27 Ekim, 2011

Orduspor:1 Bursaspor:1



Yine son dakika kabusu. Dedim ya, Buaralar top harbiden sevmiyor bizi.
Çok kötü bir Bursaspor izledik.
Kesinlikle galibiyeti hakedecek hiç bir şey yapmadık.


Ama 90+3'te de yemeseydik golü. Böyle olunca tahribatı da fazla oluyor.
Biz bile bu kadar yıkılıyorsak, futbolcuların ne halde olduğunu tahmin etmek bile istemiyorum.
O maçı oraya kadar getirmişken, öyle ya da böyle 3 puanı da cebimize koyup öyle gelmeliydik.
Galatasaray'ın, Trabzon'un puan kaybettiği, Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın birbirleriyle oynayacağı haftayı değerlendirmemiz gerekiyordu.

Ama dün akşam Bursaspor kadrosunun ne kadar kötü planlanarak oluşturulduğunu bir kez daha gördük.
Ön liberodan çakma sağ bek, santrfordan çakma sağ açık. Ortada hücumu hiç olmayan iki defansif ön libero..
İleri uçta ne yaptığı belli olmayan, top ayağına geldiğinde heyecandan titreyen, 3 metre rakibin yanına yaklaşamayan ama enteresan bir şekilde golünü atan bir santrfor.
Çok garip gerçekten. Tamam herifte var bir şeyler ama futbol öncelikle yürek işi.
Önce cesur olacaksın, mücadele edeceksin, o formanın hakkını vereceksin.
Bari kendi yetiştiğimiz A2 takımdan çocukları koyalım da 1-2 tanesini kazansak kardır.

Mesela ortasahada Adem-N'diaye gibi iki defansif oyuncu oynayacağına, Emre Pehlivan'ı oynatalım.
18 yaşına geldi bu çocuk. Şimdi oynamazsa ne zaman oynayacak. ileri uçta Okan Deniz'in neyi eksik ki Tagoe'den.
Geçtiğimiz sezon Nunez'i kazanıcaz derken Muhammet'lere sırt döndük.
Bu sene de Tagoe için Okan Deniz'i mi harcayacağız.
Hani biz alt yapıdan oyuncu yetiştirmeyi ilke haline getirmiş bir takımdık. Ne oldu o ilkelerimize?
Bu sene öyle ya da böyle gidecek, devre arasında yine bir transfer çılgınlığının içinde bulacağız kendimizi, bu çok açık.
Bari o zamana kadar biraz geleceğe yatırım yapalım.

Bir de hocamız bu takım şampiyon olan takımdan çok daha kaliteli dedikçe benim ona karşı olan güvenip azalıyor.
Belki kaliteli oyuncu sayısı daha fazladır, tamam kabulumuzdur. Ama...İşin bir de ama kısmı var...
Şampiyon kadroda çok fazla yıldız yoktu. Her futbolcu 3 aşağı 5 yukarı aynı çizgideydi.
Futbolcuların belli bir standardı vardı.
En önemlisi de takımda zayıf halka diyebileceğimiz kimse yoktu.
Futbolcuların tamamına yakını bu ligi tanıyan, bize gelmeden önce bir çok takımda oynamış, kendisini ispat etmiş isimlerden oluşuyordu.

Dün akşam da maçı izlerken üniversitede profesörün tekinin sorduğu soru geldi aklıma.
Herif derste öyle havadan sudan bahsederken:
"Çocuklar" dedi..
"Size bir sorum var..
Süreniz 10 saniye..Doğru cevabı veren benim dersimden geçecek, isterse sınavlara da girmesin, hiç mühim değil.."
Herifin sorduğu soru şu:
"Bir zincir ne kadar kuvvetlidir?"
..Tabi herkes suspus bir anda, "lan ne diyo bu adam" diye mırın kırın ederken herif anında cevabı da yapıştırıverdi:
"En zayıf halkası kadar.."

Bizim takımın da hali bu aslında.
Kaliteli oyuncu sayısı fazla olsa kaç yazar?
Zayıf halkalar çok zayıf olduktan sonra...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder