31 Aralık, 2010

Güle Güle..


Rüya gibi bir yıl geride kaldı.
Hayata yeşil-beyaz pencereden bakabilenler için o kadar mutlu, o kadar dolu doluydu ki.
Her anıyla bizlere "Ne Mutlu ki Bursasporlu'yum" dedirtti.
Hafızamıza o kadar sağlam kazındı ki yıl, hiç şüphe yok ki sonsuza dek hatırlanacak.

Güzel şehrim Bursa'ya varır varmaz evimden önce stadın yolunu tutuşlarım.
Annnemin "Sen bizi değil, Bursaspor'u görmeye geliyorsun" diye attığı tripler.
İki sınav arası yaptığım deplasman kaçamakları.
Gittiğim deplasmanlardan eli boş dönüşlerimiz, arkadaşlarım tarafından uğursuzlukla suçlanıp ligin 30. haftasındaki Ali Sami Yen deplasmanına götürülmeyişim.
Maç günleri yaptığım salak saçma totemler.
Şampiyonluk maçımızı evde tek başıma arkadaşın Fenerbahçe forması giyerek izlemem.
Bursasporumuz'u Şampiyonların liginde görmek. Bursa'da Rangers'ı Valencia'yı Manchester United'i izlemek. Şampiyonlar liginde bir önceki seneden kalan tüm totemlerimizin teker teker heba olması.

Çok güzeldi çook.
Tarifi yok işte bu duyguların.
Bursasporlu olmayan birinin anlamasının da mümkünatı yok.

Başta Ertuğrul Hocamız olmak üzere bize bu kadar güzel bir yıl geçirmemizde emeği olan tüm futbolcularımızdan Allah razı olsun.

Güle Güle 2010.
Seni hiç unutmayacağız 2010.
Bekle bizi 2011!!

25 Aralık, 2010

Transfer Dedikoduları #2


Önce ilgilenilen golcünün Prag'da olduğu söylendi.

Sonra da çok geçmeden isminin Bony Wilfried olduğu atıldı ortaya.

(Bony Wilfried)

Son gelen duyum ise çok enterasan. Ne kadar tesadüf olduğu bilinmez ama asıl hedefteki golcünün soyadında değil adından geçiyormuş "Wilfried".

Hem de bu isim öyle Prag'da falan değil, hemen yanı başımızda komşumuz Bulgaristan'daymış.


Wilfried Niflore

Niflore'nin istatistiklerine şurdan ulaşabilirsiniz. Link(1) 

Oyuncunun attığı gollerden bir kısmını ise şuradan izleyebilirsiniz: Link(2)

24 Aralık, 2010

Çelişki'ye Gel..




Sercan Yıldırım:
Son haftalarda yükselen performansı dikkat çekiyor.
Genelde gitmeyi kafasına koyan futbolcular transfer sezonu yaklaşınca bu şekilde performanslarını arttırırlar.

Volkan Şen:
Transfer sezonunun yaklaştığı şu günlerde Volkan Şen de ortalıktan kayboldu.
Son haftalarda hırçın tavırları dikkat çekiyordu, sezon başındaki Volkan'ın yerinde yeller esiyor.
Eğer bir oyuncu transfer sezonu yaklaştıkça hırçınlaşıyor, disiplinsiz tavırlarda bulunuyor, bunlara bağlı olarak da performansı düşüyorsa bu adam devre arasında takımdan ayrılmak istiyor demektir.

22 Aralık, 2010

Transfer Dedikoduları #1


Futbol Şube Sorumlumuz Mesut Mestan ismi sır gibi saklanan bir futbolcu hakkında transfer görüşmesi yapmak için Prag'a uçmuş.


***

Slavia Prag'da hem sol bek hem de santrafor oynayabilen bir oyuncu var.

Adam Hlousek..1988 doğumlu..

Geçen yıl Dünyanın En Yetenekli 10 Genç Futbolculsu arasında gösterilmişti..



Bu transferin şu aşamada gerçekleşeceğini falan düşünüyor değilim..

Maksat bilgi kirliliği olsun..

Bakarsınız haberi çıkar, gündem oluşur.

Biz de istediğimiz oyuncuyu kimseye çaktırmadan tutar kolundan getiririz kutsal topraklara. :)

21 Aralık, 2010

Gençlerbirliği:1 Bursasporumuz:5


Mutlaka kazanmamız gereken bir maça ne istediğimizi ortaya koyarak başladık. Gole ilk kez henüz dakikalar 5'i göstermeden, bir duran top organizasyonunda Serdar Aziz'in kafasıyla yaklaştık. Serdar kısa olmasına rağmen iyi zıplayabildiği için maç boyunca yüksek toplarda özellikle hücumda etkili oldu ama kafa vuruşunda henüz acemi olduğundan bu pozsiyonlardan sonuç alamadık.

Aradığımız golü Sercan'ın ayağından hiç beklemediğimiz bir şekilde bulduk. Sercan'ın ortas ahadan alıp 40-50 metrelik driblinglerine çok şahit olduk ama hiç birinin sonu bu maçtaki gibi güzel bitmemişti. David Villalar'dan Fernando Torresler'den görmeye alıştığımız plaseleri Sercan'dan görmek gerçekten çok keyifliydi.

Golden sonra ise futbolcularımız anlamsızca tempoyu düşürdüler ve tam içimizden "Bir tane attık, şimdi yatarız bu golün üstüne" diye düşündüğümüz dakikalarda Soner hepimizi uykudan uyandıran golü attı ve takımını beraberliğe taşıyan isim oldu. Savunma arkasına koşusu, topla buluşmadan önce kafasını kaldırıp kaleye bakması, çok çabuk karar verip İvankov'un üstünden topu filelere göstermesi gerçekten büyük bir alkışı haketti. Ama yenilen golde Soner'i kaçıran Serdar'ın ve top daha Soner'e gelmeden kendini yere çok çabuk bırakan İvankov'un hatalarını göz ardı etmemek gerek.

Yediğimiz şok golünün hemen 2 dakika sonrasında Ozan'ın ayağından tekrar öne geçmeyi başarmış olmamız ise maçın ibresinin tekrar bizim lehimize dönmesini sağlayan en büyük etmenlerden biriydi. İlk yarı bitmeden Batalla-Sercan ortaklığından bulduğumuz gol ise Gençlerbirliği takımının hayallerinin büyük ölçüde tükenmesine sebep oldu. Hele rakibin ikinci yarının hemen başında yanılmıyorsam Oktay Delibalta'nın ayağından kaçırdığı golün hemen ardından Turgay'ın ayağından bulduğumuz 4.gol maçın tamamen kopmasına sebep oldu. Bu golden sonra iki takımda rölantiye döktü işi ve son dakikada Nunez'in sayısına kadar da herhangi bir pozisyon yaşanmadı.

Devreyi 5 gollü zaferle kapatmamız psikolojik olarak büyük bir güç kazandırdı futbolcularımıza. Maçtan önceki yazımda da belirttiğim gibi bizim için Şampiyonlar Ligi'nde büyük yara alan özgüvenimizi geri kazanmamız şu aşamada çok daha önemliydi. Bazı kesimler "hala" sindirmek istemese de bu yarışın içinde 2. yarı ile birlikte daha güçlü bir Bursaspor olacağı aşikar.
Önümüzde Karşıyaka maçı var, ondan sonra tatil.
Haydi son bir nefes çocuklar..

17 Aralık, 2010

17.Hafta Rakibimiz: Gençlerbirliği

Yarın deplasmanda karşılaşacağımız Gençlerbirliği için sezonun en büyük hayal kırıklığı yaratan takımı diyebiliriz.
Geçen yılki genç kadrolarını korudular, transferi henüz lig bitmeden bitirdiler ve Thomas Doll ile yola devam kararı aldılar. Bunları alt alta yazdığımızda herşey olumlu gibi görünüyor ama olmayınca olmuyor işte.

Adamların yakasını sakatlık illeti bırakmadı bir türlü. Benim en beğendiğim yerli santrafor olan Mustafa Pektemek'in zamansız sakatlığı çok etkiledi takımı. Tabi sakatlıklar sadece Mustafa Pektemek ile sınırlı kalmadı, yenilerden en çok umut beslenen Steward'dan hiç faydalanamadılar, Debatik Curri, Ermin Zec gibi isimler tam takıma alıştılar derken tekrar sakatlandılar. Öve öve bitirilemeyen Cem Atan'ın nerelerde olduğunu bilen yok, Shane Smeltz ve Billy Mehmet gibi oyuncular da tarz olarak takımın oyun anlayşına pek uygun değiller, Mehmet Akgün de sakatlıktan yeni çıktı, son üç haftada kısa kısa süreler almaya başladı.

Tüm bu aksilikler rüzgarın gençler için tersten estirmeye yetti, kötü gidişin ardından yaprak dökümü Thomas Doll ile başladı ve takım yardımcısı Zumdick'e emanet edildi.  Zumdick'le çıkılan ilk Manisa deplasmanından alınan üç puanın ilerisi için umut ışığı olacağı düşünüldü fakat takım Galatasaray maçına kadar oynadıkları 5 maçtan sadece 3 beraberlik çıkarabildi.

Zumdick'in gelmesiyle takımın sadece oyun anlayışında değişiklikler oldu. Önceden daha fazla topla kendisi oynamayı yeğleyen takım artık rakibi kendi sahasında bekliyor, kontralarla sonuca gitmeyi hedefliyor.

Zumdick takımın saha içindeki dizilişiyle çok fazla oynamadı, Gençler hala 4-2-3-1 oynuyor. Kalede Eski Bursasporlu Serdar Kulbilge belirli bir istikrarla oynamaya devam ediyor. Kaleciliğini beğenirim ama geçen yıl ki maçta yaptığı spor ahlakına aykırı davranışlardan dolayı kendisi hakkında çok fazla yorum yapmak istemiyorum.
Savunmanın sağında görev alan Orhan Şam ise stoper kökenli olmasına rağmen Galatasaray maçında Sergio Ramos gibiydi resmen. Biz sağ bek arıyorsak çok fazla uzaklara gitmeye gerek yok.
Savunmanın solunda değerlendirilen Murat Kalkan ise ligin ortalama sol beklerinden.
Ne öldürür ne güldürür derler ya işte öyle bir adam bu Murat.
Herif 4 sezondur süperligde yaptığı asist sayısı sadece 3.

Gençlerbirliğinin tandeminde ise hiç hesapta olmayan bir isim olan Kulusiç sezon başından beri büyük bir istikrarla 1.90'lık boyuyla taşıyor formayı. Yanında ise agresif, çevik, boyu kısa ama iyi zıplayabilen bir isim olan Aykut Demirci tercih ediliyor. Aykut'un agresif tavırları rakip takımda olduğu için insana antipatik geliyor ama biz de olsa çok severdik, orası ayrı.

Savunmanın önünde kesici rolünde Cem Can değerlendirilecek muhtemelen, onun önünde Oktay Delibalta ve Soner Aydoğdu isimleri çift yönlü oynamaları için görevlendirilecekler. Soner gerçekten üst düzey yetenekleri olan bir oyuncu, kendine bakarsa çok büyük futbolcu olabileceğini düşünüyorum.
Hücum hattının kanatlarında Serkan Çalık ve Hurşut isimleri değerlendirilip en uçta Billy Mehmet'le başlayacaklar maça.

Bize karşı da oyunu kendi yarı alanlarında kabul edip hızlı  hücumlarla sonuca ulaşmak isteyeceklerdir. Geçen yılın son maçına benzer bir 90 dakika bekliyorum.
Umarım Serdar daha maçın 3.dakikasında zaman geçirmeye başlamaz da güzel bir maç izletir iki takımda izleyenlere. Trabzonspor maçının sonucu ne olursa olsun devre arasına 3 puanın moraliyle girmek çok önemli. Futbolcularımızın pek iç açıcı geçmeyen Şampiyonlar ligi deneyimi ile sarsılan özgüvenlerini tekrar kazanmaları ligin ikinci yarısı için transferden çok daha önemli bana göre.

Muhtemel Kadrolar:
Gençlerbirliği:

Football Fans Know Better


Bursaspor:
Football Fans Know Better

15 Aralık, 2010

Keşke Yürüseydin Hep Böyle...



Çocukluk kahramanımız Majid Mususi'nin vefatının 5. yıl dönümü bugün.
Nur içinde yat büyük usta.
Bursasporlu seni asla unutmayacak..

14 Aralık, 2010

Bursasporumuz:2 Kasımpaşa:1


Zor maçtı..
Ama bizi zorlayan rakipten çok hava şartları oldu..
Herkes maçı oynattığı için Halis Özkahya'nın cesaret örneği gösterdiğinden bahsediyor ama bana göre yaptığı büyük bir cahillik örneği.
Zemin sadece karla kaplı olsa tamam da buzlu zeminde ekmeğini futboldan kazanan adamların geleceklerini riske atmaya kimsenin hakkı yok.
Üç sezon önceydi yanılmıyorsam, Konya'da buna benzer bir zeminde Uğur Uçar'ın yaşadığı sakatlığı hatırlayan çoktur. Adam en formda olduğu zamanda futboldan iki yıla yakın uzak kaldı.
Döndükten sonra da asla eski performansına ulaşamadı. Galatasaray'dan Ankaragücü'ne sürüldü, orda da kesinlikle ümit vermiyor.
O sağ kanatta fırtına gibi esen çocuktan eser yok. Herkesin koşamıyor diye eleştirildiği Alex'ten bile daha ağır bir görüntü verdi Fenerbahçe maçında.

Maça dönecek olursak, gollerin tamamının asistini zemin yaptı diyebiliriz. Zaten bu zeminde yok ben topu alayım dribling yapayım falan olmazdı, olmadı da.
Ertuğrul hocanın ben dün zemine göre takım çıkarmasını beklerdim şahsen ama sahanın bu kadar kötü olabileceğini o da tahmin edemedi herhalde. 65.dakikada Sercan'ı çıkarıp Ömer'i santrafor'a kaydırması, karda kaybolan Batalla'nın yerine Bekir Ozan'ı oyuna dahil etmesi zemin şartlarına uyum adına yapılmış hamlelerdi. Ama yinede hücum alanında etkili olmayı başaramadık.


Kasımpaşa son bölümlerde tehlikeli kontralar da yakaladı ama bunlardan faydalanamadılar. Tam maç gitti dediğimiz anlarda şansımızın da yardımıyla bulduğumuz gol ilaç gibi geldi.

Dün akşamın bizim takımda en iyi ismi hiç kuşku yok ki bu hava şartlarına diğer futbolculara göre daha alışkın olan Gustav Svensson oldu. Ergiç ve Batalla'nın kaybolup gittiği maçta orta saha göbeğini tek başına idare etti.  

Ligde uzun bir aradan sonra ilk defa 90 dakikanın tamamında görev alan bizim çocuk Serdar Aziz de performansıyla göze batan bir diğer futbolcumuz oldu. Gerek çabukluğuyla kazandığı ikili mücadeleler gerek de savunmadan çıkardığı toplardaki başarı yüzdesi ile ilerisi için olumlu sinyaller verdi.

Sonuç olarak beş İstanbul takımının da haftayı puansız kapattığını görmek gerçekten çok güzel bir duygu. Şimdi önümüzde Gençlerbirliği deplasmanı var.
Galatasaray maçında ortaya koydukları futbol gözümü korkutmadı değil. Zor maç olacak ama devre arasına kayıpsız girmek gerek.

13 Aralık, 2010

16. Hafta Rakibimiz: Kasımpaşa



Ligin dibine demir atmış Kasımpaşa ile haftanın son maçını kendi sahamızda seyircisiz olarak oynayacağız. Dört İstanbul takımlarının da haftayı mağlubiyetle kapatığı haftada İstanbul'un 5.takımına da mağlubiyeti tattırıp "Bu Yıl da İstanbul'a su bile yok" sözünü tekrardan söyletmek istiyoruz.
Ligdeki konumuz açısından da bu maç çok önemli..Lider Trabzonspor boş-beleş penaltılarla kazanmaya devam ederken 3,4,5.sıralardaki takımlar puan alamadılar.

Biz de Şampiyonlar Liginin bitmesiyle artık tüm enerjimizi yurt içine bundan böyle.
Şampiyonluk yarışında biz de varız diyebilmemiz için de bu maçta galibiyet harici hiç bir skor tatmin etmez bizi. Öyle ya da böyle Trabzon 39 puan yaptı ve devreyi lider tamamlamayı garantilediler.
Bizim ise kalan 2 maçı da kazandığımızı varsaydığımızda bile toplayabileceğimiz maksimum puan 37 olacak.

Rakibimiz Kasımpaşa'ya bakacak olursak sürpriz bir şekilde yokları oynuyorlar bu sezon.
Oysa herkes çok umutluydu onlardan.
Bence bu kötü gidişin en büyük sorumlusu Yılmaz Vural'ın ta kendisi.
En önemli oyuncularını yok pahasına kaybettiler.
Hadi Moritz'i Kayseri kaptı diyelim ama onun dışındaki Koray Avcı, Emre Toraman, Murat Erdoğan, Cenk İşler gibi takımın kaptanlarını Yılmaz Hoca kendisi gönderdi.

Belki bireysel olarak bu oyuncuların daha kalitelilerini, daha gençlerini transfer ettiler ama bir türlü takım olamadılar. Yukarıda belirttiğim tecrübeli isimler herkesin düştü gözüyle baktığı Kasımpaşa'ya sahip çıktılar. Barış, Yekta, Şahin gibi genç oyunculara abilik yaparak onların da performanslarını yükselmesini sağladılar, takım olgusunun oluşmasında büyük bir birleştirici rol üstlendiler ama Yılmaz Vural bu adamların kellesini uçurmada tereddüt bile etmedi.

Tecrübeli isimler gidince gençlerin de sesi soluğu kesildi. Barış'a bakıyoruz her hafta ayrı bir hata yapıyor, takımı yakan isimlerin başında geliyor. Yekta'ya genç yaşta kaptanlık pazubandı emanet edilmiş adam sadece kendine oynuyor. Şahin'in zaten varlığıyla yokluğu belli değil. Yılmaz Vural'la yeniden kendini buldu dediğimiz Ergün Teber yine ortalarda yok.

Ligin en çok gol yiyen takımı ünvanını da elinde bulunduran  Kasımpaşa en büyük sorunu takım savunmasında yaşıyor. Ön tarafta hücum presiyle alakası olmayan gamsız oyunculara bir de ligin en hata yapmaya müsait savunma hattına en güven vermeyen kalecisi de eklenince içinden çıkılmaz haller alıyor takım.
Savunmanın kanatlarındaki Keller ve Sancak o bölgenin oyuncuları değiller.
Kademe anlayışları yok denecek kadar az. Göbekteki Barış ligin direkt oynayan stoperlerinin en genci, Luis Henrique'yi beğenirim aslında ama konsantrasyonu çok düşük bir oyuncu hiç beklemediğiniz anda sürpriz hatalar yaparak yakabiliyor takımı.

Savunmanın önündeki Tjukuzu da herkesin bildiği gibi ligin en ortamcı yabancılarından. Yaşı 30'u geçti ama hala kendisine güvenilip yola çıkılabilecek bir adam olamadı. Yanında son maçlarda değerlendirilen Hüseyin Kala'yı ise hiç tanımıyorum, sezon başında Beypazarı Şekerspor'dan alınmış ama izlediğim Kasımpaşa maçında varlığını farketmek için epey çaba sarfettim. Buarada Tjikuzu Bursa'ya getirilmemiş onun yerine ilk düşünülecek isim Bulgar Sarmov olacaktır, çok vasat bir oyuncu o da.

Ortasahanın sağında Yılmaz Vural'ın kazanmak için büyük çaba sarfettiği Varela'nın dünya umrunda değil. O da takımın genel haline ayak uydurmuş durumda. Solda Yılmaz Vural'ın ısrarla verim almaya çalıştığı Korhan ise yadırgamaya devam ediyor yerini.
Çok koşuyor ama üretkenlik sıfıra yakın.
Aslında Tjikuzu'nun yanında kullanılsa çok daha verimli olabilir takıma. Onun yerine de bugün Ergün Teber savunmanın soluna çekilerek Sancak ön tarafa kaydırılabilir. Yılmaz Vural bizim sağ kanadımıza mutlaka önlem almayı düşünecektir ilk etapta.

Ortasahanın önünde serbest olarak oynatılmaya çalışılan Yekta Kurtuluş ise takımdan ayrılmayı kafasına koymuş olmalı ki sadece kendine oynuyor son haftalarda. Geçen yıl ligin ikinci yarısında damga vuran Yekta'nın  yerinde yeller esiyor resmen.

En uçta ise büyük ihtimal Gökhan Güleç tek başına kullanılacak bu akşam. Henüz golle tanışamayan Gökhan yeteneğine ihanet eden adamların başında geliyor. Adamda her şey var ama bir türlü gösteremiyor kendini. Basit bir psikolojik destek ile tekrar Beşiktaş'ta ilk parladığı günlere geri dönebilir bu adam.
Burak Yılmaz başardıysa Gökhan da pekala başarabilir. Gökhan'a Şenol Güneş gibi sakin, hata yaptığında bile moral verecek, ona inandığını hissettirebilecek bir hoca lazım, bu ismin Yılmaz Vural olamayacağı ise gün gibi ortada.
Kasımpaşa'nın muhtemel 11'i:

Football Fans Know Better

11 Aralık, 2010

BOYKOT(!)


Bursasporumuzu ağız birliği etmişcesine karalama kampanyasının hedefi ilan edenlere tepki olarak İstanbul medyasını Boykot ediyoruz.

10 Aralık, 2010

Adamsın..



Genç futbolcumuz Serdar Aziz sözleşmesini 2015 yılına kadar uzatmış şu sözleri söylemiş basın toplantısında:

'' Öncelikle burada olmaktan dolayı çok mutluyum.Bursaspor'un alt yapısından yetiştim ve Bursa doğumluyum.Sözleşme uzatma teklifi gelince seve seve kabul ettim.İnşallah Bursaspor'a daha faydalı bir oyuncu olacağımı düşünüyorum.Burdaki öncelikli hedefim takım kaptanlığına yükselmek ve A Milli Takım'a gitmek. Zaten İstanbul kulüplerine gitme hayallerim olsaydı Bursaspor ile sözleşmemi uzatmazdım.'' 

Gündemden / BJK Saha İçi


Sınavdı projeydi derken pek fazla zaman ayıramadık bloga. Aslında 1-2 kez yazmaya niyetlendim ama sürekli yeni olaylar geliştiğinden gündemin neresinden tutacağımın kararını veremedim bir türlü.

Öncelikle Beşiktaş maçından başlayacak olursak:

Schuster şunun şurasında 2-3 hafta önce ilkel futbol oynatığı için bok attığı Ziya Doğan'ın sistemiyle sürdü takımını sahaya..
Rakibi kendi yarı alandında bekle..
Ortasahayı kalabalık tut.
Futbol oynamasına izin verme, her ortasahayı geçtiklerinde, her duran topta it, çek.
Kazandığın topları ilerideki hızlı oyuncularının koşu yollarına doğru kullan.

Biz ise  kesinlikle puanı haketmek için bir şey yapmadık sahada. O yüzden mağlubiyeti çok normal karşıladım şahsım adıma.
Bizim içim maçta üç kırılma anından bahsedebiliriz.
Bunlardan ilki İbrahim sakatlanması oldu. İbrahim'in sakatlığında hocanın kimi tercih edeceği çok önemliydi. Hızlı hücumcuları olan rakibe karşı sırf daha tecrübeli diye Stepanov'u Serdar'a tercih etse çok kızardım herhalde Ertuğrul hocaya. Maçı yine kaybettik ama kendisi bu cesur olduğu kadar akıllıca olan bu kararı için bile büyük bir tebriği hakediyor.

İkinci kırılma anı ise hiç kuşku yok ki Volkan Şen'in atılma pozisyonuydu. Volkan bir sorumsuzluk yapmıştır ama pozisyona ülke toprakları dışında kırmızı kart verecek bir hakem var mı çok merak ediyorum.
Şunun şurasında 2-3 sene önce Emre'lerden Lugano'lardan saha içinde resmen dayak yiyen Fırat Aydınus nasıl olur da bizim maçta delikanlı kesildi anlamak gerçekten çok güç.

Bizim için maçtaki üçüncü ve son kırılma anı Serdar Aziz'in son dakikalarda direğin içinden dönen topu gol olsa belki de çok farklı şeyler konuşuyorduk şimdi. Ertuğrul Sağlam "Cesur Yürek" Serdar da yeni "Gladyatör" olarak İstanbul basınında çok yerlerini almışlardı çoktan.
 Serdar'ın da performansı muazzamdı. Ömer'den 4 numarayı kaptanlık pazubandı ile birlikte alacağı günler çok yakında.
Aidiyet duygusundan yoksun Eren, Muhammet ikilisi  kudurup dursunlar bizim Serdar'ımız Şampiyonlar liginde top oynuyor.

04 Aralık, 2010

15. Hafta Rakibimiz: Beşiktaş



Beşiktaş sezon başından beri sakatlıklarla boğuşmaya devam ediyor.
Herkes şanssızlıktan bahsediyor ama bu kadar sakatın aynı anda verilmesinin sadece şansla izahı olamaz.
Olmamalı da bence.
Kaldı ki bu sakatlıkların çok azı darbeye bağlı gelişmiş. Adele sakatlıklarının en büyük sorumlusu futbolcuların kendisi olur çoğunlukla.
Ya kendisine bakmaz, ya da iyi ısınmaz.
Eğer bir takımın yarıdan fazlası bu tip sakatlıklar yaşıyorsa da önce o takımın ne kadar doğru çalıştığına bakılmalıdır. Şanssızlık diyip işin içinden çıkmak en kolayı tabi.
Sonra "Bursaspor çok ballı takım, sakatlanmıyor futbolcuları" falan diyor millet ama kimsenin aklına Ertuğrul Sağlam'ın Spor Akademisi mezunu olduğu, yüksek lisansını da "Futbolcu Sakatlıkları" üzerine yapmış olduğu gelmiyor niyeyse..

Neyse Beşiktaş'a dönecek olursak kalede CSKA maçını iyi ısınmadığı için tamamlayamayan Cenk Gönen bize karşı sahada olacakmış bir aksilik olmazsa.
Kendisini çok beğenirim, 14 yaşından beri de takip ederim. 88 jenerasyonunun ilk milli takım kalecisidir, eski kulübü Göztepe ile de ilk A takım maçına 16 yaşında şimdiki takımı Beşiktaş'a karşı oynamıştı yanlış hatırlamıyorsam.

Savunmaların sağ kanadında Hibert ısrarı sürüyor, savunması kötü, hücuma çıkışları iyi ama final pasları kötü olan bir oyuncu. Kısacası Sabri'nin ne yaptğını bilen hali diyebiliriz onun için.
Solda ise İsmail, İbrahim ikilisinden birini tercih edecek Schuster bu isim de büyük ihtimal İbrahim olacaktır. İsmail'in haftada 3 maçı kaldırabilecek yeterliliği yok çünkü, hele yağmur falan da yağarsa İsmail tamamlayamaz maçı, illa atar alt-üst bir adelesi.
Tandemde son haftalarda Ersan-Toraman ikilisi terci ediliyor. Sezona Zapo-Toraman ile başladılar ama iki 1.80'lik stoperle bu ligde mücadele etmek biraz zor. Ersan'ın Zapo'ya tercih edilmesinin başka bir izahı olamaz çünkü.

Ortasahada sakatlar iyileşince Necip ilk kulübeye çekilen isim oldu. Marco-Ernst-Guti gibi yaş ortalaması 33 olan oyuncular da dakikalar 60-70'i bulunca düşüyorlar oyundan, yarın aralarına Necip ile bir gençlik aşısı enjekte edilmezse maç beklediğimizden kolay geçebilir. Tabi burda Ertuğrul hocanın o bölgedeki tercihleri de çok önemli. Umarım Şampiyonlar ligi maçlarında olduğu gibi;
-----Svensson
Ergiç--------Insua

Gibi bir dizilişle çıkmayız sahaya. Insua her ne kadar Kayseri maçında bizi öne geçiren golü atmış olsa da temposu yüksek maçlarda çok yetersiz kalıyor. Takımın en çok koşan oyuncusu olarak istatisliklerde kendine yer bulsa da top kazanmadan maçı bitiriyor ilginç bir şekilde.

Geçen yıl bu tarz zorluk derecesi yüksek maçlarda Insua yerine kullanılan Bekir Ozan çok daha yararlı oluyordu. Hücuma katkısı çok fazla olmasa da çok daha fazla top kapıyordu.O top kaptıkça da biz daha fazla hücum şansı yakalıyorduk.

Beşiktaş'ın hücum hattına baktığımzda ellerinde çok fazla alternatiflerinin olduğu söylenemez.
Schuster Tekke'yi affeder mi, Hilbert gibi İsmail gibi kanat hücumcuları savunmada değil de daha önde kullanır mı bilemem. Ama durumları maç saati belli olacak denilen Tabata ve Nobre'de yarın oynayacak seviyeye gelmezse elinde sadece Holosko ve Ali Kuçik kalıyor öndeki 3'lüde oynatabileceği.

Beşiktaş'ın muhtemel 11'i:
Football Fans Know Better