklı olabilirdi ama Hiddink orta üçlüyü ve savunma beklerimizi Servet-Ömer ikilisinin geniş alandaki zaafları konusunda yeterince tembihlemiş olacak ki erken gol bulma sevdasını böyle bir riskin altına girmeye tercih etmişe benziyor.
Bu maçı kazanmamızın mı kaybetmemizin mi gelecek adına daha faydalı olacağına ise tam olarak kadar verebilmiş değilim. Aslında Belçika bizi şöyle evire çevire yense, Hiddink de anında Türkiye'de bir ev tutsa, ekibiyle bilirkte haftada 2-3 maçı tribünden canlı izlese, Oğuz Çetin'e "sen bi otur yerine" dese, sanki daha hayırlı olacakmiş gibi geliyor niyeyse.
Ne diyelim kırmızı beyazım için hayırlı olsun da skor şu aşamada çok da önemli değil.

06 Eylül, 2010

BURSASPOR 2010/2011


Transfer sezonunun ardından uzun bir değerlendirme yazısı yazıp isim kargaşasının yaratması muhtemel görüntü kirliliğine yol açmaktansa şu şekilde bir tablo yaparak incelemenin daha kolay olacağını düşündüm. Takımın sistemi olarak da 4-4-1-1'i tercih ettim ki zaten Ertuğrul Sağlam da bu dizilişin kağıt üzerinde çok fazla dışına çıkacağına ihtimal vermiyorum. Aksi takdirde Batalla varken Insua'yı aldrımak pek de akıl mantık işi bir durum değil.

Öncelikle görülüyor ki gerçekten bol alternatifli bir kadroya sahibiz bu sene. Akbabalar "Bursaspor lig ile Şampiyonlar ligini birlikte götüremez" diye kendilerini avutadursun, biz öyle bir takım yarattık ki her mevkinin 2 değil en az 3 alternatifi bulunuyor.

En sıkıntılı olarak gördüğümüz savunmamızın sağ kanadına baktığımızda bile en çok alternatifin bu bölgede olduğunu görebiliyoruz..Her ne kadar kendileri sağ bek olarak anılmasalar da takımımızda o bölgede daha önce oynamış isimlerin sayısı bir hayli fazla. Kaldı ki zaten Ali Tandoğan da sonradan sağ bek yapılmış bir isim. Burada Ali'den sonra hocanın ilk tercihi hazırlık maçlarında sık sık orada denediği ve olumlu sinyaller aldığı Mustafa Keçeli olacaktır. Keçeli'den sonra da Altay'dan sağ bek olarak alınan ve geldiği sezon Brezilya'lı Leandro'nun kaçmasından sonra zorunlu olarak stoper yapılmış olan İbrahim Öztürk kullanılacaktır.

Çok büyük talihsizlikler olmadığı taktirde kağıt üzerinde baktığımızda sorun yaşayacağımız herhangi bir bölge yok gibi görünüyor.
Şimdilik tek dileğimiz yeni transferlerimizin, özellikle de Nunez, Insua ve Svensson 3'lüsünün takıma ve lige alışma süreçleri mümkün olduğunca kısa sürmesi yönünde.
İstanbul takımlarının ve kadrolu "yalakalarının" fesadından çatlayacağı, Anadolu'nun yine başa çıkacağı bir sezon geçirmemiz dileğiyle..
Haydi Bismilllah !

02 Eylül, 2010

Hayırlı Olsun / Gustav Svensson



Rakiplerin son 2 günde yaptıkları transferleri arkadaşının yediği çikolatada gözü kalmasına rağmen sesini çıkaramayan ilkokul çocuğu misali, içten içe kıskançlık ile izlediğimiz saatlerde İsveç basınına düşen haberlerle heyecanladık biz de..
Futbolcu hakkında çok fazla bilgimiz olmasa da hem pozisyonunun "FM" efsanelerinden olması, hem de İsveç futbolunu takip eden abi/kardeşlerimizin yardımıyla futbolcu hakkında bilgi toplamamız çok da fazla zaman almadı..

Öncelikle kariyer istatistiklerine göz atacak olursak:

2002'de kapısından adımını attığı Göteborg kulübünün A takımına 2005 sezonunda yükselmeyi başarmasına rağmen forma ile tanışması 2006 sezonunda olmuş ve 5 maçta 1 gole imza atmış..
2007 sezonunu ilk yarısının son maçlarında formayı kapmayı başaran Svensson 22 maçta 14'ü 90 dakika olmak üzere 1528 dakika görev almış, aynı zamanda da 1 gol ve 2 sarı kart ile sezonu kapatmış.
2008'de ise istikrarlı bir grafik çizerek 21'i 90 dakika olmak üzere 27 maçta forma giymiş, attığı 3 golün yanında 1 de asist yaparak skora katkıda bulunmuş, gördüğü sarı kart sayısı ise sadece 1.
2009'a ilk kez A milli takım formasını giyerek başlayan oyuncu adeta altın sezonunu yaşamış ve ligde 28 maç 2 gol 3 sarı kart, UEFA ve İsveç kupasında 3'er maç, kaptanlığını yaptığı İsveç U21 takımında ise 8 kez forma giymiş..
İsveçte hala devam eden 2010 sezonunda 17 maçta forma bularak 1 gol 2 asistlik ve 3 sarı kartlık istatistiğe imzasını atmış. Aynı zamanda 3 İsveç Kupası ve 2 UEFA kupası karşılaşmasında da görev alarak Göteborg kariyerini sonlandırmış..Ayrıca İsveç'in İtalya ile oynadığı A milli takımlar düzeyindeki hazırlık maçında 90 dakika görev almış..

Genel Özellikler:

Teknik:

Teknik kapasitesi çok fazla üst düzey bir oyuncu olmasa da futbolu daha çok basit oynamayı tercih etmesinden dolayı çok fazla pas hatası yapmıyor, kısacası haddini bilerek oynuyor. Fakat oyunun sıkıştığı zamanlarda kullandığı uzun paslarda da başarı oranı oldukça yüksek..Zaman zaman çıkardığı sürpriz şutlar ile de skora katkıda bulunabiliyor.
Uzmanlık alanlarının ise ikili mücadele kazanma ve top kapma üzerine olduğu olduğu açık yüreklilikle söylenebilir.

Mental:

İskandinav ülkelerindeki çoğu oyuncu gibi Svensson da müthiş bir soğukkanlılığa sahip, son derece çalışkan, iş ahlakını her zaman en ön planda tutan dolayısıyla da formasının hakkını sonuna kadar veren bir oyuncu..
Topsuz oyunda yaşıtlarının çok ilerisinde (özellikle bizim ligimizdekilerin) olan oyuncunun stoper ve sağ bek oynayabiliyor olması da diğer artıları olarak göze çarpıyor.

Fiziksel:

1.83 boy ve 80 kilo ile de güçlü bir dış görünüşe sahip olan İsveçli çok çevik olmasa da müthiş dayanıklılığı ve zıplama yeteneği ile orta sahada rakiplerinin korkulu rüyası olmayı başaran bir isim. Ayrıca ortalama da bir sürata sahip bir isim.

Oyuncu/Kulüp Uyumu:

Geçtiğimiz sezona defansif ortasaha görevinde kim oynayacak? Hüseyin mi? Kirita mı? diye herkesin birbirine düştüğü, Ertuğrul hocanın Hüseyin tercihinden dolayı bıkmadan usanmadan eleştirildiği bir ortamda bu iki oyuncunun da sahip olduğu tüm özelliklere içinde barından bir oyuncunun Bursaspor'a geleceğine pek fazla ihtimal vermezdi hiç kimse..
Ama işte bu Svensson tam bahsettiğimiz gibi bir adam..Biraz Hüseyin, biraz Kirita..

Hüseyin kadar soğukkanlı Kirita kadar agresif.
Hüseyin gibi takımın emniyet sibobu, Kirita kadar takıma dinamik.
Hava toplarında Hüseyin gibi etkin, yatarak kayarak müdahalelerde Kirita kadar usta.

Bu özellikler daha da çoğaltılabilir aslında ama anlatmak istediğim anlatılmıştır umarım, şansımızın da  yardımıyla gerçekten çok müthiş bir adam almış bulunuyoruz.
Geçtiğimiz hafta İngiltere'de çalışma iznini alabilseydi şimdi Sunderland'deydi çoktan ya da Bjk fazla naza çekmeyip Fink yada İnceman'dan birini verse bu adamın adını bile anmayacaktık muhtemelen.

Ayrıca oyuncunun tam da ihtiycaç duyduğumuz mevkilerde belirli bir tecrübesinin bulunması bu transferin ne derece nokta atığı yapıldığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
23 yaşında bir adam için 8 yıllık kulübünden ayrılarak hiç tanımadığı bir ülkeye uyum sağlaması çok da kolay olmayacağa benziyor..
Umarım İngilizcesi falan iyidir de takım alışma evresi biraz daha kısa ve az sancılı olur.
Ne diyelim İnşallah hayırlısı olmuştur Bursasporum için..
Bekleyip görmekten başka elden ne gelir ki..