27 Ağustos, 2012

Yüzleşme




Bursaspor camiasının hemen hemen her ferdine ders veren nitelikte bir karşılaşma oldu. İnşallah herkes alması gereken dersleri alır da yarınlarımız aydınlık olur. Öncelikle yönetimden başlamak gerekir. Herifler Twente maçından sonra İBB maçı bilet fiyatlarına zam yaptılar. 5-10-15 lira büyük paralar değil tabi ki ama Bursaspor taraftarının yolunası kaz olarak görmek o insanların haddi değil. Bunu taraftara hissettirmeleri ise trajikomik bir durum. Oysa yöneticilerin hepsi ticaretle uğraşan insanlar, bu işlere kafalarını basıyor olmaları gerekiyor. Amaçlarını anlamakta zaman zaman güçlük çekiyorum.

Taraftar ise takımı için ne kadar önemli olduğunu bu akşam anladığını umuyorum. Futbolcuların nasıl maç seçme hakkının olmadığını savunuyorsak biz taraftarlar da her maça ciddiyeti göstermemiz gerekiyor. Twente maçında tribünlerde nefes alacak yer yok iken bugünki maç taş çatlasın 10 bin kişi önünde oynandı.

Teknik heyet ise bugün anlamıştır ki takımdaki gereksiz oyuncu sayısını da daha da aşağılara çekmek gerekiyor. Bari genç oyuncuların önü kapanmasın yok yere. Mesela Bursaspor'un Türkiye Şampiyonu olan bir 95 takımı var alttan gelen. O takımın sağ beki Ozan Tufan Kups Koupio maçında bir çok kişinin takdirini kazandı. Bir çok oyuncu var orada A takıma yükselebilecek. Ferhat Kiraz, Bangura, İsmail Haktan gibi  20 küsürlü yaşlara erişmiş olan adamlara gelecek vadeden muamelesi yapmaktan vazgeçelim. Doğru düzgün bir futbolcu izleme komitesi oluşturup transferlerimizi ona göre yapalım. Menejerlerin önerdiği değil kendi istediğimiz oyuncuları alalım.  Görünen o ki Bursaspor 2-3 kulvarda yarışacaksa bu kadro derinliği ile işi bayağı bir zor.

Maça gelirsek, tatsız tuzsuz yavan bir 90 dakika izledik. Yazacak çok fazla bir şey de yok. Hiçkimse görevini doğru düzgün yapmadığından kime kızsak karar veremiyorum.
Artık önümüzde Twente maçı var.
Bu maçtan turu bize getirecek skoru elde etmek en büyük temennimiz.

25 Ağustos, 2012

2.Hafta Rakibimiz: İBB




İBB'nin bu yıl Turgay Bahadır haricinde yaptığı transferlerden daha yeni haberim oldu.
Sürekli sakat olan Marcin Kus ve Kenan Hasagiç'in yerine takviyeler yapmışlar.
Kaleci Eduardo ve stoper ve sağ bek oynayabilen Geraldes.
Bu iki oyuncu da teknik sorumlu Carlos Carvalhal'ın hemşehrisi. İkisini de hiç izlemedim ama tanıyarak ve isteyerek aldırmıştır diye tahmin ediyorum.

Eduardo 82 doğumlu, Portekiz liginde yıllarca oynamış, ayrıca 2010-2011 sezonunda İtalya'da Genoa forması giymiş.
Kariyerine bakıldığında onun için nokta transfer değerlendirmesi yapılabilir..
Geraldes ise Eduardo'nun aksine kariyersiz ve genç bir oyuncu. Bonservisi Rio Ave'den alınmış olsa da geçtiğimiz yılı Portekiz 2.lig takımlarından Desportivo Aves'te geçirmiş.

Takımın diğer oyuncularında da oyun anlayışlarında da herhangi bir değişiklik bulunmuyor.
Uzun uzun yazmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Bursaspor'da ise bu maç öncesi geniş çaplı bir rotasyon bekliyorum. İki gün önce yüksek tempoda bir maç oynadık. Bu maçtan 3 gün sonra da tekrardan Twente deplasmanına gideceğiz.
İlk maçta aldığımız galibiyetin anlam kazanması için Hollanda'da turu getirecek skoru almamız gerekiyor. Ertuğrul Sağlam tüm bunların muhasebesini muhakkak yapmıştır kendi kafasında.

Muhtemel 11'ler:


23 Ağustos, 2012

Rakibimiz: FC Twente



Bursaspor son yılların en önemli maçlarından birine çıkıyor. Bu taraftar şampiyonluk bile gördü ama Avrupa kupalarında hayallerdeki gibi oynayan Bursaspor'u izlemek nasip olmadı bir türlü. Uzun zaman sonra ilk defa maç günü gelmeden açık-kapalı kale arkası ve maraton tribünü biletlerinin tükenmesi ise şehrin maça ne kadar önem verdiğinin en büyük göstergesi.

Rakibimiz Twente ise çok güçlü bir takım. Her ne kadar teknik patronları Steve McClaren oyun sistemimiz oturmadı dese de ligdeki iki maçlarını izledim, şiir gibi top oynuyor herifler. Sezon başlarken Ola John ve Luuk de Jong gibi yıldızlarını kaybetseler de Dusan Tadic ve Luc Castaignos gibi takviyelerle güç dengesini tekrardan sağlamayı başardılar. Chadli ve Leroy Fer geçen yıla göre daha fazla sorumluluk alıp hücumda daha fazla katkı sağlıyorlar. Bunu oyuncuların istatistiklerinden de anlayabiliyoruz zaten.

Kalecileri Mihailov bana göre takımın en zayıf halkası. Kaç kere izlediysem hep hatalı çıkışlar yaptı, hatalı goller yedi. Twente gibi bir takımda yıllardır nasıl oynuyor bir türlü anlamadım gitti. Bizim emektar İvankov futbolu bırakmadan önce bu Mihailov'un önünde 1.kaleciydi milli takımda.

Savunmanın iki kanadında da Rosales ve Schilder gibi hücumcu oyuncuları tercih ediyorlar. Schilder geçen yıl Nac Breda'da ortanın ortası ve solunda oynarken burda savunmanın solunda değerlendiriyor. Teknik kapasitesi yüksek bir arkadaş, eski Galatasaray'lı Ergün Penpe'ye yakın bir stili var. Rosales ise bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ile sağ kanatta haldır haldır yardıran bir adam.

Ortanın ortasındaki Janssen ve Brama'nın her ne kadar savunmacı kimlikleri öne çıksa da ikisi de teknik kapasiteri ve topa vurmayı bilen oyuncular. Özellikle Janssen'in sürpriz koşularına dikkat etmekte fayda var. Bu oyuncuların önünde değerlendirilen Leroy Fer ise çok değişik bir oyuncu. Bizim Batalla'nın 1.88 boyunda ve altletik versiyonu diyebiliriz onun için. Onu özel kılan ise takım savunmasında en uçta oynayan santrfora verdiği pres desteği. Müthiş fizik var herifte, sezon sonunda çift haneli sayılara transferini duyarız yüksek ihtimalle. Ayrıca duran toplarda da bu cezasahasında iyi marke etmek gerekiyor.

Takımın en büyük hücum silahları ise Chadli-Tadic ikilisi. Adamlar her iki ayaklarını birden kullanabildiklerinden hem kanatlarda hem de içeri kat ederek rakip savunmalarda denge falan bırakmıyorlar. Bu iki oyuncuyu durdurabilirsek rakibin hücum gücünü %70 kadar azaltmış oluruz.

En uçta ise bugune kadar hep Bulykin oynasa da bizim maçta Castaignos'un ilk defa maça direkt başlayacağını düşünüyorum. O da topla ilişkileri üst seviyede, kolay adam eksiltebilen zımba gibi bir eleman.

Sözün özü, işimiz çok ama çok zor. Polyannacılık oynamanın yeri ve zamanı da değil. Twente ile oynayacağımız kesinleştikten sonra Valencia maçları aklıma gelip gelip uykumu kaçırıyor. Turu geçmek imkansız mı tabiki de değil. Öncelikle burdaki maçta gol yemeden Hollanda'ya gitmemiz gerekiyor. Gol de atılır, galibiyet de kazanılır ama bu adamlardan gol yemememiz gerekiyor. Ertuğrul Sağlam basın toplantılarda geçmişteki hatalardan ders almış bir görüntü çizse yarınki dizilişimiz ve oyun anlayışımız nasıl farklılar olacak, bekleyip göreceğiz.

20 Ağustos, 2012

Kayserispor:0 Bursaspor:1



İki takım da hemen hemen maç öncesi tahmin edilen 11'leriyle çıktılar sahaya. Sadece Kayseri savunmanın sağında normalde solda oynayan Nurettin'i, ortasahada ise bozucu Abdullah'ın yerinde yapıcı Okay Yokuşlu'yu tercih etmişti. Bu her ne kadar maça Kayseri'nin hükmetmesinde büyük etken olsa da Bursaspor'a karşı oynanması gereken  doğru oyun değildi. Topu Bursaspor'a verip kontra arasalar maçı çok rahat alabilirlerdi. 

Ama Şota hiç bir zaman kendi oyun anlayışından taviz vermiyor. O yüzden de Bursaspor ne kadar kötü olursa olsun sahadan boynu bükük ayrılan hep o oluyor. Onunki biraz müslüman mahallesinde salyangoz satmak.
İşin kolayına kaçmak varken o zor olanı tercih ediyor. Bu kötü bir şey mi tabiki de değil. Ama bizim memlekette yapılacak iş değil.
Şota'nı başarılı olması için aynı oyuncularla 2-3 sene üst üste oynaması lazım. Bu da işin tüccarlığında olan Kayseri'de pek mümkün görünmüyor.

Bursaspor penceresinden bakacak olursak sezona 3 puanla başlamak güzel.. Ama insan biraz da futbol izlemek istiyor. Üç gün sonra Twente maçımız var. Adamların Nac Breda karşılaşmasını izledikten sonra dün akşamki Bursaspor hevesimi fena kaçırdı. Kendimizi kötü oynasak da kazanıyoruz kazanıyoruz çünkü biz" Büyük takımız" diye avutsak da olaya biraz da gerçekçi bakmak lazım.


Geçen yıl üç gün arayla oynadığımız maçlardaki performans düşüşlerimiz gözümün önüne gelince de içim iyice kararıyor. Atalarımız perşembenin gelişi çarşambadan bellidir dedilerse vardır bir bildikleri.
Neyse umuttur Bursaspor.

18 Ağustos, 2012

1.Hafta Rakibimiz: Kayserispor




Bursasporumuz geçen yıl olduğu gibi bu sezonu da yine Kayserispor maçıyla açıyor. Geçen yıl ilk maçta alınan yanıltıcı galibiyet ilerleyen haftalarda canımızı epey sıkmıştı, dejavu yaşamamız en büyük temennimiz.

Kayserispor yine sezonu yeni isimler ile açıyor. Geçtiğimiz sezonki maçın 11'nden tam 5 oyuncunun şuan Kayserispor ile ilişiği kesilmiş durumda (Pekarik, Hasan Ali, Troisi, Amrabat, Gökhan Ünal), Gökhan Değirmenci takımın ikinci kalecisi konumunda ve Cangele o maçta sakatlığından beri henüz hiç bir resmi müsabakada görev yapmadı. Uzun lafın kısası Kayserispor yarın yep yeni kadrosuyla sahada olacak. Takımın bireysel kalitesini arttırdıklarını kabul etmek gerekir ama futbolun bir takım oyunu olduğunu, bireylerin performanslarından çok sahada mücadele eden oyuncuların bir arada neler yapabildiğinin önemli olduğunu unutmamak gerekir.

Bursaspor'da ise durum tam tersi. O gün oynayan oyunculardan takımdan tek ayrılan isim Turgay Bahadır. O da zaten zamanla misyonunu kaybettiğinden Bursaspor için kayıp olarak değerlendirilemez, en azından bu maç için. 

Kayserispor'un transferlerine kısaca değinmek gerekirse, kaleci Fenerbahçe'den kiralanan Ertuğrul'u herkes tanıyor zaten. Boyu postu yerinde, yetenekli de bir kardeşimiz. Geçen sezon ligde yeni olmasına rağmen Samsun formasıyle iyi maçlar çıkarmıştı. Hazırlık maçlarında hep 11'de oynamış, elinde geçen yıldan kalan Navarro, Gökhan Değirmenci, Deniz Mehmet gibi isimler olmasına rağmen Şota'nın tercihinin Ertuğrul'dan yana olacağını düşünüyorum.

Hasan Ali'nin yerine zamanında Bursaspor'a tavsiye ettiğimiz Malik Fathi'yi aldılar, bana göre bu bölgedeki boşluğu fazlasıyla doldurur bu oyuncu. Kaldı ki adamların elinde Nurettin Kayaoğlu gibi 92 jenerasyonunun   
sol beki bulunuyor. Malik Fathi'yi sol stoper olarak değerlendirilip, sol kanadı Nurettin'e emanet etmek de Şota'nın ihtimalleri arasında. 

Salih Dursun'la çok önceden rağmen anlaşılmasına rağmen Sakaryaspor'la yetiştirme bedeli konusunda uzlaşamadıklarından lisansı da geç çıkarılmış. Transfer kesinlik kazanmadığından da hazırlık maçlarında pek şans bulamamış, zaten bizim maçta geçen yıl son maçta gördüğü kırmızı karttan dolayı cezalı olması gerekiyor. Salih enteresan bir oyuncu. Her izlediğim Sakarya maçında farklı görevler üstlenmişti saha içinde. Adamın gerçek mevkisi orta sahanın ortası olmasına rağmen stoper de oynayabiliyor, santrfor da. Süperlige uyum sağladığı taktirde sezon sonunda 3-4 milyon avro bonservis bedeli ile İstanbul'un yolunu tutması yüksek ihtimal.

Ömer Bayram diye bir oyuncu aldılar Nac Breda'dan, o da benim kendisinden çok şeyler beklediğim bir isim. Sağda solda ismini çok kez dile getirmiştim. Bursaspor Hurşut'un peşinden koşacağına tarz olarak ona çok benzeyen, teknik kapasitesinin yanında futbol mantelitesi de üst seviyede olan Ömer Bayram'ı 300-400 bin avro yetiştirme bedeli karşılığında alsın isterdim açıkçası. Şota bu oyuncuyu nasıl kullanacak merak ediyorum.

Panathinaikos'tan alınan 10 numara Cleyton da sorumluluk aldığı taktirde Kayserispor'a sınıf atlatabilecek yeteneklere sahip bir oyuncu. En büyük handikabı çizdiği istikrarsız görüntü. Bobo ile aynı dili konuşmaları uyum sürecinini kısaltacaktır. Sezon başı kampını nasıl geçirdi bilmiyorum ama güçlü, arzulu bir Cleyton Kayseri'de çok şeyleri değiştirebilir.

Boca Juniors'tan alınan Pablo Mouche de Güney Amerika futbolunu takip edenlerin yakından tanıdığı bir isim. Her ne kadar Amrabat'ın halefi olsa da tarz olarak daha çok Cangele'yi anımsatıyor. Şota'nın kafasında ne olduğunu bilemesek de bana göre bu oyuncudan maksimum fayda sağ kanatta ters ayaklı olarak oynatıldığı taktirde sağlanacaktır. Tabi onun savunma zaaflarını tolare edebilecek sağ bek transferi de gerekebilir bu durumda. Eldeki tek sağ bek Kamil Ahmet Çörekçi'nin o tecrübeye sahip olmadığını kestirmek çok güç olmasa gerek. Ayrıca bu oyuncunun sakatlığından dolayı bizim maçta oynayamayacağı açıklandı. Onun yerine Eren Güngör bu bölgede değerlendirilip Zurab Kızanişvili'nin yanında da 1.90'lık Berkay Dabanlı şans bulabilir.  

Santrfor Bobo'yu ise zaten anlatmaya gerek yok, futbolun içinde olan herkes nasl bir oyuncu olduğunu biliyor zaten. Geçen yıl biz de herifin peşinden uzun süre koşmamıza rağmen alamamıştık.

#Güçlü: Hücum hattındaki geniş rotasyona sahip olan rakibin Güney Amerikalılar'ının bireysel yeteneklerinin bir hayli yüksek oluşu Kayseri'nin en güçlü yanı.

#Zayıf: En büyük sıkıntıyı savunma kurgusunda yaşadıklarını düşünüyorum. Önümüzdeki hafta içinde buraya takviye yapacakları haberleri sıkça çıkmaya başladı. Kullanıldığı taktirde Zurab-Berkay tandemi bizim için değerlendirilmesi gereken en önemli kaynak olacaktır. Konra ataklarda bu oyuncuların çabukluk zaaflarından faydalanmak gerekir.



Muhtemel 11'ler:



Burda da sezon öncesi Bursaspor'u yazdık. Merak edenler okuyabilirler:
http://www.hayatimfutbol.com/index.php/2012/08/bursaspor-pintodan-once-pintodan-sonra/

09 Temmuz, 2012

Yeni Sezon.. Yeni Umutlar..



Bursaspor sezonun ilk hazırlık maçını bugun Rus devi CSKA Moskova karşısında oynadı.
İlk yarı oyun başa baş gitmiş olsa da ikinci yarıda CSKA ağırlığını fazlasıyla hissettirdi. Gerek rakibin kalitesi gerekse fiziksel üstünlükleri bu farkta belirleyici oldu.

Tabi hazırlık maçını kazanmak ya da kaybetmekten ziyade eksiklerin tespit edilip, düzeltici faaliyetlerin planlanabilmesidir asıl önemli olan.
Ben de takım olarak bu maçtan bir takım dersler çıkardığımızı düşünüyorum.

Öncelikle savunmada kafası çalışan bir stopere ihtiyacımız var. Ömer Erdoğan'ı bir tarafa koyarsak İbrahim Öztürk, İbrahim Kaş ve Serdar Aziz hem stil hem de yeterlilik olarak birbirlerine çok yakın oyuncular.
Bu üçlüden en fazla bir tanesi oyunda olmak zorunda. Bunun nedeni de bu adamların kademe bilgileri çok çok zayıf. Rakip savunmadan iyi ya da kötü, ortaya ya da kenarlara atılan her top tehlike yaratıyor kalemizde.
Hatırlayanlar vardır, bir zamanlar Denizlispor'da Kratoçvil vardı, bu oyuncu çok fazla göze batmıyordu ama yanında oynatan oyuncuları (Servet Çetin - FB), Çağdaş Atan - BJK), Özgür Bayer - TS) parlatıp Denizlispor'un para kazanmasını sağlamıştı.
Herifin kıymetini bilemedi Denizli. Adamın Türkiye'de oynadığı 215 maçta 42 golü varmış bir de. Böyle bir istatistiği olan kaç stoper gördü ki bu memleket.

Savunmanın solu da çok büyük sıkıntı, Vederson'a güvenerek yola çıkılmaz.
Bursa'daki ilk maçta tribünlerden göreceği muamaleden sonra koşarak şehri terkedeceğine inancım sonsuz. En azından ben öyle istiyorum. O yüzden savunmanın soluna da bir transfer şart.
Bir aralar konuşulan Gökhan Süzen'in çok fazla sol bek oynamışlığı olmamasına rağmen Ozan ipek'in arkasında rahatlıkla oynayabileceğini düşünüyorum.


Ortasahanın ortasına N'diaye'nin yanında Adem Koçak ısrarından da artık vazgeçmenin zamanının geldğini düşünüyorum.
Transfer yapamayacaksak Barış Örücü-Musa Çağıran ikilisinde ısrar etmekte fayda var. İkisinde de fark yaratacak yetenekler fazlasıyla mevcut.
Ama hem fiziksel hem de mental olarak kendilerini bu takımda oynamaya hazırlamaları gerekiyor.

Bu sezon yapılan iki transferden birisi olan Ferhat Kiraz ilk maçında bir hayli etksiz kaldı. O, Bekir Sevgi ve Deniz Yılmaz ile alakalı ayrıntılı bir yazı yazma düşüncesi vardı kafamda ama Deniz'in transfer yatınca benim de hevesim kaçıverdi.
Kısaca anlatmak gerekirse Ferhat Kiraz belirli yetenekleri olan bir oyuncu. Çok çabuk, dribling yapailiyor, isabetli orta yapabiliyor. Futbol mentalitesi üke standartlarının üzerinde. Ama bu kadar işte. Daha fazlası yok Ferhat'ta.
Bu özelliklerini doğru zamanda kullanmayı öğrenir, savunmasını geliştirir, gücünü de fark yaratabilecek seviyeye çıkarabilirse ondan fayda sağlayabiliriz.
Yoksa sonu Ahmet Arı'dan hatta Orhan Alemdar'dan farksız olur.

Gençlerden Furkan Soyalp bugün ikinci yarının tamamında süre almasına rağmen, çok fazla kalitesini hissettiremedi.
Çok büyük futbolcu olabilecek yetenekleri var bu çocuğun. Hatta son yıllarda alt yapıdan çıkanlar arasından en potansiyellisi diyebilirim. Gelişimini büyük bir hayranlıkla takip ediyorum.

Sonuç olarak alttaki fotoğrafta düşünceli haliyle göze çarpan Ertuğrul Sağlam'ın işi gerçekten çok zor.  Bizim gördüklerimizi onun da gördüğünden şüphemiz yok fakat sadece izlemekle düşünmekle olmuyor bu işler. Ertuğrul Sağlam'ın yönetime karşı daha dik durup sözünü dinletmesi gerekiyor. Takım bu yıl da UEFA kupasında gruplara kalamazsa şehirden yükselen homurtular geçen yılkinden çok daha fazla olacaktır.



05 Mayıs, 2012

Züpper Final



Bursaspor Ziraat Türkiye Kupası'nda finale yükselip UEFA Avrupa Ligi'ne katılmayı garantileyince futbolcusundan taraftarına kadar herkes Süper Final'i ikinci plana attı. Ne yalan söyleyeyim, ben bile hiç bir işim olmamasına rağmen ilk Eskişehirspor maçını izlemedim.

Herkes bir doyuma ulaştı futbol bakımından. Yayınca kuruluş reklamlardan ıvırdan zıvırdan 3-5 lira fazla kazanacak diye takımlara zorla maçlar oynatılıyor. Ama enteresan bir şekilde onlar da bu Avrupa Ligi Süper Final'ini sallamıyorlar, Bursaspor'un maçı başlayacak son yarım saate kadar herifler Fenerbahçe aşağı, Galatasaray yukarı. Başka konuştukları bir şey yok.
Madem önemsemiyorsunuz, bari şu maç saatlerine bir ayar çekin ve aynı saatte oynatın diğer süper final maçlarıyla. Mesela Bursaspor-Eskişehirspor maçını adamlar saat 18'e koymuş, mesai günü ve mesai saati. Bursa'nın sanayisinde küçük ve orta ölçekili işletmelerin hemen hemen hepsi sabah 8 akşam 18 çalışıyor. Biz işten çıkıp eve gelen kadar ilk yarı bitmişti zaten. Kimse de itiraz etmiyor duruma, hal böyle olunca da Bursaspor 3-4 bin kişiye Süper Final oynuyor. Şaka gibi resmen.
Ayıptır söylemesi Kenny Miller'ın Jozy Altidore'un imza törenlerinde bile daha doluydu o stad. Valla bir futbol zevkimiz vardı onun da içine ettiler.
Şike sürecinde yaşanılanlara zaten hiç girmek istemiyorum, nerden tutsak elimizde kalacak cinsten, komik komik olaylar yaşanıyor.
Güzel memleketimde istisnasız herkes paranın kölesi olmuş.

Onu bunu bırakın da Batalla ne koydu be :)







26 Nisan, 2012

Rotasyonun Meyveleri



Zor geçmesi beklenen bir maçı Bursaspor kolay kazandı dün akşam. Rakip yine Sivas gibi ligde iki maçta da yenemediğimiz Eskişehirspor'du. Öncelikle dün akşam beni Ersun Yanal'ın oyun anlayışının çok şaşırttığını söylemek istiyorum. Bugüne kadar çalıştırdığı takımlarda hücum futbolunu abartığı için eleştirilerin odak noktası olan Ersun Yanal oyuncuları tamamen oynatmamaya şartlayarak sahaya sürmüştü.  Attığımız ilk gole kadar hücumu hiç düşünmeyen, kendi yarı alanında alan savunmasını kusursuz uygulayan bir Eskişehirspor vardı sahada. Aslında haksız da değildi Ersun Yanal çünkü bizi bu yıl yenmenin en kolay yolu buydu. Bursa'daki lig maçında her ne kadar takımın başında Michael Skibbe olsa da Eskişehir bizi o strateji ile yenmişti.

Ama evdeki hesap çarşıda tutmadı ve organize gelişen bir atakta Pinto ile öne geçtik. Pinto'yu her izlediğimde, fotoğrafını gördüğümde, adını andığımda hatta şimdi bile vicdan azabı yaşıyorum. Az atıp tutmadık sağda solda herif gelmeden önce. Adam her şeyiyle tam bir santrfor. Mental özellikleri çok iyi öncelikle, pozisyon alması mükemmel, nerde ne yapacağına çok iyi kestitiyor. Sadece kendisi oynamıyor arkadaşlarını da oynatıyor. Vallahi helal olsun. Yolda falan görsem ayaklarına kapanıp beni affetmesi için özür dileyeceğim heriften, o derece yani.



Alt yapı eğitimini Güney Amerika'da alan oyuncuların teknik ve mental özellikleri üst düzey olmasına karşın fizik kaliteleri Avrupa futbolu için yetersiz kalıyor. Batalla'da bu sıkıntıyı yaşadı, şimdi Pinto'da da yaşıyor. 60'tan 70'ten sonra düşmeye şartlıyor. Bir de 3-4 gün arayla oynadım mı tamamen etkisizleşiyor herif, bunu gören Ertuğrul Sağlam hafta sonu kadroda sürpriz sayılabilecek bir rotasyon uygulamış ve Batalla-Pinto ikilisi yerine Okan Deniz-Turgay ikilisine şans vermişti.  Batalla-Pinto'nun diri olarak sahada yer aldıklarında neler yapabildiğini herkes çok iyi görmüştür diye tahmin ediyorum. Hatta bunlara N'diaye'yi de ekleyebiliriz çünkü o futbolu tamamen fiziğe dayalı oynuyor. Yorgun olduğu zamanlarda sahada görünmezleşiyor hatta koordinasyonunu kaybedip basit top kayıpları yaparak yarardan çok zararı dokunuyor takıma.

Yani uzun lafın kısası rotasyon kötü bir şey değildir beyler. Rotasyon sadece günü kurtarmak için yapılmaz. Bu işi yapan adamlar 1-2 hatta 3 hamle düşünerek hareket etmek zordundadırlar ve biz futbol izleyicileri oynayana da oynatana da biraz daha saygılı olmamız gerekiyor.

22 Nisan, 2012

Rotasyon Budur!



Ne yalan söyleyeyim hiç maç kafasında değildim bugün. Belki de ilk defa Bursasporum'u canlı izlemek gelmiyordu içimden. Tabi bunda yayıncı kuruluşun uydurduğu Süper Final saçmalığının payı çok büyüktü.
Lig bitti herkesin kafasında bunlar hala zorla maç oynatıyorlar takımlara. Çok garip gerçekten.
Bir de bu Süper finalin içinde eleminasyon sistemi de olmadığından maçlara verilen önem düşüyor normal olarak. Final dediğinin % 100 konsantrasyonla oynanır ve telafisi olmaz. Adı final ama bu maçların final havası yok pek.
En basitinden Bursaspor bugun kazanamasa bile iddiası devam edecekti grupta. Sonuçta daha 4 maç ve kazanılması muhtemel 12 puan olacaktı önümüzde.

Neyse sadede gelelim, maça gitmiyordum ama kadroları görüp Okan Deniz'in ilk 11!de oynadığını fark edince fırladım birden evden. Hem de başka hiç bir isme bile bakmadan. Okan haricinde kimlerin oynayacağını stada varınca öğrendim. Farkettim ki geçen hafta rotasyon yapmamasına rağmen rotasyon rotasyon diye ortalığı inletenlere cevap vermişti Ertuğrul Sağlam bir bakıma. Sivas 11'nden farklı tam 6 isim şans bulmuştu.

Bu değişimde Eskişehir maçının etkisi çok büyüktü tabiki de. Ertuğrul Sağlam aklı kupada olanlara bekleyin demiş ve ve motive etmesi düzenli oynayanlara göre çok daha kolay olan Turgay, Musa ve Okan gibi oyuncuları sahaya sürmüştü. Böylelikle hem N'diaye, Batalla ve Pinto da 4 gün sonraki Eskişehir karşılaşması için de taze tutulacaktı. Daha önceki yazımızda da yazmıştık, Bursaspor'un en büyük problemi fiziksel. 3-4 gün arayla aynı kadroyla rotasyona başvurulmadan oynanınca takımın ayarı bozuluyor. Buna bu yıl çok şahit olduk buna. Hatta dün bir arkadaşım hatırlattı, Bursaspor şampiyon olduğu sezonun ikinci yarısında sadece bir maç kaybetmişti. O da yine takımın Pazartesi Bursa'da Denizlispor'u mağlup ettikten 4 gün sonra  Cuma İBB deplasmanında gelmişti. Bunların hepsi tesadüf olabilir mi, bana göre değil.

Sonuç olarak güzel bir galibiyet aldık. Okan Deniz gibi bir yeteneği kazanırken Musa Çağıran da aklımızda tekrar soru işaretleri oluşmasına sebep oldu. Gece-gündüz gibi herif, anlayamadım gitti, beni yanıltmaya yemin etmiş sanki. Bir gün kendisine hayran bırakıyor, ertesi gün saçma sapan işler yapıyor, ayakta duramıyor, top ayaklarına dolaşıyor. Bu çocuğun da en büyük problemi kafasında, her maça aynı konsantrasyonla hazırlayamıyor kendini.

Dün sahada herkes görevini elinden geldiğince yapmaya çalışırken sonradan giren bir başka alt yapı çıkışlı arkadaş vardı ki 10 dakikası beni çileden çıkarmaya yetti.
Ah ulan İsmail.
Arkadaş bu ne gamsızlık.
Koşmuyorsun etmiyorsun, oyuna gireli iki dakika olmuş, eller belde.
Vallaha yazık, bir insan anca böyle bitirebilirdi sanırım kendini.

Bundan sonra önümüzde kupa maçı var, rakip iki maçta da yenemediğimiz Eskişehirspor.
Tüm şehir o maça kilitlenmiş durumda.

15 Nisan, 2012

Rotasyon!


Acı veren bir mağlubiyet oldu Bursasporlular için. Herkesin dilinde aynı soru "Üç günde ne değişti". Aslında değişen çok fazla bir şey yok. İbrahim sakatlığından dolayı götürülmemişti zaten Sivas'a.
Onun yerine Ömer-Stepanov ikilisinden birisinin oynaması gerekiyor, Ömer'in son maçlarda tekrardan dibe vuran formundan dolayı Stepanov tercih edilmiş. Stepanov oynayınca da kupa maçının kadrosundaki yabancılardan birinin kesilmesi gerekiyor. Burada da Carson tercih edilmiş.
Bunu da çok fazla eleştirmek yersiz, zaten kaç maçtır rakipler kaleye bir şut atıyorlardı maç boyunca o da gol oluyordu. Takımda üç gün önceki gibi oynadığı taktirde kaleciye de gerek kalmaması gerekiyor zaten. Vederson'un yerine de Mehmet Sak oynatıldı tek rotasyon diyebileceğimiz olay burada etki etti. Diğerleri zaten zorunluluktan yapılmış değişiklikler.
Yani öyle rotasyon kanalından hocaya sallamalar gereksiz yani. Git takımı maça iyi hazırlayamamış de ama rotasyon falan karıştırma yani.
Öyle bir durum yok çünkü.

Bir de şöyle bir durum var bizim takım fikstür sıkışıklığı bizim takıma pek yaramıyor. Şöyle bir baktım bu sezon ki maçlara da Bursaspor 3-4 gün arayla oynadığı maçlardan sadece ligin ikinci yarısındaki Kayseri-Mersin ikilisinden 3'er puan almış. Takımın çıkışa geçmesiyle de TFF'nin haftada 1 maç oynatmaya başlaması aynı zaman dilimine denk geliyor. Merak edenler buradan Bursaspor'un bu sezon oynadığı maçların tarihleriyle beraber sonuçlarına ulaşabilirler. Bunun nedenini sorgulayacak olursak.

Öncelikle takımın fizik gücü yeterli düzeyde değil, bunun sonucunda takım üç gün arayla oynadığı maçlarda aynı performansı yansıtamıyor sahaya. Buna çözüm olarak da uzmanlık alanı bu iş olan insanlardan yardım alması gerekiyor teknik heyetin. Mesela Fatih Terim gibi egosu tavan yapmış bir adam bile bu işi yabancı kondisyonere bıraktı artık. Galatasaray'ın bu sezon çıkışa geçmesi de Scott Piri'nin göreve başladığı Kasım ayından sonra oldu. Scott Piri geldikten sonra yıllardır fiziksel eksiklilerinden dolayı eleştirilen Emre Çolak gibi Aydın Yılmaz gibi adamların performanslarında gözardı edilemeyecek artışlar oldu. 

Bugüne dair yazılacak çok şey var biliyorum ama bana kalırsa en önemli nokta bu.
Yani Bursaspor bugün Ertuğrul Sağlam rotasyon yaptığı için falan yenilmedi. Hatta rotasyon yapmadığı için takım bu hallere düştü.
Neyse zaman laf salatası yapma zamanı değil.