30 Ekim, 2010

Bursasporumuz:1 Fenerbahçe:1


Dramatik bir beraberlik oldu bizim için..
Son dakikalarda o golleri kaçırınca maçın insanın üzerinde yarattığı tahribat da fazlacana oluyor normale göre..
Ne bileyim korkak oynasak, pozisyona girememiş olsak 1 puana şükredip önümüze bakacaz ama böyle olunca içi yanıyor insanın..

Ah Sercan Ah..

Keşke 3-5 hatunla az takılsaydın da şu ayak içini kullanmayı öğrenseydin..
Kaçan golleri geçtim, en 5 pozisyonda önündeki adama ayak içiyle pas veremedi bizim Sercan efendi..
Yazık ediyor bu çocuk kendine..
Önünde en fazla 2 senesi var..
Ya şu topu doğru düzgün dürtmeyi öğrenecek ya da sonu Sinan Kaloğlu'ndan farksız olacak bu gidişle..
Bir İstanbul macerası..
Ardından Anadolu turu..Sonrası Allah Kerim..

Cüneyt Çakır'ın da teşviğiyle Fenerbahçe maça daha baskılı başladı bizden..
Bu adamın neyini beğeniyor UEFA gerçekten anla(ya)mıyorum..
Her pozisyonda düt düt düt..
Hele rakibin sol kanadında futbol oynadığını zanneden sirk maymununa bu kadar prim tanıdı ya Cüneyt Bey, vallahi helal olsun..
Veled-i Fener her pozisyonda balıklama attı kendini, ulan adamın yanından koşmak bile yasak..
Bir ayağa kalk arkadaş, ne biçim futbolcu olacaksın sen, az biraz mücadele etmeye çalış da adam sansınlar seni..
Bazen Trabzon'lu Alanzinho'ya kızıyordum kendini çok kolay yere bıraktığı için ama bu sarı çocuk bin bir kat daha beter.
Tribünden izleyince o kadar belli oluyor ki ha diyorum şimdi atacak kendini "hoooppp" bırakıveriyor kendini sirk maymunu misali..
Yazıktır, günahtır..

Rakipte bir başka prim tanınan futbolcu da "kuyucu" Bilica oldu..
Adam her pozisyonda tekme tokat karışık giriyor, gıkını çıkaran yok..
Hele duran toplarda o kadar çok elini kolunu kullanıyor ki hakem Bünyamin olsa en 5 penaltı atardık herhalde..
Karabük maçında bizim Turgay'ın yaptığı penaltı ise Bilica'nın hareketleri penaltı kere penaltıydı..

Maça gelecek olursak Sercan dahil tüm oyuncularımızın gözlerinden öpüyorum..
Hepsi terlerinin son damlasına kadar mücadele ettiler..
İvankov güven verdi, golü nasıl yediğimizi tam olarak göremedim staddan ama yapabileceği bir şey yoktu diye tahmin ediyorum.
Ali de 2 haftadır doğru düzgün idman yapmamasına rağmen dün 90 dakika sahada kaldı, karşısında oynayan Stoch biraz adam olsa Ali'nin kaptığı toplarla hücumda etkili aksiyonlar gerçekleştirebilirdik ama Ali'nin her kazandığı topa faul düdüğü çalındığı için etkisiz gözüktü o da..
Vederson Ankaragücü maçından sonra bugün de iyiydi, yavaş yavaş ısınıyor takıma, daha iyi olacak inşallah..
Savunmada kaptan her zamanki gibi güven verdi, İbrahim de top ayağına geldiğinde her zamanki gibi yüreğimizi ağzımıza getirdi..
Hele ilk 15 dakikada 3 pas hatası birden yaptı eski günlerdeki gibi..
Ortada Hüseyin de bildiğimiz gibi işte..Ekstra olarak hatırladığım kadarıyla Sercan'a ara paslarının birini Hüseyin verdi galiba ikinci yarıda..
Ergiç Galatasaray'dan sonra Fenerbahçe'ye de gol atarak gönlümüzdeki yerini sağlamlaştırmaya devam ediyor..
Dün takımın göze batan isimlerindendi o da..Ergiç hep aynı ritmde oynuyor aslında ama işte arkadaşları ona ayak uyduramıyor zaman zaman..
Mesela herif topu ayağına aldığında boşa çıkan arkadaşı olmayınca Ergiç çok pas hatası yaptı deniyor.
Özellikle de Şampiyonlar ligi maçlarında haybeye eleştiriliyor herif..
Solda başlayıp sağda bitiren Volkan Şen biraz tutuk kaldı, hafta başından beri hiç bir idmana katılamamış olmasının payının büyük olduğunu düşünüyorum bu durumda..
Kendisini güçsüz hissettiği için ne yapması gerektiğinin kararını verirken de sıkıntı çekti..
Sağda başlayıp solda bitiren Turgay ise takımın en iyisiydi..Beni mest etmeye devam ediyor..
Sahada nerde duracağını o kadar iyi biliyor ki bu herif Türk olamaz dedirtiyor insana..
Ofsayt nedeniyle sayılmayan golünde biraz daha dikkatli olsa şimdi omuzlarda taşıyorduk kendisini..
Umarım milli takım kurmayları farkındadırlar bu adamın performansının, ihtiyacımız olan santrafor yanı başımızda ama farkında değiliz.. 
Sercan'a gelince o pozisyonlardan en az birini gol yapması gerekiyordu, diyorum sadece..
Darısı Manchester'a artık..
İngilizler'e de Türkiye'nin Şampiyonunun gücünü göstermek gerek..

29 Ekim, 2010

10. Hafta Rakibimiz: Fenerbahçe


Konuşmak için erken ama tahminime göre bu akşam sahadan galibiyetle ayrılacak ilk yarıyı da lider kapatacak. Geçtiğimiz sezonun rövanşı niteliğinde bir maç..
Bizim için olmasa da çevremdeki Fenerbahçeliler intikam söylemlerini düşürmüyorlar dillerinden..Sağda solda forumlarda da okuyoruz, herkes "hesap kesme" derdinde..

Bu psikoloji futbolcularına da yansırsa işimiz daha da kolaylaşacaktır ama Aykut Kocaman'ın takımını şuursuzca üzerimize göndereceğini düşünmüyorum. Kaldı ki zaten öyle bir riski almak akıllı bir insanın işi değil.

Daha çok bizden kapacakları toplarla kontra yakalama derdinde olacaklardır.
Her ne kadar Dia ve Niang bugün sahadaki yerlerini alamayacak olsalar da yer sol kanatta Stoch, sağ kanatta oynaması muhtemel Kazım dribling yeteneği olan, çabuk oyuncular.
Takım disiplininden zaman zaman uzaklaşsalar da bizim için ciddi bir tehlike oluşuturabilirler. Özellikle de Ali Tandoğan'ın yokluğunda yerine oynayacak olan "ters ayaklı" Mustafa Keçeli karşındaki "ters ayaklı" Stoch'a çok dikkat etmek zorunda.

Bir de Alex mevzusu var tabi..
En umutlu olduğumuz bir anda bu adamın hesabımızı kestiği maçlar bir hayli fazla..
En son Kadıköy'de henüz maçın 4. dakikasında cezasahası dışından kalemize gönderdiği şutla golü bulduklarını unutmamak gerek. Gerçi maçı 2-0'dan çevirdik çevirmesine de o dakikada o tahribatı yaşamak pek hoş olmamıştı.
Aynı şekilde ligin ilk yarısında Bursa'da oynanan maçta da Fenerbahçe'ye galibiyete getiren golü de yine bu adam atmıştı, o yüzden rakipte en dikkat etmemiz gerek oyuncu bence yine Alex olmalı.
Bu akşam Niang'ın yokluğunda oynaması muhtemel Semih Şentürk de aslında bize ters gelen ileri uç elemanlarından. Geçen yıl bizi Kadıköy'de 3-0 yendikleri kupa maçında da Semih vücudunu kullanarak Ömer Erdoğan karşısında büyük bir üstünlük kurmuştu. O yüzden kaptanımızın normalden biraz daha hırçın olması gerekiyor. Tabi Lucas Neill gibi çirkeflik yapacak hali yok ama rakibe karşı çok fazla hoşgörülü olmasa daha iyi olacak, en azından bu akşamlık..
Fenerbahçe'nin kalesinde oynayacak olan Volkan Demirel bence ligin en iyisi. Sağ bekteki Gökhan, ortasahadaki çirkefler çirkefi Emre de aynı şekilde. Bu üç adamdan da pek haz etmem ama haklarını da yiyecek halim yok..
Savunmanın solunda oynaması muhtemel Caner Erkin ve Lugano'nun yokluğunda uzun bir aradan sonra oynayacak olan "Kazma" Bilica da bizim için cevher olacaklardır bu akşam. Geçen yıl 2-0'dan döndürdüğümüz maçta Bilica'nın payı çok büyüktü. Cezasahası içinde hangi insan oğlu topa o şekilde "uçan tekme" tekme ile müdahale etmeyi tercih ederdi ki zaten. Kullanılan serbest vuruşu Ozan gol yapmıştı ve 2-2 beraberliği yakalamıştık..Sonrasını herkes biliyor zaten.

Fenerbahçe'nin yumuşak karnı da Mehmet Topuz olacaktır bana göre..Ortasaha göbeğinde merkez ortasaha, ya da Mehmet Demirkol'un tabiriyle ön stoper  kullanmadan bu ligde oynayabilecek takım yok bu ligde..
Gördük mill takımda Emre-Hamit ikilisi bile sıkıntı yaşadılar Marco'suz oynarken..Hem de rakip Estonya'yken bile 2 gol yedik kademe hatalarından kaynaklanan..
Yalnız bizim milli takım değil İngiltere bile dünya kupasında ortasahanın merkezini Gerrard-Lampard'a emanet etmeye cesaret edemeyip Barry'i koydular savunmanın önüne.
Herkes kullanıyor o işi sadece defans yapmak olan merkez oyuncuyu. Fenerbahçe'de Topuz-Emre ikilisi Gençlerbirliği ve Konya maçlarında idare etti ama gördük Galatasaray maçında..Hiç bir üstünlük kuramadılar ortasahada..Fark atarız diye çıktıkları maçta 1 puana şükrettiler..

O yüzden de diyorum ki Cüneyt Çakır sarı kartını çıkarmada biraz ağırdan davranmazsa Batalla şov izleyebiliriz bugün, ama dediğim gibi Cüneyt Çakır'ın sarı kartlarında adil olması çok önemli.
Hem Emre hem de Mehmet Topuz  bu oyuncuyu durdurmak için sertliğe başvurmada kesinlikle tereddüt etmeyeceklerdir. Zaten başka türlü de durduramazlar..

Sonuç olarak bu mutlu bayram gününde futbolcularımızın bize bir başka bayram hediye edeceklerine inancım tam..

Muhtemel 11'ler:


25 Ekim, 2010

AnkaragücüM:1 Bursasporum:5


Attığımız gollere sevinmediğimiz, kaçırdıklarımıza üzülmediğimiz enterasan bir maç oldu..Kale dibinden kaçırdıklarımızı atsak çok rahat 10 olurdu herhalde.
Ankaragücü camia olarak Galatasaray galibiyetinin getirdiği gazla çok istekliydi maçtan önce.
Stad tıklım tıklım doluydu..
Taraftar muhteşemdi..
Futbolcular da bizi yenebileceklerine o kadar inanmışlardı ki hepsinin hırsı gözlerinden okunuyordu..

Biz de Galatasaray'dan sonra ilk defa bizi yenme niyetiyle karşımıza gelen bir rakip buluyorduk karşımızda.
Nitekim henüz maçın başında golü de buldular, bununla yetinseler, 1-0'a yatmayı düşünseler belki en azından puanla ayrılabilirlerdi sahadan ama taraftarın da gaza gelip içinde "Bursa'ya Koy Yeter" geçen tezahüratına Ümit Özat da kulak verdi ve takımı geride beklemeyip önde basmaları konusunda sert bir şekilde uyarınca henüz oyun 1-0 devam ederken bile Sercan'la savunma arkasında büyük boşluklar yakaladık 1-2 kez.

Dakikalar 16'yı gösterdiğinde atak yönümüze göre sağ taraftan kullanılan korner atışına ön direkte İbrahim kafayla dokunarak çok temiz bir golle beraberliği sağladık.

Golün ardından Ankaragücü sistemi 4-2-3-1'den baklava dilimli 4-4-2'ye döndürünce orta sahanın göbeğinde sadece Theo Weeks'e emanet edilince bizim o bölgede oynayan teknik kapasitesi üst düzeydeki ayaklarımız istedikleri gibi, hiç bir baskı altında kalmadan top kullandılar..
Ankaragücü takım olarak üstümüze yüklendiği her pozisyonun devamında kalesinde gol gördü. Tabi bunda Özden'in de payı büyük..
Olduk olmadık pozisyonlarda basit goller yiyerek takımın direncini kırıyor resmen.
Boşuna adı küme düşüren kaleciye çıkmadı herifin.
Sırasıyla Konya..Rize..Denizli..
Her defasında da bu adamın tekrar Süperlige dönmesi gerçekten ilginç bir olay..
Ya çok ucuza oynuyor ya da menejeri çok sağlam bir adam..
Başka bir izahı yok çünkü bunun..
Görünen köy klavuz istemiyor ki.

Maçın ikinci yarısında oyuncularımız son vuruşlarını çok fazla ciddiye almadan, yumuşak plaseler şeklinde yaptıklarından fark da açılmadı daha fazla. Oyuncularımızı tek tek değerlendirecek olursak;

İvankov yediği golde en azından ayakta kalmalıydı, başka da önemli bir tehlike yaşamad kalesinde.
Ali'nin yokluğunda Mustafa Keçeli de yine sol bek performansına göre daha iyiydi.Sağ ayağıyla orta yapmaya başlamış herif, vallahi helal olsun, çalışşınca oluyor demek ki.
Vederson'un karşısında zorlayacak bir adam olmadığından pek fazla sırıtmadı ve ters kademelerde bu kez başarılıydı.
Savunma göbeğinde İbrahim ve Ömer yine hatasız oynadılar, ikisinin de attıkları gollerle skora katkıda bulunmları sevindiriciydi. Son 10 dakikada oyuna giren doğum günü çocuğu Serdar Aziz'e Ertuğrul hocamıızın yaptığı sürpriz de gerçekten çok anlamlıydı.

Ortasahanın sağındaki Turgay ve solundaki Volkan Şen oynadıkları oyunla takım için ne kadar önemli olduklarını bir kez daha gösterdiler.
Hüseyin orta saha göbeğinde Insua ile oynayınca biraz zorlansa da sonradan giren Ergiç onun imdadına yetişen adam oldu. Insua her ne kadar teknik kapasitesiyle ben bu ligin üstündeyim diye bas bas bağırsa da bu fizik gücü ile o bölgede her rakibe karşı oynatılamaz.
Batalla'ya ise söylenecek çok fazla bir şey yok..
İzleyenleri mest etmeye devam ediyor.
Geçen yıl o boyuyla attığı kafa gollerine şahit olmuştuk ama dün ilk kez kafayla asist yaptı.

İleri uçtaki Ser"can"ımızın attığı golün yanı sıra Ergiç'e yaptığı asist de akıllıcaydı.
Aydın-Rajnoch ikilisini her yakaladığı pozisyonda geçmeyi başardı, attığı golden sonra rakibe saygısından dolayı sevinmemesi de ona yakışan bir davranıştı.

Netice olarak çok ihtiyacımız olan 3 puanı alarak sahadan ayrılmamız çok iyi oldu bizim için. Haftaya Fenerbahçe ile birlikte zorlu bir fikstüre giriyoruz..
Allah utandırmasın Bursasporum!!

24 Ekim, 2010

9.Hafta Rakibimiz: Ankaragücü



Ligin ilginç takımlarından bu yıl bizim kardeş.
Bir maçtan önce kesin yener diyoruz, bir bakmışız 3 yemiş..
Fark yer diyoruz bir anda 4 yapıveriyor..

Bir istikrarı yakalasalar arkası gelecek gibi görünüyor ama bu seriye bizden sonra başlasalar çok daha iyi olacak sanki..:)

Oyun sisteminde de belirli bir düzene bağlı kalmıyorlar..Bazen 4-4-2, bazen de 4-3-3'ün türevleri olan sistemlerle oynuyormuş gibi görünmelerine rağmen saha içi dizilişleri 90 dakika içinde bile farklılık gösterebiliyor. Mesela Galatasaray maçına baklava dilimli 4-4-2 ile başlayıp golü bulduktan sonra 4-2-3-1'e döndülerse de ileri uçta ve sağ çizgide oynayan Sestak ve Metin Akan ikilisi yer değiştirdiler bol bol. Ümit Özat'ın 10 sene önceki röportajında sistemlere inanmam demesinin altında anlatmak istediklerimi bu yıl daha iyi anlamaya başladık. Bir de kalbinde sıkıntı yaşamasa iyi olacak ama herif inatla hastalığını inkar ediyor..
Bir gün yığıldığı yerden kalkamayacak haberi yok..
TFF de adamın hastalığını bile bile nasıl lisans veriyorsa artık..

AnkaragücüM'ün tartışmasız en zayıf halkası kaleci Özden..Senecky 'nin sakatlığı ne boyutta bilmiyorum ama son yıllarda oynadığı her takımı küme düşüren Özden'den bu yıl çok çekecekler gibi görünüyor. Zaten istikrarsızlığın en büyük sebebi de bu adamın performansı. Belirli yetenekleri olmasına rağmen konsantrasyonu çok kötü bir adam. Her an oyundan kopup farklı diyarlara gidiveriyor.

Savunmalarını ise baştan aşağı değiştirdiler bu sezon..Geçen yıldan sadece Rajnoch kaldı, onun yanına Zewlakow gibi Klukowski gibi Polonyalılar, Uğur Uçar, Aydın Toscalı, gerektiğinde sağ bek oynayabilen Güven Varol gibi yerli takviyeleri yapıldı.
Ortasahaya gelinde en büyük transferlerin Teo Weeks, Özgür Çek ve Sapara'yı kazanmak olduğunu söyleyebiliriz. Bu adamların hiç biri yeni değil ama yeni transfer edilmiş bir oyuncunun heyecanı ile oynuyorla sahada..
Sahaya takımın başında Sapara'nın çıkıyor olması da takıma ayrı bir hava katıyor sanki..Orada bir Hürriyet'i görmek var bir de Sapara'yı, takıma Avrupalı'lık katıyor resmen..
Sarışın oyuncuların çoğunluğundan mıdır, formalarının güzelliğinden midir nedir Galatasaray karşısında imrenerek izledim AnkaragücüM'ü..

Hücum hattında Vittek'in sakatlığı var, onun yerine Sestak ve Metin Akan değişmeli olarak oynuyorlar. Yedeklerde geri çağrılan Meye ve Samsunspor'da Ertuğrul Sağlam'ın yıllardır takip ettiği Turgut Doğan Şahin gibi isimler mevcut. Turgut'un fiziği iyidir, hem dar hem de geniş alanda etkili olabilir, son vuruşuna kimse laf edemez ama bir de bencillikten kurtulabilse büyük adam olacak ama olmuyor işte. Mesela Galatasaray maçında sonradan girip attığı golü ligde atabilecek kaç santrafor var ki..

Sonuç olarak çok iyi bir takım olabileceğinin sinyallerini veriyor bizim kardeş..
Bizi de oldukça zorlayacaklar bugün..
Skor tahmini olarak içimdeki ses 1-1 biteceğini söylüyor maçın. Son yıllarda hele Ankarada'ki maçların hemen hepsi beraberlikle bitiyor zaten. Bugün de "iddaa"cılar için büyük bir fırsat bu maç.
Kan kardeşliğine gölge düşürmeyecek bir mücadele olması dileğiyle..

21 Ekim, 2010

Manchester United:1 Bursasporumuz:0

Çok fazla bir şey yok aslında maça dair yazılabilecek..
Futbolcularımızın mutlak suretle öz güven aşılamaları gerekiyor kendilerine.
Dün akşam sahada biraz Svensson, biraz Ergiç  dışında ne yaptığı bilen futbolcu yoktu desek abartmış olmayız herhalde..
Tamam rakip Manu..
Kabul ediyoruz..
Senin değerin 55 milyon euro..
Heriflerin değeri 370 milyon euro..
Arada çok büyük bir uçurum var,  itirazımız yok.
Ama arkadaş bu adamlar uzaydan gelmedi ki..
Sen en basitinden ayak içi pas vermede bile sıkıntılar yaşıyorsan ortada ciddi  sorunlar var demektir.

Ertuğrul Sağlam'a falan da sallamak yersiz bu durumda. Çıkıp kendi mi oynayacak bu herif. Al sana Turgay, Al sana Sercan.
Gir-çık bir şey değişmiyor işte.
Ön tarafa topu taşıyamıyoruz ki bu adamlar ne yapsın.

Herkes aman hata yapan ben olmayayım kafasında. Taç kullanıyor mesela Vederson, boşa çıkıp top isteyen olmadığından akla karayı seçiyor herif.

Onları da anlamak lazım tabi. Eğer senin başkanın ilk Valencia maçından sonra sarhoş kafayla "Oyundan memnunum ama skor 4-0 olmamalıydı" derse kimse kusura bakmasın ama bu takım da 1-0 mağlubiyetin üstüne yatar.
Belirli mevkilere gelmiş adamların demeç verirken daha dikkatli olmalılar. Hele ki maç sonlarında sıcağı sıcağına demeç verirken kesinlikle ayık olmalılar.

Başkanından hocasına, oyuncusundan taraftarına istisnasız herkesin tüm yaşananlardan ders çıkaracağız bundan şüphem yok.

Önümüzdeki yıl da orada "Şampiyonların Liginde" olabilmek için kendi ligimize daha iyi konsantre olmalıyız bundan böyle.

Ligdeki 2 haftalık beraberlik serimize artık son verip mutlak suretle Ankara'dan 3 puanla döneceğimize inancım tam. Rakip her ne kadar AnkaragücüM olsa da "kusura bakma kardeş, bizim daha fazla ihtiyacımız var bu galibiyete" diyerek yolumuza devam etmemiz gerek.
Ankara'da görüşmek üzere Bursasporum.


16 Ekim, 2010

Bursasporumuz:2 K.Karabükspor:2

 

Beklenildiği gibi çok güzel bir maç izledik dün gece..Daha doğrusu ilk yarısı nefes nefese, ikinci yarısı ise uyku modunda geçti. Ortasaha göbeğinde Ergiç'in yerinde Insua tercih edilince takımın kalitesi de yükseldi haliyle. Daha iyi top tutmaya başladık, ileride Turgay, kanatlardaki İsmail ve Ozan da basit top kayıpları yapmayıp, pas tercihlerini genel olarak Batalla ve Insua ile kullanınca skor olarak olmasa da oyun olarak büyük bir üstünlük kurduk Karabük'e karşı.
En az 4-5 tane yüzde yüzlük gol kaçırdık ilk yarı..
Şaka gibi..
7 maçta girmediğimiz kadar pozisyona 45 dakika girdik, 7 maçta yemediğimiz golü de yine o 45 dakikada yedik..

Karabük'ü de tebrik etmek lazım, mükemmel mücadele ettiler..
Hele o Cernat'ın attığı 2.golündeki, topu alışı, İbrahim'in üzerinden aşırtışı, kısa mesafeden o kadar sert ve isabetli vuruşu gerçekten büyük bir alkışı hakketti.
O golde bazı çok bilmiş arkadaşlar İvankov'a sallamışlar ama topu çıkarabilecek kaleci kaç tane var ki dünyada..Atıyorum Cernat 25 metre top sürerek gelse adam daha iyi pozisyon alabilir ama orda film 1 saniye içinde koptu..Kim bekliyordu ki Cernat'ın İbrahim'i o şekilde saf dışı bırakacağını.

İbrahim demişken dün akşam Emenike'ye kesinlike geçit vermeyeceğini, o "Kara Yılan"ın panzehirinin bizim İbrahim olduğunu düşünüyordum, çok kez de dillendirmiştim bunu yeri geldiğinde..İbrahim de beni yanıltmadı ve top göstermedi Emenike'ye, birebir yakalandığı 1-2 pozisyonda da yerinde müdahaleler yaparak pasifize etmeyi başardı bu futbolcuyu.
Ama bizim "Bombacı İbrahim" işte..
En iyi oynadığı maçta bile takımı yakabiliyor Dün akşam Yasin Avcı'ya kaptırdığı topu Emenike'ye kaptırsa herif yeniden ilah edilecek bizim İbo'nun 90 dakika boyunca oyuncuya kurduğu büyük üstünlük göz ardı edilecekti.

İkinci yarı ise ilk yarının aksine çok sıkıcı geçti. Batalla ile Insua ikisi birden oyundan düşünce organize olamadık bir türlü..
İlk yarısı bol gollü geçen maçların ikinci yarılarında beklentinin aksine "Gol Olmadığı "şeklindeki tezim de geçerliliğini korumaya devam etti.
Devre aralarında soyunma odasında hocalar oyuncularına rakibi durdurmaktan başka bir şey anlatmadıklarından oluyor bunlar muhtemelen..
Dün akşam Karabük'te Cernat sakatlanıp çıkmasa maç belki o kadar sıkıcı geçmeyebilirdi ama Cernat çıkınca hiç bir şekilde hücuma çıkmadı takım. Savunmada yan paslarla bizi uyutmayı düşündüler, ileriye çıkışlarda pas tercihlerini sadece uzun toplar üzerine kullandılar. Böyle olunca da hiç bir şekilde boşluk bırakmadılar geride. Ortasahadaki oyuncularımıza 1'e 2 bastılar genelde. Bizim Arjantinliler de bu baskı karşısında direnemeyince maç iyice sıkıcı bir hal aldı.

Oyuncularımıza tek tek bakacak olursak,

İvankov'un gollerde çaresiz kaldı,başka da top gelmedi zaten.
Savunma 4'lümüz Vederson haricinde vasattı. Karabük çok fazla zorlamadı ama Vederson sinir etmeye devam ediyor beni. Fenerbahçe'den geldiği için hala o önyargıyı atamadım mı acaba bilmiyorum ama her hareketi batıyor aban herifin.

Orta sahanın göbeğinde Svensson bence mükemmeldi. Gerçekten beklentileri fazlasıyla karşılıyor. Insua'nın savunma zaaflarını hissettirmedi bile. Karabük'ün çok koşan pres yapan orta 3'lüsüne karşı tek başına savaştı adeta. Yanında oynayan Insua daha rahat top aldığında takıma çok daha yararlı olabileceğini gösterdi. Batalla ile uyumları mükemmeldi. Ertuğrul hoca bu orta alan tercihinde ısrar eder mi bilmiyorum ama ilk yarıdaki zevk veren futbolumuzun başrol oyuncuları hiç kuşku yok ki bu iki Arjantinli oldu.

Sağ kanatta oynayan İsmail ilerisi için iyi sinyaller verdi. Ama kendini geliştirmesi için A takım seviyesinde daha fazla futbol oynaması gerekiyor.
Solda oynayan Ozan İpek oyunda kaldığı süre içinde idare etti.
Sonunda çözdüm, bu adam ayak içi pas çalışmalarında hep kaytarmış çocukken.
Ah ulan Ozan.
Bu seviyede futbol oynayan bir adam kontrol pası nasıl beceremez gerçekten ilginç adamsın.

İleride oynayan Turgay Bahadır da güçlendiği taktirde bu takım için ne kadar önemli bir adam olduğu bir kez daha kanıtladı. Yerli santrafor sıkıntısı çektiğimiz şu günlerde milli takıma ilaç olabilecek yeterliliğe sahip bence. Geçen yıl çok salladım kendisine ama beni utandırmaya devam ediyor Turgay..

Sonuç olarak bu kadar pozisyon bulduğumuz maçtan 1 puanla ayrılmak acı veriyor insana. Ama her maçı kazanacağız diye bir kaide yok. Kaptanımızında da söylediği gibi haftaya deplasmanda oynayacağımız Ankaragücü maçında bunu telafi etmek gerek.

15 Ekim, 2010

8. Hafta Rakibimiz: K. Karabükspor


Bank Asya 1.lig Şampiyonu ile Turkcell SuperLig Şampiyonunu karşı karşıya getirecek olması ile ilginç, bir o kadar seyir zevki yüksek bir maç olacak diye tahmin ediyorum. Galatasaray maçında izledik Karabük'ü kısa sürede çok sağlam takım olmayı başarmışlar. Bu yıl ligde ses getirebileceklerini düşünüyordum ama bu kadarını beklemiyordum doğrusunu söylemek gerekirse.

Kalecileri Tomic'in eski kulübü Hajduk Split'te son 2 sezonda oynadığı maç sayısının sadece 4 olması sezon başında kafalarda soru işaretleri yaratıyordu ama gördük ki Tomic gerçekten iyi bir kaleci. Herifin fiziği mükemmel, özgüveni yerinde, kalede duruşuyla müthiş güven veriyor takımına. Zaten kaleciler için en önemli kıstasların başında gelir bu güven mevzusu. Tomic'in yedeği de geçtiğmiz yılın Şampiyon kadrosunun kalecisi emekar Bülent Ataman. Bu bölgede Karabük sorun yaşamayacak gibi sezon sonunda kadar.

Savunmaya geldiğmizde yine bol alternatifli bir havuz dikkatimizi çekiyor hemen. Sağbekte Mehmet Çoğum, Kerim Zengin gibi takviyeler yapılmasına rağmen geçen yıldan takımda kalan Hakan Söyler tercih ediliyor son haftalarda.
Sola ise kısa bir Beşiktaş macerası yaşamışlığı olan Antonio Seric alındı. Aslında pek beğenmem kendisini, başarılı olamayacağını geçen yıl bu bölgede görevlendirilen Ömer Ateş'i çok fazla aratacağını düşünüyordum ama ilginç bir şekilde iyi oynuyor bu Seric. Hatta kariyerinde ilk defa bu kadar istikrarlı bir görüntü sergiliyor. Tomic, Deumi ve Kerim Zengin ile beraber 7 maçın hepsinde de 90 dakika sahada kalan  4 oyuncudan biri. Seric'in yedeklemesi düşünülen Murat Selvi takımın tek eksiği bugün. Ayrıca yine savunmanın solunda oynamışlığı olan ligin tecrübeli isimlerinden Fatih Ceylan da forma bekliyor kulübede.


Savunma göbeği Deumi-Muhammed Özdin ikilisi ile istikrarı yakalamış gibi görünüyor. Deumi atletik ama hata yapmaya meyilli bir stoper, Muhammed ise onun tam tersi. Çok çabuk değil ama toparlayıcı özelliği ile Deumi'yle birbirlerini tamamlıyorlar. Yine bu bölgede takımın Bursalı kaptanı Bülent Bal, Mehmet Çoğum gibi seçenekler de mevcut Yücel İldiz'in elinde.

Ortasahaya gelecek olursak göbekte genel olarak iki defansif oyuncu Tozo ve Hakan Özmert, onların önlerinde ise Galatasaray karşısında izleyenlere mükemmel bir futbol resitali sunan Cernat tercih ediliyor. Tozo ve Hakan Özmert'in Birol Hikmet ve Hakan Söyler gibi alternafleri olsa da Rumen 10 numara Cernat'ın takım içinde yedeği yok gibi görünüyor şimdilik.
Bugün oynaması muhtemel olan oyunculardan Hakan Özmert'in mesafe tanımayan şutlarına çok dikkat etmeliyiz. Cernat'ı zaten söylemeye gerek yok, onu etkisiz hale getirdiğimiz taktirde Karabük'ü yüzde 60-70 durdurmuş oluyoruz zaten.

Ortasahanın kanatlarında iki sağ ayaklı son maçta Kerim Zengin ile geçen yılın gol kralı Yasin Avcı değişmeli olarak oynadılar geçtiğimiz hafta. Yine buralarda kullanılabilecek Ferdi Elmas, Fatih Ceylan ve Şenol Akın gibi sol ayaklılar mevcut takımda. Ferdi Elmas kendisinden çok şeyler beklenen ama o patlamayı yapamamış oyuncuların başında gelir benim için, Ajax alt yapısı ürünü olan müthiş çabuk bir adam, doğru kullanıldığında Karabük'ün çok işine yarayacağını düşünüyorum.

İleri uçta ise son haftaların en çok konuşulan ismi Emmanuel Emenike olacak bugün. Galatasaray maçında Gökhan Zan'a karşı şov yaptı ama aynı etkinliği Ali Turan karşısında gösteremedi. Bugün de karşısında yine en az onun kadar çabuk bir oyuncu olan İbrahim Öztürk olacak. Bu ikilinin mücadelesinden galip çıkan takımının kaderini etkileyecek büyük ölçüde. Ama İbrahim'den çok ümitliyim ben bugün.
Zor maç ama Manchester maçı öncesi takımın böyle bir morale ihtiyacı var.


Maç saati Bursa'da yağmurun devam edeceği söyleniyor yine. Güzelim zemin zarar görecek, en çok ona içim yanıyor.
Bugün takımızda Hüseyin 4 sarı karttan dolayı cezalı. Onun yerine Svensson başarıyla forma giyecektir. Onun yanında ise Ergiç-Bekir ikilisinden zeminin ağırlığından dolayı Bekir tercih edilirse çok fazla şaşırmam açıkçası.

Volkan Şen de kadroya alınmayacak büyük ihtimal. Onun yerine oynayabilecek Turgay, Steinert, İsmail Haktan gibi var kadroda, benim tercihim İsmail'den yana olurdu ama hoca büyük ihtimal Turgay'ı burda tercih edip Sercan'la değişmeli olarak oynatacak.
Savunmanın ortasında İbrahim'in yanında Kaptan değerlendirilecektir, oyuncunun Azerbaycan karşısında kesik yemesi bir bakıma iyi oldu bizim için. En azından dinlenmiş olacaktır.

Muhtemel 11'ler:

14 Ekim, 2010

Gündemden #2


Volkan Şen affedilmesiyle alakalı olarak son 24 saat içinde o kadar çok şey yazıldı çizildi ki bizim sessiz kalmamız biraz garip oldu gerçekten.

Öncelikli olarak olarak belirtmek isterim ki Ertuğrul Sağlam ile Volkan Şen arasında geçen  "ikili diyologları" bilemeyeceğimizden Volkan'ın kadro dışı kalmasından affedilmesine geçen "süreç" hakkında yorum yapmak çok mantıksız geliyor bana.
Bu konuda ağzı olan herkesin yorum yapmasına da anlam veremiyorum bir türlü.

"...En az 5 hafta takıma alınmamalıymış, Hafta başında affedilseydi daha iyi olurmuş, Karabük maçından sonra affedileceği çok belliymiş..."

Tamam da arkadaş sen o sürecin nasıl işlemesi gerektiğini onu yaşayanlardan iyi nasıl bilebilirsin ki? İşkembeden salla gitsin tutan yok ne de olsa.

Aslında verilen ceza hakkında yapılan yorumlarda yersiz ya neyse..

Yeri geldiğinde Volkan'ın başını bir baba edasıyla okşayarak şefkatini futbolcusuna hissettiren Ertuğrul Sağlam oyuncusunun hatalı olduğunda da o nasıl yaklaşacağını herkesten daha iyi biliyordur herhalde.
Kime hangi cezayı vermenin daha etkili olacağının da kararını Ertuğrul Sağlam'dan iyi kim verebilir ki?

Hem hocanın diğer futbolcular üzerindeki otoritesi de daha da sağlamlaştı böylelikle. Sen Volkan'ın bu yaptığını 3 bin 5 bin lira para cezasıyla geçiştirirsen yarın öbürgün Nunez de Steinert de benzer sorumsuzluklar yaptığında ne diyeceksin ki adamlara..

"Çok ayıp Steinert, al sana 5 bin euro para cezası" desen o adam sallar mı seni bir daha?
Ya da işin suyunu çıkarıp cezayı 100 bin euroya çeksen o oyuncuyu bir daha kazanabilir misin?..Herif kaç paraya oynuyor ki  zaten..

Volkan Şen dese ki "Ulan koca sene anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi, şampiyon olduk sen 100 bin euro prim veriyorsun, bir cahillik yaptık 2 idman kaçırdık senin bana verdiğin ceza yine 100 bin euro..Yerim ben böyle adaleti " sonra da pılını pırtını toplayıp gitse kim ne diyebilir ki bu adama?

Burda suçlu Bursaspor kulübü mü olur Volkan Şen mi, yoksa her ikisi de mi?
Kim daha çok zararlı çıkar peki bu durumdan. Volkan? Bursaspor?

Netice olarak Volkan Şen'i formasından, arkadaşlarından ayırarak 3-4 sene öncesine kadar idman yaptığı tesislere geri göndermek onun için iyi bir ders olmuştur diye düşünüyorum.

Büyük ihtimal Karabük maçında takımdaki yerini almayacak kendisi ama Manchester deplasmanında akıllanmış bir Volkan'a çok ama çok ihtiyacımız olacak..
Bundan da kimsenin şüphesi yok zaten..

13 Ekim, 2010

Gündemden #1



Uzun zamandır etten püften bahanelerle toplamayan Türkiye Futbol Federasyonu yönetim kurulu Azerbaycan'da bir araya gelerek yarıda kalan Gaziantepspor maçının sonucunu beklendiği gibi 3-0 "hükmen" lehimize tescil ettiler.

Yönetmelik böyleymiş yapacak bir şey yok..

Ama vicdanımın da çok fazla rahat olduğunu söyleyemem.
Keşke o maç tamamlasandıy da öyle alsaydık o 3 puanı.
Gaziantep'in gol mol atacağı yoktu zaten.

Burda daha önce de yazmıştım, hala da aynı düşüncem devam ediyor. O maçın yarıda kalmasına en çok Tolunay Kafkas sevinmiştir. En çok da ona yaradı zaten bu durum.

5'te 0'la kapının önüne konulacakken "mazlum edebiyatı" yaparak takımın başında kalmayı başardı. O güne kadar sadece kendilerine oynayan futbolcular takım olduklarını hatırladılar. Birbirlerine sıkı sıkı kenetlenip krizdeki Eskişehir'i duran toptan buldukları golle deplasmanda yenerek bir nevi toparlanma sürecine girdiler.


Şanslı adam bu Tolunay Kafkas..

09 Ekim, 2010

Küçük Ama Çok Büyük..



*Almanlar mı mükemmeldi?

*Bizim takım mı rezildi?

*Servet-Ömer gibi iki uzunla Almanya'nın karşısına çıkmak hangi akıllının fikriydi?

*Sabri'nin solda işe ne?

*Fenerbahçe'de oynayamayan Özer hangi akla hizmet Almanya karşısında sahaya sürülür?

*Bu Özer Fenerbahçe'de değil de Ankaraspor'da yedek kalmış olsaydı yine milli takımın 11'nde yer bulabilir miydi?
 
*Semih ile Sercan'ın oyuna giriş zamanlamaları ne kadar doğruydu?

Milletin işi gücü yok, bu çözümsüz sorulara cevap arıyorlar akşamdan beri.
Zaten perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Dün akşama dair içimde küçücük bir  umut bile olmadığından kimseyi eleştiremeyeceğim, maçın başından sonuna kadar "inşallah 5 olmaz" diye dua etmekten başka bir şey yapmadım açıkçası.

Sadece maçın sonlarına doğru dikkatimi çeken pozisyonlardan bahsetmek istiyorum.

Almanlar'ı Türk asıllı oyuncusu Mesut ile Bursamız'ın milli gururu Sercan arasındaki küçük gibi görünse de en büyük farktan bahsetmek istiyorum..

Sercan dün akşam oyuna girince maçı izlediğim mekandaki ortak görüş "Görün bak, Sercan bu Almanya savunmasını ipe dizecek" şeklindeydi.
Dakika 85 civarıydı sanırım, bizim çocuk Sercan cezasahasında topla buluştu, Allah vergisi yeteneğini de kullanarak iki Alman futbolcuyu saf dışı bıraktı, topu içeri çevirdi ama topun gittiği yerde bizden hiç kimse yoktu.

Peki bir başka bizim çocuk Alman Oezil ne yaptı benzer pozisyonlarda?
Önce kafasını kaldırdı, çalım atayım, kendimi göstereyim derdine düşmeden takım arkadaşlarının olduğu yerlere gönderdi hep final paslarını.

İşte küçük ama büyük fark burda kendini belli etti.

Sercan  topu her ayağına aldığında rakiplerini ipe diziyor, sonra kafasını kaldırmadan, ezberlediği gibi topu ayağından çıkarıyor, top beyaz formalıya mı kırmızı formalıya mı gidecek onun kararını kendisi vermiyor, veremiyor..

Ama Oezil topu ayağına aldığında önce etrafına bakıyor, sonra en müsait durumdaki arkadaşına topu eliyle teslim eder gibi aktarıyor.

Bu ve benzeri pozisyonları çok yaşadık yıllarca, uzun yıllar da yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Ertuğrul Sağlam Valencia maçından sonra bunları anlatmak istedi ama görüyoruz işte futbolcularımızın bir kulağından girip diğerinden çıkmış herşey.
Ne diyelim sıradaki gelsin.
Azerbaycan'a  5 atarız, her şey unutulur gider..
Ne de olsa burası Türkiye.

07 Ekim, 2010

Ah Be Volkan..


Bizim Volkan Şen kadro dışı kalmış.

Şaka gibi.

Herif 2 günlük tatilinde hem de izin almadan ABD'ye gitmiş.

Dünyanın diğer ucu yani.

Doğal olarak da takıma 1 gün geç katılmış.

Tabi burda önemli olan arkadaşlarından 1 gün az idman yapması değil başına buyruk hareket etmesi. Volkan çok geçmeden affedilecektir diye tahmin etmekle beraber bu olaydan ibret alacağını ve bu söz dinleme alışkanlığının futboluna da yansıyacağını umut ediyorum..


* Volkan'ın bu çılgınlığının altında da yine kız arkadaş mevzusu varmış duyduğuma göre.Hatta İBB maçından sonra hocadan izin istemiş ama Ertuğrul Sağlam izin vermemiş. Sonra adamın yurt dışına çıkış yaptığı öğrenilince de hoca git A2'de çalış demiş.

Ulan bizim çekik gözlü Shin de geçen yıl bu zamanlar kız arkadaşının tetiklemesiyle çekip etmişti ülkesine.
Nedir arkadaş bizim bu yengelerden çektiğimiz ??

06 Ekim, 2010

Utanıyorum (!)

Rıza Çalımbay'ın istifasının ardından Bülent Uygun'un Eskişehirspor'un başına geçeceği hakkında çıkan söylentilere hiç bir zaman inanmak istemedim..



Hatta hafta sonu oynanan Buca-Eskişehirspor maçından önce anlaşmanın yapıldığı yazılıp çizilince yine basın "mideden sallıyor" diye düşünüp bol bol saydırdım bu haberleri yapanlara..
O kadar dürüstük, mertlik, delikanlılık naraları atıyor bu adam, göz göre göre böyle bir şerefsizlik yapmaz dedim hep kendi kendime.

Önce salak saçma bahaneler üretip Buca'yı yarı yolda bıraktı..Şimdi ise Eskişehir'in başına geçeceğini açıkladı bizim Asker Bülent..
Kulaklarımla duymasan hayatta inanmazdım (!)


Ne biçim bir memlekette yaşıyoruz arkadaş.

Önce Beşiktaşlı'lık duruşunu ağzından düşürmeyen büyük başkan Yıldırım Demirören Mustafa Denizli ile uzattığı sözleşmenin mürekkebi kurumadan Alman Schuster ile anlaşıyor gizli saklı.
Bir ay boyunca "Hocamızın arkasındayız" diyip basına söylemediğini bırakmıyor, sonra bir oldu bitti ile Mustafa Hocayı gönderip Schuster'i takımın başına getiriveriyor..


Ardından bizim mahalle delikanlısı Ümit Özat altında çalıştığı Lemerre'nin kuyusunu kazıyor, Ankaragücü'nün başında hükümadarlığı ilan ediyor.


Çok geçmeden bu kez bir başka büyük başkan Aziz Yıldırım basına bir sürü ağır ithamlarda bulunarak hocalarının sözleşmesinin sürdüğünü tekrar işbaşı yapacağını söylüyor.
Bu açıklamanın da üzerinden 3 gün bile geçmeden Alman Dahisi Daum'u yönetimin yalakalığını yapan Aykut Kocaman çeşitli Bizans oyunlarıyla göndertip kendisi takımın tek sorumlusu oluyor.

Son 3 ay içinde yaşanan bu olaylar yüzünden futboldan soğumamı geçtim Türk'lüğümden bile utanır oldum arkadaş.
Ne şerefsiz bir milletmişiz biz böyle.

Yalan dolan, fitne fesat.
Hiç eksik olmuyor.

04 Ekim, 2010

İstanbul BB :0 Bursasporumuz :0

Kalite olarak beklentilerin altında bir maç oldu diyebiliriz.

İki takım da önce gol yememeyi düşünüp savunmalarını geride kurmayı tercih edince maç 60-70 maç oynandı 90 dakika boyunca. 

Maçın en fazla isabetli pas yapan oyuncuları İbrahim Öztürk ve Can Arat'ın olması da olayın kısa bir özeti gibi zaten.

Maçtan önce hocanın Turgay'la başlamasının daha mantıklı olabileceğini, oyuncunun hava hakimiyetinden yararlanıp duran toplardan gol bulabileceğimizi düşünüyordum.
Hoca da benimle paralel doğrultuda düşünüp ayrıca Turgay'ın pres özelliğinden yararlanmak istedi ama bir ayrıntıyı atlaması bu planın tutmasının en büyük sebebi oldu.

O da takımın son 2 sezondaki asist kralı Ali Tandoğan'ı rotasyona almaktı hiç kuşku yok ki. Ali'nin yerinde oynayan M.Keçeli sol bek performansının üzerindeydi, savunmada Ali'nin adını aratmadı belki ama hem duran toplardaki etkinliği hem de Volkan Şen'i daha etkili olabileceği yerlerde topla buluşturması hususunda Ali'yi çok arattı.
Ben ikinci yarının başında Ozan İpek-Ali Tandoğan değişikliği beklediysem de gerçekleşmedi. Mustafa Keçeli'yi savunmanın soluna çekerek Vederson'u öne kaydırılsa iki kanadı da daha etkin kullanabilirdik.

Dün en çok aradığımız bir başka isim de İvan Ergiç oldu. Yerinde oynayan Bekir fena değildi ama takımı ileriye taşımada Ergiç'i bir hayli diyebiliriz. Bekir'in hücuma yeterli katkıyı verememesi de Insua-Turgay arasında büyük boşlukların oluşmasına sebep oldu.

Gerçi Insua'nın da pek de oynamaya niyetinin olduğu söylenemez. Bir kez daha gördük ki bu adam Türkiye'ye şampiyonlar liginde oynamak için gelmiş, lig maçlarını pek önemesemiyor.

Yerine giren Batalla, Insua'nın 60 dakikada yapamadığı bir çok şeyi 30 dakikada yaptı desek abartmış olmayız herhalde.

Tabi bunda ligin yeni futbol katillerinden olmaya aday olan Holmen'in sarı kart görmüş olmasının da payı çok büyük. Herif maç boyunca abartısız 10 faul yaptı. Tamam hareketleri sakatlamaya yönelik değildi ama hakemin de bu oyuncuya bu kadar taviz göstermemesi gerekiyordu.


Ertuğrul hocanın son 20 dakikadaki Sercan-Ozan değişikliği  takıma pozitif etki yarattı. Ekrem karşısında zorlanan Volkan sol kanatta oldukça etkili oldu. Onun getirdiği toplarda pozisyonlar bulduk bulmasına ama bu kez de beceriksizliğimizi kurbanı olduk.

Netice olarak kaybedilen 2 puandan ziyade kazanılan 1 puan olarak bakabiliriz bu maça.
Gaziantepspor maçı lehimize tescil edildidği taktirde yine en yakın rakibimizle aramızdaki puan farkı 5'e çıkacak

Şimdi milli maç arası var..

Sonra da içeride Karabük ile oynayacağız.



Bu arayı iyi değerlendirip Insua ile Nunez'in performanslarını üst seviyeye çekmenin yollarını aramalıyız.

Çünkü U18 milli takımımızın kaptanı Muhammet Demir, Nunez'in bulduğu şansların çok daha fazlasını hakediyor bana göre. Birinin bunu Nunez'in kulağına fısıldaması gerekiyor.

03 Ekim, 2010

7. Hafta Rakibimiz: İBB



Son mağlubiyetimizi yine bu takım karşısında almıştık..Abdullah Avcı'nın öğrencileri Galatasaray haricindeki tüm takımlara çelme üstüne çelme atıyorlar zaten.

Geçen hafta ilk yarıda 3'lük oldular bu hafta onu telafi etmek isteyeceklerdir. Kontra atak futbolunu ligde en iyi uygulayan takımların başında geliyorlar.Savunma arkasına koşular yapabilen İbrahim Akın, İskender Alın, Ali Güzeldal, Tevfik Köse, Hasan Ali Durtuluk gibi oyunculara sahipler.
Bu oyuncuların hemen hemen hepsinin gol vuruşunun olması da onları özel kılan nedenlerin başında geliyor.Adamlar ilk yakaladıkları pozisyonu gol yapıyorlar, sonra da 11 kişi topun arkasına geçerek savunma yapıyorlar.

O yüzden ki bu takıma karşı ilk golü bulmak önemli ama asıl dikkat edilmesi gereken nokta ilk golü yiyen takım olmamak. Savunma ortasında büyük eksikleri var bugün. Fenerbahçe'de Edu'nun Lugano'nun geldiği günlerden beri hiç bir zaman iki maç üst üste 90 dakika sahada kalmamış olan Can Arat tandemin en banko ismi. Yanında kim oynayacak onu ancak maç saati öğrenebileceğiz. Metin Depe cezalı, Vinicius sakat, Marquinhos'u da gönderdiler sanırım. Ellerinde Konya'nın aforoz ettiği Serhat Akyüz var bir de stoper de oynayabildiği söylenen Marcin Kus ama bu oyuncu ülkemizde henüz bu bölgede oynamamışlığı yok herhalde. Stoper rotasyonunda bizim alt yapı ürünü Mehmet Yılmaz'ı aldılar ama o da ligin ilk 2 haftasında oynadıktan sonra sakatlanmış galiba yine.


Savunmanın kanatlarında sezon başından beri Rızvan ve Ekrem ikilisi kullanılıyor, bizim maçtan önce de herhangi bir değişiklik olmaz kanımca. Ama geçen hafta rezil bir futbol ortaya koyan Rızvan'ın yerine Marcin Kus'a forma verilirse de çok şaşırmam. Marcin de geçen yılki maçta bize ilk golü atan isimdi yanlış hatırlamıyorsam.

Ortasahaya gelince savunmanın önünde Mahmut Tekdemir, sağ içte Holmen, sol içte de Gökhan Süzen'den de yine vazgeçmezler. Holmen hakkında övgü dolu yerli yabancı kaynaklarda bir çok makale okudum, bugün alıcı gözle bir izleriz artık kendisini. Gökhan da Abdullah Avcı'nın Galatasaray'dan öğrencisi. Bu oyuncu aynı zamanda Ekrem'i de yedekleyip ihtiyaç duyulması halinde savunmanın solunda da kullanılabiliyor.

Hücum hattında ise İbrahim'le İskender'in formaları garanti gibi. Son tercih edilen isim son maçlarda hem Tum olmuş ama bugün Tevfik sürprizi ile karşılaşabiliriz. Kontra atak oyununa Tevik daha yatkın bi oyuncu çünkü.

Netice olarak bu takımdan kesinlikle ilk golü yiyen biz olmamalıyız. Kontradan, duran toptan,oyuncularımızın bireysel yetenekleri ile illa ki gol buluruz biz bugün.
Ama oradan 3 puanla evimize dönmek istiyorsak kalemizde kesinlikle salak saçma sürpriz bir gol görmemeliyiz.