25 Mart, 2012

Fenerbahçe:1 Bursaspor:0



İki yıldır sahasında yenilmeyen Fenerbahçe'yi iki yıl önce yaptığımız gibi mağlup etmeye çok hazırlamıştık kendimizi. Gördük ki Ertuğrul Sağlam ve öğrencileri de galibiyete en az bizim kadar inanmışlar ve derslerini oldukça iyi çalışmışlar. Bu bile mutlu etmeye yetti aslında bizi.

Eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor ki Kadıköy'de Fenerbahçe'yi bu kadar iyi durdurabilmek hiç de kolay değildir. Fenerbahçe maç boyunca kalemize sadece 1 isabetli şut gönderdi o da gol oldu zaten. Serdar Aziz ile Basser'in ortada rakip olmamasına rağmen çarpışması sonucu top Alex'in önüne düştü ve adam topa mermi gibi vurdu ve gol oldu. Carson'ın da yapacak bir şeyi yoktu. Adamın bir daha eline top değmeden maç bitti.

Buna karşın bizim nizami olmasına rağmen sayılmayan bir golümüz, yardımcı hakemin gözlerinin cereyan eden bir penaltı pozisyonumuz ve iki tane de direkten dönen topumuz var. Tabi bunların arkasına sığınacak değiliz. Hafta içinde de Bugsaş'ın iki topu direkten döndü en basitinden ama turu biz geçtik. Bunlar futbolda olan şeyler, kahrolmaya da körü körüne skor yazarlığı yapmaya da gerek yok.

Futbolcularımız ellerinden geleni yaptılar bu maçı kazanmak için ama olmayınca olmuyor. Biz içerde kazandığımız Gs maçında çok mu iyi oynadık? Orda da bizim kaleyi tutan sadece 1 şutumuz vardı ama o zaman 3 puanı cebine koyan taraf biz olmuştuk.
Ömer Üründül gibi konuşmak istemiyorum ama futbol enteresan bir oyun.

Ama bazı gerçekleri de göz ardı edersek kendimizi kandırmış oluruz. Öncelikle bu maçta da çok iyi gördük ki bireysel oyuncu kalitemizi biraz daha yukarılara çekmemiz gerekiyor. Önümüzdeki sezonun planlanmasında bu konuyu es geçmemeliyiz. Bursaspor'un hücum zenginliği sadece Batalla'nın ayaklarına bakmamalı yani. 3.bölgede pas tercihlerinde daha soğuk kanlı olup daha cesur kararlar verebilmemiz gerekiyor.

Önümüzde Gaziantep ve Antalyaspor maçları var, ilk 4'e girme ihtimalimiz matematiksel olarak da tükendiğine göre, artık 5-8 Play-off''undaki yerimizi sağlama almamız gerekiyor. Her ne kadar şuan puan tablosunda 5. olarak gözüksek de 9.sıradaki bir maçı eksik İBB ile aramızda sadece 3 puan fark var.


Son olarak her ne kadar bazıları görmezden de gelse Bursaspor'un bayan taraftarları 5 otobüs ile deplasman yaptı Kadıköy'e. Düşünüyorum da Bursa'ya 5 otobüs ile gelebilen kaç takım var ki ligimizde.
" İstanbul Yalakalarına Düşman" Yeşil İnciler.
İyi ki Varsınız.

20 Mart, 2012

Bugsaşspor:0 Bursaspor:2


Berbat zemin ile doğru orantılı olarak sahaya konan berbat bir futbol.
İlk yarıda Bugsaşspor'un direkten dönen iki topunu saymazsak uyku modunda geçti koskoca 90 dakika.
Kanat organizasyonlarında toplar hep rakip kaleci Bekir'e.
Hep pas hatası hep pas hatası.
Pas hatalarının sonrasında rakibin yakaladığı kontralar ve adamların final paslarındaki beceriksizlikleri.
Başka da bir şey yoktu yazılacak.

Neyse ki uzatmanın 3.dakikasında sahneye Pinto çıktı da takımı öne geçiren golü attı.
Sonrasında yine aynı teraneler.
Biz basit top kaptırdık rakip kontra yakaladı. 118.dakikada Bangura'nın asistinde Turgay skoru belirleyen isim oldu.

Ankaragücü maçından sonra Ertuğrul Sağlam belli ki yoğurdu üfleyerek yemiş ama bu maça genç ağırlıklı bir kadro ile çıksak Bursaspor bundan etkisiz olmazdı herhalde.
Teknik adam tercihidir fakat genç arkadaşları neden bu tarz maçlarda değerlendirmiyoruz diye sormadan edemiyor insan. Tabi sahaya A2 takımı ile çıkacak halimiz yok ama bir Okan Deniz'e bir Emre Pehlivan'a A2'de oynatarak bir şey katamayız.
Bugün onların kendilerini gösterme çabalarından yararlanmak hem kısa hem de uzun vadede herkes için çok daha faydalı olabilirdi.
Neyse o tren kaçtı artık.
Kupa'da son 8'e kaldık.
Bundan sonraki karşılaşmalar çok daha zorlu olacak.

19 Mart, 2012

Bursaspor:2 Ankaragücü:1



Dostluk rüzgarları çerçevesinde güzel bir maç oldu. Galibiyet bu kadar geç gelmese daha keyifli olabilirdi belki bizim için ama dakikalar azaldıkça sinir katsayısı ters orantılı olarak arttı.
Ama takımımızın klasik sorunu yine baş gösterdi bu maçta.
Kapanan takımlar karşısında ciddi sorunlar yaşıyoruz.
Bir de Ankaragüçlü gençler futbolu çirkinleştirme çabası içinde girince maçın iyice tadı tuzu kaçtı.
Bu cin olmadan adam çarpmayı yakıştıramadım onlara.
Gol atın, goller atın başımızın üstünde yeriniz var ama böyle saçma işlere bulaşmayın.
Deniz Çoban maçın sonuna 5 dakika ekledi ama 15 de eklese kimse itiraz etmezdi sanki.

Maça gelecek olursak Ertuğrul Sağlam ufak çaplı bir rotasyon yaptı. Kalede Yavuz, savunmanın ortasında Serdar-Stepanov, ortasahada da N'diaye'nin yanında Musa Çağıran şans buldu.
Ama bu oyunculardan Stepanov haricindekilerin bu şansı pek doğru kullandıklarını söylemek mümkün değil. Yabancı kontenjanına takılıyor ama Stepanov bence bu takımın en olmazsa olmaz adamlarından.
Özellikle iç sahada savunmadan oyun kurma becerisi takıma çok fayda sağlıyor. Takıma sınıf atlatabilecek isimlerin başında geliyor.
Bu maçta da pas yüzdesi çok yüksekti, uzun toplarda bir hayli başarılıydı. Ömer Erdoğan oynadığı zaman o uzun toplar genelde rakibe gidiyor, zor kazandığımız topu çok kolay kaybediyoruz.

Düne dair tek üzücü olay ise Ozan İpek'in sakatlığı oldu, son durumu hakkında bilgim yok ama Kadıköy'de onun eksikliğini ciddi bir şekilde hissederiz.
Yerine giren Mehmet Sak da futbolunun üstüne koymaya devam ediyor.
Top ayağına yakışıyor herifin, kafası da iyi çalışıyor, en büyük eksikliği öz güven. Sorumluluk aldığı zaman yararlı işler yaptı.
Bu çocuk 2-3 yaş daha genç olsaymış gelecek adına büyük beklentiler içerisinde olabilirdik ama şöyle de bir gerçek var ki Mehmet Sak 22 yaşında.

Gelecek adına en büyük umut veren ise Barış Örücü oldu. Çok fazla süre alamamasına rağmen her oynadığı maçta ben futbolcuyum diye bağırıyor bu çocuk.
Almanya'da Leverkusen ve Duisburg'da alt yapı eğitimi almış, çabuk düşünebilen, sorumluluk almaktan çekinmeyen bir yapısı var.
Kalan maçlarda bu çocukta ısrar etsek çift yönlü merkez oyuncu eksikliğimizi giderebiliriz belki de.

Sonuç olarak Bursaspor çıkışını sürdürüyor. Son 7 maçta kazandığı 17 puan ile 8 basamak yükselerek 5.sıraya yerleşti.
Bir maç fazlamız da olsa 4. Beşiktaş ile aramızdaki puan farkı sadece 4.
Önümüzdeki hafta Fenerbahçe deplasmanı var. Adamları en son şampiyon olduğumuz yıl biz yenmişiz kendi evlerinde.
2-0'dan 2-3 gibi müthiş bir geri dönüşle hem de.
Belki o günkü gibi efsanevi bir maç olmaz ama ben futbolcularımıza güveniyorum.
Kolay olmayabilir ama zor da değil.
İmkansız hiç değil.

16 Mart, 2012

Transfer Önerisi // 3 in 1

Uzun zamandır takip ettiğim ve tarz olarak bir birbirlerine çok benzeyen üç oyuncuyu aynı anda tanıtmak istiyorum bu yazıda. Geçtiğimiz yılın ara transfer döneminde ülkemizde yaşanan Polonyalı rüzgarından sonra Polonya ligini sıkı takibe almıştım. Bu yıl da Türkiye liginden çok Polonya ligi maçı izlediğimi söyleyebilirim.

Daha önce de Nakoulma ve Melikson'dan bahsetmiştim zaten ama daha çok futbolcu var o topraklardan gelip bizim ligimizde önemli işlere imza atabilecek. Sivasspor'da oynayan Kamil Grosicki'nin eski takımı Jagiellonia Bialystok bu aralar Polonya liginde zor günler geçiriyor. Bahsedeceğim üç oyuncu da bu takımda oynuyorlar.


Ad Soyad: Maciej Makuszewski
Uyruk: Polonya
Doğum Tarihi: 1989
Boy: 1.76
Kilo: 71
Kullandığı Ayak:Sağ
Sözleşme Sonu: 30.06.2012
Tahmini Değeri: 250.000 €

2010-2011 sezonun başında alternatif oyuncu olarak Polonya 3. liginden sadece 10.000 € bonservis ücreti karşılığında kadroya katıldı. Bu sezonun 2. yarısıyla birlikte ilk 11'e girdi ve son 4 maçta da 90'ar dakika sahada kaldı. Bulduğu şansı iyi değerlendirebilmek ve kendini gösterebilmek için çok fazla çaba harcıyor, bu da zaman zaman topla fazla oynamasına ve pas tercihlerinde sağlıklı karar verememesine yol açıyor, kafası rahatlarsa çok daha iyi olabilecek izlenimi yarattı benim üzerimde. Bu arada sözleşmesi sezon sonunda bitiyor




Ad Soyad: Tomasz Kupisz
Uyruk: Polonya
Doğum Tarihi: 1990
Boy: 1.80
Kilo: 74
Kullandığı Ayak:Sağ
Sözleşme Sonu: 30.06.2014
Tahmini Değeri: 900.000 €

Kupisz 16 yaşındayken İngiltere'nin Wigan takımına transfer olmuş ve 4 yıl burada kaldıktan sonra Polonya'ya geri dönmüş. Bu üç isim arasında da en yüksek teknik kapasiteye sahip olanı. Onun bana göre en büyük problemi biraz fazla sakin yapıya sahip olması. Net bilgim yok o konuda ama belki de o yüzden gönderdiler Wigan'dan geri. Mehmet Okur NBA'e transfer yaptığında onun için bu adamın gözlerinde NBA ışığı yok denmesi çok garibime gitmişti ve o zaman ne demek istediklerini pek anlayamamıştım. İşte o NBA ışığı Kupisz'de de biraz eksik gibi sanki. 


Ad Soyad: Nika Dzalamidze
Uyruk: Gürcistan
Doğum Tarihi: 1992
Boy: 1.73
Kilo: 63
Kullandığı Ayak:Sağ
Sözleşme Sonu: 30.06.2016
Tahmini Değeri: 400.000 €

Dzalamidze bu oyuncuların arasında en genç olanları. CSKA Moskova ve Polonya'nın Widzew Lodz takımlarında birer yıl kiralık oynadıktan sonra bonservisi 280.000 € karşılığında Gürcistan'ın Baia Zugdidi takımından alındı. Onu diğer takım arkadaşlarından ayıran en büyük özelliği çevikliği ve çok çabuk hızlanabiliyor oluşu, bizim futbol alimlerimiz patlayıcı güç/özellik diyorlar ya, işte ondan fazlasıyla var bu adamda.

Bu üç oyuncu da sağ ayaklarını kullanıyorlar, çabuklar, iyi top sürüp kolay adam eksiltebiliyorlar. En çok faydayı da ters ayakla sol kanatta oynadıklarında sağlıyorlar. Yani uzun lafın kısası hepsi birer Kamil Grosicki.

Ülkemizde bu tarzda oyuncular büyük fark yarattığı herkes tarafından biliniyor. Grosicki'nin Sivasspor'a 800.000 € gibi bedelle gelip değerini kısa süre içerisinde 4'e 5'e katladığı göz önüne alındığında ben bu oyuncuların da bu topraklarda doğru kullandıkları taktirde çok başarılı olabileceklerini düşünüyorum. Kaldı ki bu genç adamları kadroya katmak için transfer rekorları kırmaya falan da gerek yok.

Tabi madem bu kadar iyi oyuncuları var bu Jagiellonia niye zor günler geçiriyor diye düşünmek herkesin hakkı.  Adamların sorunu tamamen kadro planlamasında. 38 yaşındaki santrforları Frankowski sezona çok iyi başlamasına rağmen ekim ayından beri gol atamıyor, herifin yediği onun yarı yaşındaki Pawlowski. Son maçta en uçta Dzalamidze'yi oynattılar mesela. Tabi takımda yolunda gitmeyen çok şey var ama bizi çok fazla ilgilendirmediğin pek de kurcalamaya gerek yok. 



12 Mart, 2012

Eskişehirspor:1 Bursaspor:1



İlk 4'e girip şampiyonluk play-off'u hayalleri kurmaya başlamışken bu beraberlik hiç iyi olmadı.
Her şey iyiydi aslında. Sakatsız cezalısız tam kadro gitmiştik Eskişehir'e.
Gündüz maçında Ordu ile Bjk'nin  berabere kalmasıyla iştahımız iyice kabarmıştı ki galibiyet serimiz Eskişehir deplasmanında bozuldu.

Eskişehir müthiş baskılı başladı maça. İlk 25-30 dakikada oldukça etkiliydiler, adamların iki topu direkten döndü. Bizim ise sadece Ozan ile yarattığımız pozisyon vardı ki rakip kaleci Kayacan tehlikeyi erken sezerek açıyı iyi kapattı orda. İlk yarının sonlarına doğru oyunda dengeyi kurmamız 3 puana olan inancımızın kuvvetlenmesini sağlıyordu. Hatta devre arasında hemen hemen tüm Bursasporlular'ın istediği Musa Çağıran-Adem Koçak değişikliği gerçekleşmişti ki Eskişehir'in yapamadığını biz yaptık ve Dede'nin kullandığı serbest vuruşta Ömer Erdoğan'ın kendi kalesine gönderdiği topla skor üstünlüğünü rakibe verdik. 

Hesapta olmayan bu golden sonra oyuncuların pes etmemesi sevindiriciydi. Ligin ilk yarısındaki Bursaspor çoktan bırakırdı maçı o golden sonra. Ya da paniğe kapılır, olmadık bir hatadan olmadık bir gol yer işleri iyice karışıtırırdı. Öz güven böyle bir şey işte. Eskişehir'in bulduğu gole benzer noktalardan bir çok duran top kullandık Vederson ile ama hiç birinde etkili olamadık, sadece İbrahim'in kafasını sıyıran bir top vardı onda da Kayacan gole izin vermedi. 

Beraberlik sayısını sağ kanattan Sestak'ın kestiği topta son haftaların formda ismi Pinto ile bulduk. Gol atmasına rağmen bugun biraz durgun gibiydi ama bunu  hem hafta içinde idman yapamamasına, hem de Batalla'nın sahanın zemininden etkilenip pek varlık gösterememesine bağlayabiliriz. Ama yine de son saniyelerde geliştirdiğimiz atakta topa dokunup Ozan'ın önüne bırakabilse çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik şimdi. 

Sonuç olarak kaybedilen iki puan olsa da Bursaspor umut vermeye devam ediyor. Önümüzde 4 maç kaldı. Kendimizi 5-8 Play-Off''una atıp Avrupa biletini kovalamamız gerekiyor.

***Bir de kupa var tabi. Rakip Bugsaş ile alakalı bir yazı yazarız hafta içinde. 3-4 hafta önce Konya Şeker ile oynadıkları maçı izlemiştim.

05 Mart, 2012

Bursaspor:3 KDÇ Karabük:0


Öncelikle kadınlarımıza ve çocuklarımıza teşekkür etmek istiyorum, "şehrinin takımına sahip çıkma"nın ne demek olduğunu dosta düşmana gösterdikleri için.
Galatasaray maçından sonra yine bekleriz demiştik, yine geldiler. Yine desteklediler takımımızı. Bu kez daha güçlüydüler ama, daha bir coşkuluydular. Onların pozitif enerjisi takıma da yansıdı ve güzel futbol ile güzel bir galibiyet aldık.

Maç öncesi ciddi kaygılarım vardı aslında.
Malumunuz bu yıl kapanan takımlara karşı ciddi problemler yaşadık. Kaldı ki Karabük son haftaların en formda takımlarından biri, son 6 maçta 5 galibiyet 1 beraberlikleri vardı yanlış hatırlamıyorsam, kurgu olarak da bize oldukça tersler. Karabük'teki maçta topla oynama oranımız yüzde 70'lere dayanmışken sahadan boynu bükük ayrılmıştık. 

Kabul etmemiz gerekir ki maça iyi başlayan taraf bugün de Karabük oldu, Cernat, Mabiala ve Shelton ile gol pozisyonlarına girdiler ilk 20 dakikada. Ordan bir gol çıkarsalar, maçın seyri tamamen değişebilirdi. Karabük'ün etkili olmasında Hakan Aslantaş'ın Shelton karşısındaki ürkek futbolunun da payı büyük aslında. Herifin Eskişehir maçındaki sprintlerini çok izlemiş olmalı ki, kendinde değildi hiç. Neyse ki 24.dakikada Batalla'nın kafasıyla öne geçince hem Karabük'ün gazı kaçtı, hem de bizim futbolcularımızın özgüvenleri yerine geldi.

Sonrası zaten anlatmaya gerek yok. Sayısız gol fırsatından yararlanamadık. Biraz dikkatli olsak abartısız 7'ye 8'e giderdi maç. Hele Sestak kaçırdıkça kaçırdı.
Adamın özgüvenini yerine getirmek lazım bir şekilde. Maçtan sonra istatistiklere baktım da herifin böyle bir sezonu olmamış hiç daha önce. Çok koşuyor, mücadele ediyor, iyi de oynuyor ama iş gol vuruşuna geldim mi bir türlü o başarısını devam ettiremiyor. Çok garip gerçekten. Hala inanamıyorum o golleri nasıl kaçırdığına da koca sezon sadece 1 gol atmış olduğuna da.

Sonuç olarak güzel bir havada, yeşil incilerin önünde çoookk güzel bir galibiyet aldık.
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
Sağ olun, var olun.

02 Mart, 2012

Gelecek..


Almanlar'ın ünlü sitesi transfermarkt'ta rastgele dolaşırken bir ayrıntı gözüme ilişti. Konu Belçika liginin asist kralları.
1.Matias Suarez(14)
2.Christian Bruls(13)
3.Daniel Tozser (10)

Matias Suarez'i futbolla ilgilenip de tanımayan yoktur herhalde bu ülkede. Hele Bursasporlular'ın içinde hiç yoktur çünkü herif sezon başında sağlam bir resital sundu Bursa'da Anderlecht formasıyla. Sonrasında da doğal olarak İstanbul basınına malzeme oldu "Orda, Burda, Şurda" benzeri bir çok haberde onun ismi kullanıldı. Taraftar forumlarında da "Abi, biz niye bulamıyoruz böyle adamları bak 1.2 milyon'a almışlar herifi" gibi zaman zaman dönen geyiklerin ana karakteri olmayı başardı. Buraya kadar her şey normal. Allah yolunu açık etsin Suarez'in, diyecek bir şeyimiz yok. 


Asist krallığında Suarez'in ardından gelen isim Gent'te forma giyen Christian Bruls. Bu oyuncu ne alaka diyeceksiniz, herif 2008 yılında Trabzonspor tarafından Belçika 2.liginde keşfedilip, bonservisi alındıktan sonra Hollanda 2.lig'ine gönderildi. Hatta Trabzonspor'un internet sitesinde de bir kaç kez açıklama yapıldı onunla alakalı. En son gelişimini takip ediyoruz dendi sonrasını hatırlamıyorum. Meğersem herifin sözleşmesinde "2 yıl içinde Trabzonspor forması giymezsem serbest kalırım" maddesi varmış, bir kaç ay da parası ödenmeyince bonservisini sorunsuz almış eline. Bruls şimdi Belçika'da şampiyonluk mücadelesi veren Gent'in en önemli oyuncusu konumunda. Hücum hattının her yerinde değerlendiriliyor. Başta söylediğim gibi de  asist krallığında 2.sırada.

Listedeki son isim ise Macar futbolcu Daniel Tozser. Bu arkadaş da 18 yaşındayken Galatasaray'a gelip 2003-2004 sezonunda o dönemdeki adı PAF liginde bir sezon oynatıldıktan sonra ertesi yıl Macaristan'a geri gönderilmiş. Yunanistan falan derken Belçika'ya transfer olmuş, sezon sonu için de şimdiden İtalya'nın Genoa takımıyla sözleşme imzaladı. Ortasahanın ortasında oynayan oyuncu ayrıca Genk'in bu yıl Şampiyonlar Liginde oynadığı 6 maçın tamamında 90 dakika forma giydi. Yukarıda da belirttiğim gibi, oyuncu Belçika liginin asist krallığında 10 asist ile 3.sırada.

Tabi bu futbolcular bundan sonraki kariyerlerinde nasıl bir performans gösterirler bilemeyiz. Ama artık şu biz niye bulamıyoruz böyle oyuncuları kafasından çıkalım. Önemli olan genç futbolcuyu bulmak değil.
Onu bulduktan sonra A takım seviyesine getirebilmek.
Bizim ülke futbolunun da en büyük problemi bence bu.