30 Kasım, 2010

Bursasporumuz:2 Kayserispor:0


En çok galibiyete ihtiyacımız olduğu bir zamanda bu maç çok iyi geldi çok..

Herkesi kendine getirdi bu 3 puan..

O kadar dolmuştuk ki şehir olarak..

Insua'nın golden sonra formayı çıkarıp taraftara koşması, Sercan'ın hırsına engel olamayarak korner direğini tekmelemesi tüm Bursasporlular'ın psikolojisini yansıtıyordu adeta..

Valencia hezimetini yaşayan 11'den 8'i yine sahadaydı. Kaptan, Sercan, Ergiç isimlerinin yerine Stepanov, Ozan, Batalla tercihlerini yapmıştı Ertuğrul Sağlam. Kolay değildir 6 golle mağlup sonra hiç bir şey olmamış gibi yola devam etmek. O yüzden takımımızı normalden çok daha fazla bağrımıza basmalıyız bu galibiyetten sonra.

Maçın başında biraz tutuk gibiydik ama ilk 15-20 dakikadan sonra oyunda istediklerimizi yapmaya başladık. İlk ciddi sayılabilecek pozisyonumuzu da Souleymanou'nun kısa düşen kale vuruşu sonrasında bulduk fakat Batalla ceza yayı üzerinden topu alışık olmadığımız bir şekilde Teksas'a gönderdi.
Bu pozisyondan sonra da ardına ardına gollük fırsatlar yakaladık. Önce 25'te Volkan sağ çizgiden kestiği topa hem Turgay hem de Ozan dokunamadılar.

Hemen üç dakika sonrasında ise Ozan İpek Kayserili oyuncuları yıka yıka getirdiği topta Vederson ile yaptığı 2'ye 1'in ardından golle burun buruna geldi ama son vuruşu ona yakışmadı..

Kayseri'nin ilk tehlikeli pozisyonu ise maçın 3'te 1'lik dilimini geride bıraktığımız dakikalarda Insua'nın ortasahada kaptırdığı topun sonrasında gelişti. 5'e 3 yakalamalarına rağmen Keçeli'nin ters kademesi ile tehlikeyi savuşturmayı başardı. Buna benzer Kayseri maç boyunca 1-2 pozisyon daha yakaladı ama final paslarında başarılı olamadılar.

İkinci yarının hemen ilk dakikasında Insua İlk yarıda Batalla'nın yakaladığı pozisyonun benzerinde topu da aynı Batalla'nın ilk yarıda yaptığı müsait durumda dışarıya gönderdi.
53 ve 55. dakikalarda aynı Insua yüzde yüzlük pozisyonlarda topları Kayseri kalecisi Souleymanou'nun üzerine nişanlayınca takımın da oynama şevki kırıldı ve takım halinde uyku moduna geçtik, aynı Karabük maçındaki gibi.

Taa ki 80.dakikada Kayseri'nin maç boyunca girdiği tek pozisyonda Moritz'in kalenin dibinden topa dokunamadığı ana kadar da bu uyku hali devam etti.

Ertuğrul Sağlam da buarada hiç birimizin alışık olmadığı bir hamle yaparak yorulan Svensson'un yerine Ergiç'i monte etti takıma..

Ertuğrul hoca en son sahamızda kaybettiğimiz Gençlerbirliği maçında bu şekilde çılgın bir hamle yaparak Ozan İpek-Tadeu değişikliğinin sonrasında Batalla'yı sol kanada Ozan'ın yerine göndermişti. Gençlerbirliği o maçta bizim Batalla'nın savunma zaafını kullanarak Mustafa Pektemek ile o kanattan ardı ardına hızlı hücumlar yakalamış nitekim golü de o sağ kanat hücumlarının birinin devamında kornerden bulmuştu.

Biraz alakasız gibi görünse de benim o değişiklikten sonra o Gençler maçı geldi hatırıma.
Aynı şekilde Ertuğrul Hoca savunması pek olmayan bir oyuncuya önce savunma yapması gereken bir görev vermişti.

"Ha şimdi..ha şimdi.." diye Insua-Hüseyin veya Ömer değişikliğini beklemeye başladık. Ama Insua'yı golden önceki dakikalarda dışarı almak o futbolcuyu kaybetme riskini de beraberinde getirirdi, çünkü bu futbolcuya karşı tribündeki homurtular bir hayli yükselmişti, oyundan alınması halinde ıslıklanması işten bile değildi. En nihayetinde bu oyuncunun ayağından golü bulunca herşey unutuldu bir anda. Insua golünü attıktan sonra alkışlar eşliğinde dışarı alındı.

Böylelikle Ertuğrul hocanın "neyi, nerde, ne zaman" yapacağını bizden daha iyi bildiğine ise bir kez daha şahit olduk.

Insua'nın golünün 3-4 dakika sonrasında Ergiç'in pasında Sercan kendisinden alışık olmadığımız güzellikte bir gol atınca bu iş bitti dedirtti. O dakikada Şota bile Furkan'ı riske etmekten vazgeçti ve tam oyuna alacağı anda tekrar kulübeye oturttu.
Gecenin jeneriklik hareketi ise yine bizim küçük dev Batalla'dan geldi. Volkan pasın hatrına o topu mutlaka gol yapmalıydı..

Sonuç olarak bu maçta 3 puan almak ilerisi için çok önemliydi. Futbolcularımızın özgüvenleri yerine geldi. Bu yarışta sonuna kadar var olabileceklerini tekrar gösterdiler dosta düşmana..

Teşekkürler çocuklar..

İnönü'de görüşmek üzere..

29 Kasım, 2010

14. Hafta Rakibimiz: Kayserispor



İlk yarıda kalan maçlar arasında en zorlusunu bugün sahamızda Kayserispor'a karşı oynayacağız.
Rakibin her ne kadar önemli hücumcularının eksikliği göze batsa da bu durumun Kayserispor'un gücünden her hangi bir şey kaybettireceğini düşünmüyorum.

Troisi zaten hiç bir zaman olmazsa olmazı olmayı başaramadı Kayserispor'un..
Cangele gideli ise 10 hafta oluyor, öyle ya da böyle alıştılar artık Arjantinli'nin yokluğuna..Zalayeta 5. haftadan itibaren Cangele sakatlandıktan sonra oynamaya başlamıştı, onu da arayacaklar elbet..Ama ligin 9.haftasında Beşiktaş'a karşı da bu oyuncular olmadan mücadele ettiler ve evlerinde oynadıkları maçı son dakika attıkları golle kazanmayı başarmışlardı.

Gerçi o son dakika golünü atan Furkan da getirilmemiş Bursa'ya ama onun yokluğunu bir şekilde kapatacaklardır.
Moritz'i orada kullanmazlar büyük ihtimal.
Çünkü bu oyuncuyu denediği Konyaspor maçında orta sahanın direncinin çok fazla düşmesi Şota'nın pek hoşuna gitmedi ve son maçlarda orada Abdullah'ı tercih edip onun enerjisinden faydalanmak Moritz'in teknik kapasitesine göre daha cazip geldi.

Kayserispor'un istikrarsız bir hücum hattı olsa da sene başından beri beraber oynayan bir savunma hattı mevcut. Bu adamların büyük çoğunluğunun bu yıl ilk defa bir araya geldiklerini düşününce Şota'nın ne kadar takdir edilesi bir iş yaptığı görmek mümkün..

Ben açıkçası sezon başında savunma rotasyonunda değerlendirilen Ali Turan, Toledo, Aydın, Hakan Aslantaş..
Orta sahadaki Saidou, Shawky gibi isimlerin takımdan ayrılmış olmasına hücum hattındaki Gökhan Emreciksin, kral Makukula'ya bir de takımın tecrübesiz diyebileceğimiz Şota Arveladze'ye teslim edilmesi "Acaba sezonun hayal kırıklığı Kayserispor olur mu" sorularını akıllara getirse de toplanan puanları geçtim oyun olarak da geçtiğimiz sezonun çok  önündeler.
Geçtiğimiz yıl sadece Makukula'ya şişiren futbolcu topluluğunun yerini  gerçek manasıya "takım" olmayı becerebilen bir Kayserispor aldı.

Kalede Souleymanou 37 yaşında ama ilk geldiği günki gibi oynamayı becerebiliyor hala. Zaman zaman yaptığı hatalar ile saç baş yoldursa da bu yıl imza attığı büyük bir bireysel hata hatırlamıyorum. Ama bana göre hala kendisine güvenilip yola çıkalacak bir adam değil.

Serdar, Amisulashvili, Önder, Hasan Ali 4'lüsü çok çabuk uyum sağladılar birbirlerine. Geçtiğimiz sezonun başında kimsenin tanımadığı Serdar Kesimal gösterdiği üst düzey performansla mevkisinde milli takım havuzuna girmeyi başardı, sol kanattaki Hasan Ali ise milli takıma göz kırpmaya devam ediyor.

Orta alandaki Selim ve Santana da Almanya tecrübeleri ile fark yaratmayı becerebiliyorlar ligimizde. Onlara bu akşam takım alt yapısı Türkiye olan ender oyuncularından Abdullah eşlik edecektir tahmine göre.

Hücum hattında bu akşam Ali Bilgin, Moritz, Mehmet Eren, Ömer Şişmanoğlu arasından 3 oyuncuyu tercih edecektir bu akşam Şota. Kulübede oturacak olan isim Moritz ve Ali Bilgin'den biri olacak muhtemelen, bana göre de bu isim Moritz olur büyük ihtimal.
Şota elindeki kozlarının hepsini birden sahaya sürmek istemeyebilir.

Kayseri'nin muhtemel 11'i:

Football Fans Know Better

25 Kasım, 2010

FC Valencia:6 Bursasporumuz:1



Sonuç biraz ağır oldu ama genel hatlarıyla maç beklediğim seyirde geçti. Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur derler yaa, bizimkisi Salıdan hatta Pazartesiden belliydi.
O yüzden çok fazla kızamıyoruz kimseye..
Ne futbolculara..
Ne de Ertuğrul Hocamıza..

Maçtan önceki yazımda belirttiğim gibi 5'li defansla ya da orta alanda daha fazla defansif yönü kuvvetli olan adamları tercih ederek sahaya çıksak sonuç değişir miydi?
6 yemezdik de 2 yerdik 3 yerdik belki.
Ama yine de farkeden pek bir şey olmazdı.

Sercan o golü atsa, Ömer penaltı pozisyonundaki müdahalesinde biraz daha dikkatli olsa..
Diye sorgulamaya başlarsak da bu işin sonu  "Halamın şeyi olsa..." ile başlayan cümlelere kadar gider..
O yüzden gerek yok yani çok fazla ahlayıp vahlamaya..
Geçmiş bitmiş..

"X" sıçtı "Y" altını pisledi diye futbolculara sallayanları da anlamıyorum..
Kim iyiydi ki arkadaş?
Gördük işte ilk maçın sonunda ben dahil hepimiz bok attık hocaya..

Yok Stepanov'dan bir cacık olmazmış..
Nunez'in o göbekle Şampiyonlar liginde işi neymiş..
Hüseyin Şampiyonlar ligine göre fazla yavaşmış..
Hoca Ozan ısrarı ile takıma ihanet ediyormuş..

Ee dün akşam ilk maçın sonunda tüm ihaleyi üstlerine bıraktığımız bu 4 adamlardan hiçbiri adımlarını atmadılar sahaya.
Yerlerine niye oyna(tıl)madıkları için kıyametleri kopardığımız İbrahim, Sercan, Turgay vardı..
Onlar naptılar?
Çok şey mi değişti sanki?

O zaman 4 yiyip gol atamamıştık, dün gol attık ama bu sefer de 6 yedik..

Yani işin özü şu ki iş "bireysellik"ten falan geçmiyor. Takım olarak kalitenin hep birlikte yükseltilmesi gerekiyor..
Yavaş yavaş, olgunlaşa olgunlaşa büyümek gerek.

Onun için de bu takıma köstek değil destek olmak gerek..
Cumartesi günü Özlüce'yi bayram yerine çevirip sadece iyi günde değil kötü günde de onların yanında olduğumuzu başta Ertuğrul hocamız olmak üzere tüm takıma hissettirmek gerek..


24 Kasım, 2010

ŞL Rakibimiz: FC Valencia

Bu akşama dair çok fazla umudum yok açıkçası..
İlk maçta canlı canlı şahit olduk ki adamlar bize bayağı fazlalar..

Heyecanı atlatmakla, 3 maçlık tecrübeyle falan da kapanacak kadar küçük bir fark yok iki takım arasında.
Renktaşlarımız kızacaklar belki ama bu böyle yani..
Kendimize bunu itiraf etmezsek bir arpa boyu yol katedemeyiz.
Ben kendimi bildim bileli Valencia hep Valencia.
Bir sene olmazsa diğer sene illa ki Şampiyonlar ligindeler.
Her zaman da ses getiriyorlar.

Biz ise daha 5 sene önce 2.liglerde mücadele ediyorduk.
Bu Şampiyonlar liginde oynayan takımın ise sadece 2 yıllık bir geçmişi var. Ertuğrul Sağlam'dan öncesini hiç hesaba katmak bilgi kirliliğinden başka hiç bir işe yaramaz.

Ertuğrul Hocamızı bilmem ama şahsım olarak oynadığımız 4 maç sonunda şuna kanaat getirdim ki biz bu takımlarla kafa kafaya oynamamız için  çoookk fırın ekmek yememiz gerekiyor.

Bizim "Çanakkale Geçilmez"i oynamaktan başkası paklamayacak.
Bunun için de öncelikle 5'li savunmaya geçmemiz gerekiyor.

Bunda utanılacak bir şey yok.
Rangers, Rubin Kazan hep böyle oynayarak puanları topladılar.
Hatta Valencia bile hafta sonu Villareal'e karşı yine 5'li defans bloğu ile mücadele etti.
Biz niye denemiyoruz ki bunu.
Kaybedecek pek bir şeyimiz kalmadı netice olarak.

Benim bu akşamki 11'im şu şekilde olurdu.


Milan Stepanov'un yeterliliği kafalarda soru işaretleri yaratsa da hiç tartışmasız savunma rotasyonumuzun ayakları en iyi olan ismi.

O yüzden de eğer 5'li savunma deneyeceksek Stepanov'a da liberoluk görevi verilebilir. Öncelikli görevi İbrahim ve Ömer'e eşlik etmek olur, pozisyonuna, oyunun gidişatına göre de savunma hattı ile orta saha arasında köprü görevi görebilir, başka bir deyişle Svensson'a yardım eder duruma göre..

Öndeki 3'lü de devamlı birbirleri arasında yer değiştirirler.
Ama onların da öncelikli görevi savunma yapmak olur.
Rakibi yarı alanımıza girmesine izin vermeden öldürücü  pres ile geri püskürtmenin kendileri için gol atmaktan daha önce yapmaları gereken iş olduğu bilinci kafalarına kazınır.

Tabi çok fazla faza gelip Volkan'ın ilk maçta yaptığı gibi kaleciye kadar basmanın ne kadar gereksiz olduğu, hem takımın sahadaki yayılışına zarar verdiği hem de enerjisini boşu boşuna harcamaktan başka hiç bir işe yaramadığı görüntülü olarak ilk maçtan örnekler vererek anlatılır.

Takımın saha içi dizilişi de 5-4-1'den 4-5-1'e hatta kanat oyuncularımızı biraz öne çıkararak 4-3-3'e bile döndürebilir.
Söylemesi kolay tabi bunları ama ilk defa uygulamak biraz sancılı olacaktır.
En nihayetinde yapay zekalara karşı oyun oynamıyoruz.

Çılgın herifin biri gelir 35 metreden kimsenin beklemediği bir anda yazar golü senin tüm planların suya düşer.

Ya da en güvendiğim 3 adam aynı anda uyku moduna geçer, elin oğlu bunu affetmez yine her şey altüst olur.

Sen pozisyon yakalarsın atamazsın, senin futbolcun en iyi oynadığı maçta amatör futbolcunun yapmayacağı bir hata ile topu kaptırır, sen ne olup bittiğini anlayana kadar o topu kalenden çıkarmak zorunda kalırsın.

Tüm bunlar başımıza gelmedi mi geçtiğimiz maçlarda?..Geldi..
O yüzden de sözü fazla uzatarak hayal alemine dalmak gereksiz.
Hem çok fazla bu tarz yazılar yazınca kendimi Ertuğrul Sağlam'a karşı nankörlük yapıyormuş gibi hissediyorum.
Bizim yaşımızdan daha fazla futbol geçmişi olan bir adama ders verecek değiliz.
Hocam her şeyin en en iyisini bilir diyerek onun bu akşam sahaya süreceğini tahmin ettiğimiz 11'i paylaşarak bitirelim yazıyı..

Uzaklarda olsan da biz hep seninleyiz Bursasporum..
Allah Utandırmasın!

21 Kasım, 2010

Manisaspor:0 Bursasporumuz:2

Güzel bir maç oldu. Galibiyet beklediğimizden çok daha kolay geldi..

Turgay'ın 2 kez üst üste ofsayt nedeniyle sayılmayan golleri akıllarda ister istemez soru işaretleri oluşmasına neden oldu..

Hele o İbrahim'in İvankov'a verdiği geri pas gol olsa işimiz zorlaşabilirdi..

Manisa çok değişik bir takım..Hatlar arası mesafeyi Kasımpaşa'yla birlikte en uzun tutan takımı zaten ligin..Yiğit İncedemir'in yerine oynayan Semavi bekleneni veremeyince iyice düştüler ortasahadan..
Tabi oradaki Svensson etkisini de unutmamak gerek..

Görev aldığı her maçta olduğu gibi dün de kendisine hayran bırakmayı başardı.
Topu alışıyla, baskı altındaki soğukkanlılığıya ben farkılıyım diye bangır bangır bağırıyor herif..
İlk geldiği gün Hüseyin-Kirita karışımı özellikleri var, tam aradığımız isim diye yazmıştım buarada, beni yanıltmadığı için sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum kendisine..
Ligde oynadığı taktirde farkını her geçen gün daha da hissettirecektir bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Kendisini takıma kim kazandırdıysa gidip yakasına yapışmamız, o coğrafyadan bir de "sağ bek" siparişi vermemiz gerekiyor şimdiden.

O bölgede Ali'nin yerine oynayan Keçeli çok istekliydi ama bir yere kadar işte. dün daha önce görev aldığı maçlardan farklı olarak genelde sol ayağını kullandı cezasahasına orta yaparken, böyle olunca da Trabzonspor maçına göre daha derli toplu göründü. En azından çok fazla top öldürmedi orada.

Savunmanın solundaki Vederson hakkında da bir şeyler yazmak istemiyorum..Ben belki de art niyetli izliyorum herifi ama çok fazla gözüme batıyor.

Tandemimizdeki Ömer-İbrahim ikilisi Makukula'ya karşı çok fazla ikili mücadeleye girmeden bir adım geriden takip ettiler ve bence de en doğrusunu yaptılar. Fiziki mücadeleye girmeden herifi pasifize etmeyi başardılar.


Ergiç yanında Batalla ve Svensson gibi ona ayak uydurabilcek adamlar oynayınca performansını daha da üst seviyeye çekebiliyor. Dün bunu bir kez daha gördük.

Sağ kanattaki İsmail'i herkes çok beğenmiş ama ben umudumu yitirmeye başlıyorum bu adamdan. Hep aynı çalımları atmaya çalışıyor, futbolu ezbere oynuyor..
Yaşıtlarına karşı tamam da süperligin onu daha fazla ciddiye alan beklerine karşı sadece çabukluk fayda etmeyebilir.
Ozan İpek Trabzonspor maçı ile birlikte arka direkte pozisyon bulmaya tekrar başladı, 1-2 maç sonra farkını hissettirmeye başlayacaktır. Ondan faydalanacağımız çok maç var önümüzde.

Batalla'yı anlatmaya gerek yok.
Oynadıkça ben varım diyor adeta.
Takımın tartışmasız tek lideri.
Maçın sonlarında Kalabane'den kaptığı top oyuncunun geldiği seviyenin en büyük göstergesi.

Turgay da santrafor oynadığı zaman ne kadar etkili olabilceğini bir kez daha gösterdi dosta düşmana. Ofsaytlara biraz daha dikkat etmesi gerekiyor sadece. Fenerbahçe maçında olduğu gibi bu maçta da buz gibi golleri ofsayt nedeniyle sayılmadı. Buz gibi derken pozisyonlar çok açık ofsayt, buna itirazımız yok.

Netice olarak Trabzon'un Kayseri'nin puan kaybettiği haftada galip gelmek ilerisi için çok iyi oldu. Fenerbahçe yarın rahat kazanacaktır. Ama bizim haftaya içeride Kayseri'yi muhakkak baş aşağı etmemiz gerekiyor.
Buna da inancımız sonsuz..

19 Kasım, 2010

13. Hafta Rakibimiz: Manisaspor



Takımın başına Hikmet Karaman'ın gelmesiyle büyük bir ivme kazandı Manisaspor..
Trabzon'u Trabzon'da Beşiktaş'ı İnönü'de  Galatasaray'ı da Ali Sami Yen'de yendiler..

Kolay değil yani bu işler..
Biz geçen yıl şampiyon olduğumuzda bile bu 3 takıma böyle ezici bir üstünlük kuramamıştık..

Yarın bizim işimiz de "Tarzanlar" pek kolay olmayacağa benziyor. Bizde Volkan Şen cezalı, Ali Tandoğan sakat, Sercan riske edilmeyecekmiş.

Manisa'da ise hafta içinde milli takımın havasını teneffüs etmiş olan defansif orta alan oyuncusu Yiğit İncedemir cezası, ha oldu ha olacak derken 3 yıldır taş taş üstüne koyamamamış olan Nizamettin Çalışkan sakatlığı dolayısıyla yarın takımdaki yerlerini alamayacaklar..

Takımın 1.kalecisi İlker Galatasaray maçını tamamlayamamıştı ama yarın oynayacak durumdaymış herhalde. Kendisini pek beğenmem.
Hatta Manisa'nın en zayıf halkasıdır bana göre..
2.kaleci Recep Biler ise ülkenin pozisyonunda en umut vadedilen isimlerinden biriyken Daum'un psikolojisini alt üst ettiği kalecilerden..

Kaderi Fevzi Tuncay ile büyük benzerlikler gösteriyor..Hatta Fevzi de geçen yılki 2 maçlık Diyarbakır macerasını saymazsak son Süperlig'de en son Manisa forması giymişti..
Takımın dörtlü savunmasının sağında Ömer Aysan, solunda ise Yiğit gibi hafta içinde milli takım havası almış olan Eren Aydın değerlendirilecek muhtemelen..
Eren'i her zaman beğendiğimi söyler dururdum yıllardır, sonunda birileri farketti herifi de milli takım havuzuna dahil edildi..

5.5 milyonluk İsmail'den de "Balta" Hakan'dan da o formayı daha iyi taşıyacağından şüphem yok.
Eren'in yedeği olarak da Momha var kadroda. O da çok çabuk bir oyuncu, hücumda iyi işlere imza atsa da savunması lig standartlarına göre yetersiz.

Savunmanın ortasına da iki konsantrasyonu, hamle zamanlaması felaket Burak-Hüseyin ikilisinin yerine iki atletik Dixon-Kalabane ikilisi tercih edilmeye başlamasıyla da takımın şaha kalkması aynı zamana tekabül ediyor..
Hikmet Karaman'ın verdiği en doğru karar kuşkusuz bu oldu.

Savunmanın önünde kullanılan iki defansif orta alan oyuncusu tercihi Yiğit İncedemir-Mehmet Güven'dan yana kullanılıyor yine Hikmet Hocanın geldiğinden beri. Yarın Yiğit'in yokluğunda ise muhtemelen takımın sağ bek yedeği olarak kullanılan Trabzonspor'dan da tanıdığımız Ferhat Çökmüş monte edilir Mehmet'in yanına.Bir de Kocaeli ve Ankaragücü'nden tanıdığımız Semavi Özgür alternatifi de mevcut Hikmet Karaman'ın elinde. Buca'dan alınan Bekir ise Hikmet Karaman geldiğinden beri forma yüzü görmedi, kendisine güvenilse

Hücumcu orta üçlüde ise İsaac, Murat Erdoğan, Simpson kullanılıyor. Murat Erdoğan kondüsyonun yettiği kadar takıma maestroluk yapmaya çalışıyor. İsaac çabukluğuyla, Simpson da driblig yeteneği ile rakip savunmaların dengesini bozmak için çabalıyorlar..
Dica, Gökhan Emreciksin, Yiğit İsmail Gökoğlan gibi Süperligdeki çoğu takımda çok rahat oynayabilcek isimler ancak rotasyonda kendilerine yer bulabiliyorlar takımda..

En önde tek santrafor olarak geçen yıl ki gol kralımız Makukula mücadele ediyor. Onun yedeği ise Kahe..Ergin Keleş ve Adem Büyük gibi Bank Asya golcüleri ise A2 takımdan terfi edemediler henüz.

Görüldüğü gibi oldukça zengin bir kadrosu var Manisa'nın..
Sezon başında ligin süpriz adaylarımın başında geliyorlardı zaten..
Ama en büyük eksikleri öndeki hücumcu oyuncularının hiç birinin savunmasının orta seviyede bile olmaması.

Mesela Makukula sezon başında bize de önerilmiş ama Ertuğrul hoca takımın oyun anlayışına uygun olmadığı için reddetmiş bu teklifi.
Bana çok fazla inandırıcı gelmedi olay ama Valla yönetici abilerimizin birinin yalancısıyım.
Tamam Makukula bu ligde her takımda iş yapar, ölüsü bile 10-15 arası gol atar ama bu adamı takı oyununa dahil etmek gerçekten çok zor.

Makukula bizim gibi kaos futbolunun egemen olduğu liglerde kraldır ama iş takım oyununa gelince bu adamdan bir şey bekleyemezsin.Canı istediği zaman pres yapar, gerekli gereksiz fauller yapar, rakip stoperi gözüne kestirdiyse her pozisyonda kafa kola alır adamı..Hakemin de gözlerinde sorun varsa rakip stoperle olan ilişkileri Smack Down şovuna bile dönebilir.

Aynı şeyleri Kayseri'deki maçta bizim Ömer'e yaptı çünkü, orda gözlerimle bizzat şahit oldum o şova..Resmen dalga geçti herif bizim kaptanla. Tamam boy olarak aynılar ama Ömer 85 kilo, Makukula 105. Ama herifte yağ mağ da yok, alayı kas.

O yüzden bizim kaptanın da çok fazla yapacak birşeyi kalmıyor bu aygır karşısında.
Geçtiğimiz sezonun ikinci maçında İbrahim kendisini çok iyi kontrol etmişti, yarın da Ertuğrul hoca Stepanov'a falan vermez inşallah o görevi.
Yoksa orda da sonumuz pek iç açıcı olmayabilir. İbrahim ne olursa olsun, çok çabuk ve atletik bir oyuncu..Makukula'nın vücut darbesiyle sallansa bile yıkılmaz kolay kolay. İkinci hamleyi de yapabilir, Ömer gibi kucağında kaybolup gitmez yani kolay kolay.

Manisa'nın muhtemel 11'i:


Football Fans Know Better

16 Kasım, 2010

Bursasporumuz:0 Trabzonspor:2




Mağlubiyet normaldir..

Adamlar sonuna kadar hakederek kazandılar..

Helali hoş olsun o 3 puan..

Bursaya kimler geldi kimler gitti ama ben ilk defa bu kadar yavşak bir taraftar grubu ile karşılaştım..

Oysa maçtan önce onlara gösterilen hoşgörü kimseye gösterilmedi Bursa'da..

Dışarıda kuruklarını bacaklarının arasına alarak sünepe sünepe gezenler içeriye girer girmez küfüre başladılar ya..

Çok ilginç gerçekten..

Bunlarda beyin olmadığını biliyordum da bu kadar şerefsiz olabilceklerine ihtimal vermiyordum..

Trabzon'dan Bursa'ya kadar kış günü camları kırık otobüsle 15 saat yolculuk etmiş biri olarak geçen sezonun sonunda bir daha bu takıma küfür etmeyecem diye ettiğim yemini de bozdurdular ya Allah hepsinin belasını versin..

Her şeyin en kötüsünü hakediyorlar diyorum, başka da söze gerek yok..

13 Kasım, 2010

12. Hafta Rakibimiz: Trabzonspor



Anadolu devrimini gerçekleştirilmiş iki takımın mücadelesine tanık olacağız bugün..

Son haftalarda oyun olarak olmasa da istediği sonuçları alamamasıyla duraklama dönemine giren Bursasporum'la son haftaların formda ekibi ve ligin yeni lideri Trabzonspor karşı karşıya gelecek..

En başta Şenol Güneş hocamız olmak üzere Anadolu'nun "Onur"lu çocuklarını alkışlamak için de sabırsızlanıyorum..

Her ne kadar taraftarlarının gerek gündelik hayatta gerekse sanal platformlardaki tutumlarını pek tasvip etmesem de o futbolcular büyük bir alkışı hakediyorlar..
En azından ben öyle düşünüyorum..

Bugünki maça gelecek olursak hiç kuşku yok ki daha formda olan Trabzonspor gerçeğini göz ardı etmememiz gerekir..

Ligin üç büyük "bütçeli" takımını da yenerek liderlik koltuğuna oturmalarının da etkisiyle özgüvenleri tavan yapmış durumda..

Dün açıklanan milli kadroda da Engin Baytar, Burak Yılmaz, Umut Bulut gibi takımın öndeki 4'lü hücum hattının JaJa dışındaki yerli oyuncularının alınmış olması özgüvenin iyice sınırları zorlayıp ayakları yerden keseceğini tahmin ediyorum..

Şenol Güneş bu özgüvenin rehavete dönüşmesi hususunda takınacağı tavır ve takım üzerinde oluşturacağı psikolojik etki ise teknik taktik konuların da önüne geçerek onların geleceklerinin belirlenmesinde 1 numaralı kıstas olacaktır.
Bana göre.

Kaleci Onur'un [milli takım + transfer dedikosu = form düşüklüğü] örneği de gözümüze bu kadar sokulmuşken Burak, Umut, Engin gibi oyuncular için de benzer senaryolar yazmak çok da zor değil..

Savunmanın sağında bugün göreceğimiz Serkan'ın ise milli takıma alınması için daha ne yapması gerektiğini çok merak ediyorum..Ligin belki de form düzeyi en üst seviyedeki oyuncusudur şuan..

Hala o bölgede Sabri için neden bu kadar ısrar ediliyor anlamış değilim..


Savunmanın solunda oynaması muhtemel Cale'den her ne kadar çoğu Trabzonspor taraftarı memnun olmasa da ligin ortalama üstü sol kanat savunucularından o da..
Zaman zaman hücuma çıktığında geri dönüşleri Serkan kadar çabuk olmayabiliyor..
Arkasını Volkan Şen iyi kullanırsa maçın ibresinin bize doğru dönmesi kolaylaşır..

Volkan'ın final pas tercihleri de önemli tabi..Bizim sol kanadımızda oynamasını beklediğim Ozan İpek'i arka direkte topla buluşturarak çok rahat gole ulaşabiliriz diye tahmin ediyorum..

Rakibin savunma göbeğinde de iki cengaver Giray-Egemen ikilisi tercih edilecek muhtemelen..
Hala kademe hataları yapıyor bu ikili..
O yüzden de önde Sercan-Turgay ikilisini beraber kullanmamız rakibin dengesini bozmamızı kolaylaştırcağını tahmin ediyorum..

Savunmanın önünde merkez orta saha görevini Selçuk, onun yardımcısı rolünde de Colman tercih ediliyor son haftalarda..
Arjantinli oyuncunun bir sakatlığı vardı ama son durumunu bilmiyorum..
O oynamazsa da ilk tercih Ceyhun olacaktır..Bu oyuncunun şutlarına dikkat..

Ortasahadaki bu ikilinin önünde ise tercih edilmesi muhtemel Burak-Engin-Jaja isimlerinin üçünün birden atletik oyunculardan kurulmuş olması son haftalardaki çıkışın temel taşı..
Takım savunmasına verdikleri katkı da göz ardı edilemeyecek cinsten..

En uçta ise Teofilo'nun kaçmasıyla Umut Bulut'tan başka tek başına oynayabilecek adam kalmadı gibi..
Umut iyi hoş da gol kaçırmaya başladım mı otomatiğe takıyor herif..Hele bir Umut kaçırmaya başlasın da ondan sonra görelim biz Trabzon'u..

Bundan önce her hızlı santraforun olduğu gibi Umut'un da İbrahim karşısında eriyip gideceğini izlemek için sabırsızlanıyorum..
(Biz böyle dedik ya hat trick yapar herif)

Neyse çok fazla uzatmaya gerek yok, maç saati yaklaşıyor..
Emaneti Trabzon'dan geri almak gerek..

10 Kasım, 2010

Kupada Rakip: Kırıkhanspor


Kupanın tek 3.lig temsilcisi olan Kırıkhanspor'u Bursa'da ağırlayacağız. Rakip tam anlamıyla kapalı kutu. Resmi siteleri haricinde kulüple ilgili herhangi bir bilgiye ulaşmak mümkün değil.

Dün akşam zaman ayırıp takım kadrosundaki oyuncuları TFF'den tek tek inceleme fırsatım oldu. Eski İnegölspor'lu Alaattin Öztekin haricinde hiç bir futbolcunun ismini duymuşluğum yok. Ama takımın 6 futbolcusu daha önce Bursa'nın profesyonel kulüplerinde oynamış, dolayısıyla şehre pek yabancı sayılmazlar.

Bunlardan ilçede takımın en popüler futbolcusu olduğunu öğrendiğim Ümit Mutlu için rakibin en tehlikeli silahı yakıştırması yapılıyor.
Kırıkhan'da kendisini herkes "Ronaldinho" diye çağırıyormuş. Bu sezon ligde attığı 4 golle de takımın en gölcü futbolcusu konumunda.

Yedek kalecileri Bekir Küçükertaş da Fenerbahçe alt yapısından yetişme. Adamı yolda görsem tanımam ama FM serilerinden birinde Bursaspor forması giydirmişliğim var.

Sağ bek oynayan Osman Şimşek ise Gaziantepspor alt yapısından yetişme ve 37 kez milli takımın çeşitli kategorilerinde oynamışlığı bulunuyor.

Kiralık olarak formasını giydiği İnegölspor'da Allattin Öztekin'e tapıyorlardı 3 yıl önce ama herif 3.ligde bile yedek kalıyor çoğu zaman. Fiziğini geliştirememiştir muhtemelen, yoksa kumaş vardı yani Alaattin'de. Onun kadar son vuruşu olmayan o kadar çok santrafor var ki Süperligde. En başta bizim Sercan.

Başka da rakip ile ilgili yazabilecek bir şeyimiz yok gibi duruyor.


TRT'ye Saygılar..

Maçı da izleyemeyeceğiz.
Türkiye'nin televizyonu TRT ligin son şampiyonunu görmezden gelmeye devam ediyor..
Gerçekten trajikomik bir durum.

Sonra biz kendilerine (T)araflı (R)adyo (T)elevizyon diyince kızıyorlar.

Bizim maçın canlı yayınlanmamalarını geçtim dün akşam Ankaragücü'ne bu ülkenin takımı değilmiş gibi yaklaşmaları, maç içi yorumlarında hep Fenerbahçe özelinden fikir beyan etmeleri ise başlı başına bir olay zaten. Biz tepki göstermeye bıktık ama heriflerin umrunda bile değil.

Dün akşam şu yorumlar çok dikkatimi çekti:

Maçın başında Fenerbahçeli Semih'in golünden sonra;
TRT Yorumcusu: "Fenerbahçe çok güzel bir gol attı."

İkinci yarıda aynı golün benzerini Ankaragücü atınca:
TRT Yorumcusu: "İşte Türk Futbolunun en büyük zaafı duran toplar. Adam paylaşımlarını yapamıyoruz."

Yorumlara gel..
Aynı golü Fenerbahçe atınca güzel oluyor, Ankaragücü atınca "zaaf" mı oluyor?

Gavur takımı mı lan bu Ankaragücü?

07 Kasım, 2010

Antalyaspor: 2 Bursasporumuz:2


Her yönüyle keyifsiz bir gündü bizim için..Çok rahat kazanabileceğimiz deplasmandan 2 puan kaybederek dönmemizi geçtim Ali Tandoğan'ın sakatlığı hiç iyi olmadı..
Gerçi hayati tehlikeyi atlattığı yönünde gelen açıklamalar içimize biraz su serpti ama sakatlığın vücudun en önemli bölgesinde olduğunu düşününce de  içi ürperiyor insanın.

Antalya harbiden uğursuz deplasman..
Bizim Eser'imiz de en formda olduğu zamanda, milli takıma çağrılma haberini aldığı günün hemen ertesinde "Piskopat Şenol" tarafından burada sakatlanarak futboldan uzunca bir süre uzak kalmıştı. Sonra düzeldi tabi ama üzerindeki o ürkekliği atamadığı için  bir daha asla sakatlıktan önceki Eser olamadı..

Maça dönecek olursak Manchster 11'den Ömer, Vederson, Svensson, Ergiç, Volkan, Sercan olmak üzere tam 6 futbolcudan eksik başladık maça. Millet iki oyuncusu olmadığında çıakrdığı yaygara ile ülkeyi ayağa kaldırıyor, biz ise 6-7 oyuncudan eksik çıkıyoruz sahaya, gıkımzı çıkarmıyoruz.

Kalemizde golü beklemediğimiz bir anda görünce anlamsız bir panik havası oluştu takımda..
Tam ilk yarı bari böyle bitsin de Ertuğrul hocam devre arasında ne de olsa alır bu maçı dediğimiz dakikalarda Antalya'nın Kerem'in ayağından golü bulması işimizin sandığımız kadar olmayacağının sinyalini çatı alt alttan.

İkinci yarıya herkesin beklediği Sercan'ın yerine Kirita-Hüseyin değişikliği ile başlamamız orta sahaya can verdi. Antalya'nın Kasap Sedat'ına karşı da Piskopat Kirita'yla mücadele edilebilirdi zaten. Çok güzel zamanlarda golleri bularak muhteşem bir gerdi dönüşle beraberliği sağladık.
Tam da Antalya'nın gaza gelip savunmasını ileriye çıkardığı dakikalarda Ertuğrul Sağlam Sercan kozunu kullanmak üzereyken bizim piskopatım çok ağır bir kararla oyun dışı kalmasıyla 1 puana şükretmemiz gerektiğini anlamamız aynı dakikada oldu. Sercan kulübeye geri çağrılarak Bekir Ozan orta sahanın ortasında monte edildi..
Sonra da oyun rölantiye döndü zaten.

En başta dediğimiz gibi maç her şeyiyle keyifsiz geçtiğinden insanın da yazacak bir şey gelmiyor içinden.
Her ne kadar mağlubiyet yüzü görmemiş olsak da son 5 lig maçında sadece 1 galibiyet alabildiğimiz gerçeğini ve çalmakta olan tehlike çanlarına kulak vermemizin zamanının geldiğini hatırlatarak bitirelim.

06 Kasım, 2010

11. Hafta Rakibimiz: M.P. Antalyaspor

Sezon başındaki süpriz düşme adaylarımdan biriydi benim Antalyaspor..Kolay değil savunma ve orta alan oyuncularını alternatifleri ile beraber değiştirmek..

Ligin ilk maçında Fenerbahçe karşısında aldıkları ağır mağlubiyeti geçtim, ortaya koydukları futbolla mahalle kahvesinden toplanmış 11 adam görüntüsü veriyorken bu günlerde "taş gibi takım" diye bahsediliyor onlardan..
Mehmet Özdilek büyük bir iş başardı gerçekten.
Öldü diye bir kenara atılmış adamlarla can veriyor takıma.
Kendisini taktir etmemek elde değil.

Bizim Yenal'ı da adam ederse ilk gördüğüm yerde gidip öpecem Mehmet Hocanın ellerini. Gerçi 10 haftalık süreçte pek ilerisi için ışık verdiği söylenemez bu oyuncunun ama yine de belli olmaz..Geçtiğimiz yıl herkes kendisinden umudu kesmişken bir Fenerbahçe maçıyla kaptı formayı, 5 maç 11 oynadıktan sonra "ben oldum" havalarına girince basit bir adele sakatlığı yüzünden ilk yarıyı kapattı bizim bu Yenal efendi..İkinci yarının başlamasıyla Türkiye kupası maçlarından dolayı rotasyonda şans buldu zaman zaman..Ama en son Kadıköy'de Fenerbahçe'yi 2-0'dan 2-3 devirdiğimiz maçın ilk yarısındaki performansından sonra bir daha formanın "f"sini göremedi..Yani ne yaptıysa yine kendine yaptı bu adam..

Antalya'nın kalesinde sakatlıktan sonra formayı tekrar sırtına geçiren ve iyi maçlar çıkaran Ömer Çatkıç oynayacak..Ve her zaman olduğu gibi de zaman öldürme beyinsizliğine başvurup bol bol küfür yiyecek tüm futbol izleyicilerinden..Bari  golü erken bulsak da futbol izleme zevkinden mahrum kalmasak..

Savunma 4'lüsünün sağında sezon başında ismi yerel basında bizimle de anılan, kendisini Konya ve Gaziantep performanslarıyla tanıdığımız Erkan Sekman kullanılacak muhtemelen. Futbola orta saha olarak başlaması en büyük avantajı. Ligin ayakları iyi olmasının yanında isabetli ortalar da yapabilen ender beklerinden diyebiliriz onun için.

Savunmanın solunda oynaması muhtemel Yenal Tuncer'i çok fazla anlatmaya gerek yok zaten. Volkan Şen'in yokluğunda karşısında oynayacak olan isim bu adamı zorlamazsa hayatının topunu oynayabilir yarın. İsmail Haktan da götürülmemiş bildiğim kadarıyla Antalya'ya. Turgay ve Steinert ikilisinden biri tercih edilecektir muhtemelen. Steinert'in kendisini göstermesi için Yenal'dan daha uygun bir bek oyuncusu bulamaz herhalde bu ligde. Ama o kanatta Steinert'in mi Turgay'ın mı kullanılacağını Sercan'ın sağlık durumu belirleyecektir tahminime göre..Sercan maça yetişmezse iki hücum silahını birden 11'e koymaz hayatta benim tanıdığım Ertuğrul Sağlam. İlla yanında o bölge için bir alternatif oyuncu oturtur kulübede.

Tandemde ise takımın tek alt yapı ürünü futbolcusu genç Musa Nizam'ın yanında cezalı Radeljiç'in yokluğunda eski oyuncumuz Tuna Üzümcü tercih edilir tahminime göre..Bu oyuncunun bizim maça özel olarak ekstra motivasyonla sahaya çıkma ihtimalinden yararlanmak isteyeceklerdir..Tuna hazır değilse de Fenerbahçe'de daha çok orta alanda görmeye alıştığımız Deniz Barış da değerlendirilebilir.

Geçen yıl 4-2-4'e yakın "çılgın" bir sistemle takımını sahaya süren Şifo Mehmet, bu yıl orta alanda 3 oyuncu kullanıp, savunma güvenliğini daha fazla önemseyen bir anlayışı tercih ediyor.
Göbekte ligin hatırı sayılır "kasap"larından Sedat'ı kullanıp ona yardımcı olması için Kerem Şeras ve Uğur İnceman ikilisini görevlendiriyor. Kerem her ne kadar Gençlerbirliği'nde bekleneni veremese de ligin en formda orta alan oyuncularından diyebiliriz onun için, attığı ve attırdığı gollerin yanında ortaya koyduğu performansla da takıma büyük katkı koyuyor.
Uğur İnceman ise henüz beklenilen seviyeye ulaşmış değil. Ama yine de takımın hücum organizasyonlarında maestro görevini bu oyuncu üstleniyor.

3'lü hücum hattı ise Necati'nin yokluğunda Tita-Ali Zitouni-Dijehoua isimlerinden oluşacaktır. Bu üç oyuncunun da pres özelliğinin olması işimizi zorlaştıran temel etkenlerin başında geliyor.

Ama bana göre maçın kaderini geçen yıl oynanan ilk maçta olduğu gibi yine duran toplar belirleyecek. Galatasaray maçında bu hususta defansif anlamda büyük problemleri gözlemlenen Antalyaspor takımını dersine ne kadar çalışmış hep beraber göreceğiz.
Mantığım maçın tam anlamıyla beraberlik koktuğu söylese de burdan 3 puanla Bursa'ya dönmek Trabzon ve Kayseri maçlarından önce çok önemli bizim için.

04 Kasım, 2010

Fark Var..





Ömer Erdoğan: "Son Vuruşları Yapamadık"




Turgay Bahadır: "Çok Basit Goller Yedik"





Muhabir: "Bugün Sahanın En İyi İsimlerinden Biriydin"

İvan Ergiç: "Takım olarak ilk yarı iyidik ama ikinci yarıda kötüydük. İlk golde de defansif hata yaptım."



***



Görüldüğü gibi her ne kadar iyi niyetlerinden şüphemiz olmasa da Ömer Erdoğan ve Turgay Bahadır maç sonu röportajlarında farkında olmadan birbirlerini eleştiriyorlar ama İvan Ergiç kendisine övgü dolu sözlerle yaklaşan muhabire öz eleştiri yaparak karşılık veriyor..

Burda Kaptan ve Turgay'ı  yermek ya da hedef göstermek gibi bir amacım yok ama bir kez daha görülüyor ki İvan Ergiç'ten öğrenecek çok şeyimiz var..

03 Kasım, 2010

Bursasporumuz:0 Manu:3


Fenerbahçe maçından sonra bir dramatik kaybı da Manchester karşısında yaşadık..
İnsanın bunu yazarken bile tüyleri diken diken oluyor..
Manchester United'a yenildiğimiz için kahrolmak çok güzel bir duyguymuş be..
Hani "tarifi olmayan duygular"dan bahsederler yaa..
Bu duygu da anlatılamıyor bir türlü..

5 sene öncesine kadar bu stadda Mardinler Mersinler oynarken şimdi Manchester oynuyor..
Vay arkadaş..
Olaya bak..
Parayla pulla olmuş bir iş değil yani bu..Bu futbolcular tırnaklarıyla kazıya kazıya geldiler buraya..
O yüzden de kimsenin "vay efendim sen o golü nasıl kaçırırsın deme hakkı yok"..
Millet idrak edemiyor ama karşımızdaki rakip Manchester United..
Ben ismini zikrederken bile elim ayağıma dolanıyor..
Boru değil yani..

Maça gelince söylenecek çok fazla şey var aslında ama nerden başlayacağıma karar veremiyorum bir türlü..

Ama öncelikle belirtmek isterim ki bizim takım Şampiyonların Ligine daha yeni yeni alışmaya başlıyor..İlk defa 4.maçta "Bursaspor" gibi oynadık  diyebiliriz..
Mesela 15 gün önceki Old Trafford'daki "Bursaspor" ile dün akşamki "Bursaspor" arasında çookkk büyük fark var..

İkinci olarak da Manchester United takımının iki kulvarda bize karşı kurduğu büyük üstünlük iki takım arasındaki skor farkının bu kadar açık olmasının başlıca nedeni oldu..

Bunlardan birincisi topsuz oyun..
TV başında değil de bu canlı izlenen maçlarda daha çok net görebiliyor insan bu konuda ne kadar geride olduğumuzu..

İkincisi ise futbolcular arasındaki güç farkı.
Güç diyince başka bir şey gelmesin aklımıza bildiğimiz fiziksel güç.
Hep "Türk"ün "Gücü"yle övünür dururuz ama dün akşam çok net bir şekilde anladım ki biz kendimizi kandırıyoruz..
Maç esnasında bir pozisyondan sonra biz savaşta nasıl yenmişiz arkadaş bu adamları diye de çemkirdim bir ara..Herifler her bastıkları topu aldılar, bire bir gücün fark yaratacağı mücadelelerin de hepsini kazandılar..
Çok trajikomik bir durum bu..
Tamam İngilizler futbol konusunda bizden çok ileride olabilirler, kabulumuzdür ama bizim onlardan daha güçsüz olmamızın kesinlikle tembelikten başka bir izahı olamaz..

En basitinden rakibin 20 yaşındaki stoperi Smalling ile bizim savunmamızın ortasında oynayan Ömer-İbrahim ikilisini bir kafese kapatsak bu genç adam bizim iki Türk'ü çatır çatır yer..
Gözlerinin yaşına bile bakmaz..
Keza Sercan-Volkan ikisinin Obertan karşısında esamesi bile okunmaz..
Kaçacak delik arar bizimkiler.

Bakın burda yetenek farkından bahsetmiyorum..En büyük farkı burada yaratıyor herifler..
İnşallah dün akşam bu farkı görebilmiş bir futbol adamı vardır Türk Futbolunda..

Bizim aidiyet duygusundan yoksun gençlerden Muhammet Demir her röportajında "16 yaşındayken Macheda'dan iyi" olduğunu anlatıp duruyor ama son 2 yılda o herifin fiziğini nasıl geliştirdiğini göremiyor bir türlü..
Göremezse de futbolcu falan olamaz işte..Macheda Dünya Kupaları kaldırırken bizim Muhammet 2. liglerde 3.liglerde takılıp 30 yaşında bırakır futbolu..

Netice olarak tatmin etmese de çocuklarımıza torunlarımıza gururla anlatacağımız bir gece oldu bizim için..
Hele o İngilizler taraftarların bizim maç sonundaki şovumuza katılması sinirimi, stresimi aldı götürdü..
Tribünlerimize gelince 3-0'a kadar uyuduk resmen..
Ve yine anladım ki biz acıdan besleniyoruz..
Ne diyelim böyle gelmiş böyle gidecek herhalde..
Yapacak bir şey yok, alışmış kudurmuştan betermiş diye boşuna dememiş kim dediyse..