29 Mayıs, 2010

Transfer Kolpaları


Gün geçmiyor ki kulislere yeni transfer bombaları düşmesin..
Kimine kuşlardan haber geliyor , kimilerine ak sakallı dede görünüyor.

O kuşlardan biri geçen gün bana da uğradı..
Görüşülen bir çok isim olmasına rağmen 1 kişinin transferinin gerçekleşmesi %99'lara çıkmış..
Bu isim Aston Villa'lı Marlon Harewood.
Transfer kesinleşsin daha ayrıntılı bilgilerin yer aldığı bir yazı yazarız.

Marlon Harewood'u hiç izlemedim adam gibi ama dün geceden beri araştırıyorum, sanki bu adam bizim bildiğimiz Herve Tum.. :) Ayrıca gol atmaktan çok yanındakine attırmayı sevdiği konuşuluyor..

Düşünüyorum da bizim Sercan'la Harewood gerçekten ilginç bir ikili olacaklar..
Sercan'ı zaten biliyoruz da Harewood da yanındakine attırmayı seviyorsa vah bize vahlar bize..

Harewood: "Sercan'ım, hadi koçum bu gol senin"

Sercan: "Olur mu Marlon abi al sen at"

Harewood: "Ayıp edion Sercan'ım, sen gençsin, atman lazım"

Sercan: "Estağfrullah abi, buyur sen buyur, su küçüğün gol büyüğün"...

Allah hepimize sabır versin ne diyelim..

26 Mayıs, 2010

Yaşayan Efsane Veli Acar..


Bizim Veli Acar Bursaspor tarihine geçmiş şimdiden.
Adam formayı formayı giydiği 4 sene içinde 2 şampiyonluk kupası kaldırdı ve tarihimizin o kutsal forma ile en çok şampiyonluk yaşayan futbolcusu olmayı başardı.

Raşit Çetiner, Engin İpekoğlu, Bülent Korkmaz, Samet Aybaba, Güvenç Kurtar..Takımı kim çalıştırırsa çalıştırsın tahtaya önce Veli'nin adını yazdılar.10 numara oynadı, sağ kanada geçti, solda değerlendirildi.
Sonra bir baktık savunmanın sağına geçmiş, ardından da sola.
Kısacası Veli Acar Bursaspor forması giydiği süre içerisinde her hocanın jokeri olmayı başardı başarmasına da hep idare etmeye çalışan bir oyuncu oldu..
Koştu, sadece koştu.
Başka da bir nanesini göremedik maalesef bu adamın.4 yılda attığı gol sayısı 2, yaptığı asist sayısı 5..Bunlardan zaten 2'sini de ilk sezonunda TFF 1.ligde Dardanel'e karşı yaptı..
Sanırım idman topçusu tanımlası Veli'nin üzerine oturuyor tam olarak.

25 Mayıs, 2010

Sezon Sonu Değerlendirmesi..(II)


Performanslarıyla En Çok Şaşırtanlar: İbrahim Öztürk,Turgay Bahadır

Sezon başında yaptığım değerlendirmede İbrahim Öztürk'ü takımın en gereksiz adamlarından biri olarak gördüğümü belirtmiştim..
İlk kez 17.haftadaki BJK maçında ilk 11'de forma şansı bulan İbrahim öyle bir performans gösterdi ki bir daha çıkarmadı o formayı.İkinci yarıda özellikle evimizde oynadığımız maçlarda süratini müthiş kullanarak rakiplerin kontra ataklarına karşı tek başına savaştı.Takımımız Manisa,Denizli,Antalya gibi takımlara karşı herhangi bir süpriz yaşamadıysa hiç kuşku yok ki bunda İbrahim'in payı çok büyük.Her ne kadar hücumda Zapo'nun yaptığı katkıyı yapamasa da hakkını vermek lazım bu adamın.Helal olsun.

Turgay'dan bir çok kez bahsettim o yüzden aynı şeyleri tekrarlamaya gerek yok.
Sezon başında en çok sövdüğüm adamın şimdi buralara gelip milli takım seviyesine yükseldiğini görmekten ilginç bir durum, helal olsun Turgay' da..

Hiç Şaşırtmayanlar: Veli Acar,İglesias

Veli'ye büyük bir teşekkür borçluyum herhalde. Senelerdir 1 kere bile yanıltmadı beni.Her sene 1-2 maç oynayıp takımda kalmayı başarıyordu fakat bu sezon hoca anladı ki Veli'den hayır beklemenin kırmızı karın yağmasını beklemekten pek bir farkı yok, o da A2 takımından İsmail'i çıkardı, Volkan Şen'e alternatif olarak kullandı..

İglesias'tan da futbolun içinde olan herkes gibi ben de zerre kadar umutlu değildim ki şaşırtmadı da hiç kimseyi.Takımın o anda giden Tadeu ve Shin'in yerine bir takviyeye ihtiyacı vardı, parasızlıktan mülayim bir adam olan İglesias getirildi..En azından Batalla'ya arkadaşlık etti o bile yeterli aslında..

Sezonun şaşırtmayanları arasına beklentileri tam anlamıyla karşılamayı başaran Zapo, Ergiç, Batalla gibi isimler ile istikrarlı bir çizgide performanslarını sürdüren Ali Tandoğan, Hüseyin ve Mustafa Keçeli de girebilir aslında..

Yılın Özel Adamları:Tuna ve Kirita
İkisi de çok fazla forma şansı bulamadılar ama takıma verdikleri pozitif enerji için bile teşekkürü hakediyorlar bence.Yedek kalsa bile çalışmayı bir an olsun bırakmayan, oynayan oyuncuların kuyusunu kazmanın derdine düşmeyen alternatif oyuncu bulmak çok zor artık günümüzde.O yüzden bence bu şampiyonlukta Tuna ve Kirita'nın payı görünenden çok daha fazladır bana göre.

Sezonun Süpriz Çıkışı:
İsmail Haktan Odabaşı

Sezonun Sinek İkilisi:
Yenal Tuncer, Veli Acar

Sezonun Kare Ası:
İvankov, Ömer Erdoğan,Volkan Şen,Ertuğrul Sağlam

23 Mayıs, 2010

Sezon Sonu Değerlendirmesi..(I)



Sezonun Hayal Kırıklıkları:

Öncelikle en büyük hayal kırıklığı olarak çekik gözlümüz Shin Young Rok’un yaptığı büyük cahillikten bahsedebiliriz..Şimdi kafasını taşlara vuruyordur ama ne fayda.

Diğer bir hayal kırıklığı ise Sercan’ın İvankov’ la eşit sayıda gol atmış olmasıdır bana göre.Zaman zaman performansını çok yukarılara çekmiş olmasına rağmen koca sezonda attığı gol sayısı sadece 4, bu gollerin ikisini de ilk iki hafta atmış olması gerçekten ilginç. Sezon başı kampına katılamaması, ardından yaşadığı talihsiz sakatlıklar Sercan’ın özgüvenini de kaybetmesine neden oldu, önümüzdeki sezon bambaşka bir Sercan olacaktır sahada, bundan hiç kuşkum yok ama bence bu sezon hayal kırıklığından öteye gidemedi..

En Çok Gelişme Gösterenler:

Geçen yıl bitti denilen Volkan Şen’in en dibe vurduğu zamanlarda Ertuğrul Sağlam’ın eline düşmüş olması en büyük şansıdır bana göre. Volkan kendine kendine çalım atmaktan başka hiçbir şey yapmayan bir futbolcuyken şuan geldiği nokta gerçekten alkışı hak ediyor.

Diğer bir gelişme gösteren isim olarak da Ozan İpek’in ismini verebiliriz. Bir buçuk sene önce iki alt ligden gelip de bu yıl şampiyon takımın en önemli silahlarından biri olabilmek akla mantığa sığacak bir durum değil.

Sezon başında kendine bile hayrı olmayacak kadar inançsız, 1.90 boyuna rağmen 1.70’lik adamlar karşısında bile hava topu kazanamayan Turgay Bahadır’a o kadar çok sallamıştım ki..Hatta kaybettiğimiz Fenerbahçe maçından sonra “Yeni Kanser Turgay Bahadır” başlığına bile atmıştım direkt olarak..Turgay’ın şuan ligin en değerli santraforlarından biri olduğunu görmek beni her ne kadar mahçup etse de gerçekten gurur verici..

Yıllanmış Şaraplar:

Önceki sezon bittiğinde en çok İvankov’un değişmesini istiyordum takımdaki..Yaşının ilerlemesiyle reflekslerini yavaş yavaş kaybetmesi, kendine çok güvenip basit hatalar yapması, ve önlenemeyen yan top zaafları bu görüşümü savunmamdaki en belirgin dayanaklarımdı.Ama İvankov bu yıl neredeyse hatalı gol yemedi, geriden takımı bir lider gibi yönetti, en kritik anlarda kurtarışlar yaptı, herkesin bacaklarının titrediği zamanlarda çıktı penaltı kullandı, kısacası şampiyonlukta futbolcular üzerinde en büyük payı kime verirsin deseler bu isim hiç kuşku yok ki İvankov olur..

Ben dahil bir çok kişinin kaptanın ağırlığının başımıza dert olacağını düşündüğümüz anlarda imdadına Ertuğrul Hoca yetişti ve Ömer’in yanına İbrahim’i gönderdi ve böylece kaptanın performansı zirveyi zorlamaya başladı..Tam bu maç gitti dediğimiz anlarda çıktı asist yaptı, gol attı, takımı ipten aldı..Sezon sonunda kaldırdığı kupa da eline çok yakıştı, tebrikler kaptan..

Ali Tandoğan diyince bir buçuk sene öncesine kadar hep çirkeflikler, takım içinde çıkan sorunlar geliyordu aklıma..Ama o Ali Tandoğan Bursaspor’da ağabeylik görevi üstlendi, genç oyuncularımıza örnek oldu, yeri geldi kaptanlık pazubandını koluna geçirdi..Saha içinde de mükemmel bir performans çizdi, takımın asist kralı oldu, tebrik etmekten başka ne gelir ki elden..

19 Mayıs, 2010

Gözün Aydın Anadolum!!



Sezonun son maçında açılmak üzere hazırlanan pankart provalar esnasında Bursa'daki lodoston dolayı parçalanmış..
Ve bu pankart dünyanın ilk ışıklı pankartı olacaktı kısmet değilmiş..
S.A.G.S. grubuna sonsuz teşekkürler..




(pankartın orjinali)

18 Mayıs, 2010

Pankartların Dili // Renklere Aşığız..








Son maçta açılan pankartlar o kadar güzel ve etkileyici olmuş ki, hazırlayan tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum.

"Kupayı Alsan Ne Farkeder, Formayı Terlettin O Bize Yeter"
"Öyle Mutluyduk ki Bu Sene..Şampiyonluğun Canı Cehenneme"
"Şampiyon Güzel Ve Masum Demek, Tıpki Annem Gibi"

Şampiyonluk Gözyaşları..


Sevgiliyi Kıskanmak..


Şampiyonluğumuzu ilan etmemizin üzerinden 24 saatten fazla geçti ama durumu idrak etmede hala sıkıntılar yaşıyorum.
Hayal aleminde gibiyim sanki.
Her an biri dürtecek her şey bitecekmiş gibi geliyor.

Durup durup "Her türlü Bizans Oyunlarına Rağmen İstanbul Hegomanyasına Son Vereceğiz" yeminini ettiğimiz günleri hatırlıyorum..
İstanbul takımlarına karşı yıllardır ne kadar başımızı bir an bile eğmeden mücadele ettiğimizi düşünüp düşünüp gururlanıyorum.
Sonra bir anda "O Senenin Bu Sene" olduğunu farkediyorum.
Gözlerim doluyor..

Televizyon, internet, gazete...
Her yerde Bursaspor'dan bahsedildiğini görünce mutlu oluyorum ama içten içe de kıskanıyorum aslında.
Aynı sevgililerin birbirini kıskanması gibi bir duygu bu benimkisi.
Bursasporum sadece benim olsun, başka hiç kimse onun adını anmasın istiyorum.

Açıkçası o reyting maymunlarının hiç biri samimi gelmiyorlar bana.
İlk başta bize övgüler yağdırıp şirinliklerini gösterdiler..
Sonra baktılar ki iş ciddi,
Sivas'a falan benzemiyor Bursa..
Çok geçmeden "Şampiyonluk Baskısı"nı kaldıramaz diye bir şey attı delinin teki ortaya.
Sonra da hepsi ağız birliği etmişçesine bağıra bağıra bir taraflarını yırttılar "Bursaspor Sonunu Getiremeyecek" diye.
İlk puan kaybımızda zil takıp oynadılar, o yırttıkları yerlerine de bir güzel kınaları sürmeyi ihmal etmediler.
Şimdi de hepsi "Ben Demiştim" edebiyatı yapıyorlar, şaka gibi.
Gülerim memleketimin ağlanacak haline.

Ve son olarak da kendime sallamayı da ihmal etmiyorum akşamdan beri...
Ne ters adamım yahu.
2004'te Sakarya'da küme düştük, ben Bursa'daydım.
2010'da Bursa'da şampiyon olduk, ama bu kez ben Sakarya'dayım :)


(Fanatik'in Şampiyonluğumuzu Duyurduğu Baskısı)

17 Mayıs, 2010

ŞAMMPPİİİYYOOONN!!!



Önceki gece rüyamda kendimi Fenerbahçe formasıyla şampiyonluk kutlarken görünce totemlerin kralını yapıp maçı evde tek başıma ev arkadaşımın FB forması giyerek takip ettim.

Maçların 80.dakikalarına doğru fena olduğumu hissedince arkadaşlarımı çağırdım geldiler beni.
Yeni yeni kendime başladım.
Yarın da çok önemli iki finalim var.
Kafayı toparlayabilirsem ders çalışmaya çalışacağım.
Sabaha kadar uyku haram yani..

İlk fırsat bulduğumda becerebildiğim kadarıyla bir "şampiyonluk" yazısı yazmayı planlıyorum..
Allah başta hocamız olmak üzere tüm futbolcularımızdan razı olsun..
Bizi bu mutluluğu yaşattılar ya, istesinler canımı verelim bu saatten sonra..

Ama son olarak ne kadar kendimi frenlemeye çalışsam da şu gazoz kapağının mucidi William Painter'i anmadan geçemiyorum..

15 Mayıs, 2010

Kara Gün..



Bugün 15 Mayıs 2010.
Süperlige veda etmemizin 6.yıl dönümü.
Ne üzülmüştük o zamanlar.
Ne gözyaşları dökmüştük,
Ne zaman küme düşen bir takım görsem aklıma hep o günler gelir, duygulanırım, gözlerim dolar..

Her şerde bir hayır vardır derler, belki o günleri yaşamasak bu günleri de göremeyecektik..
O yüzden çok fazla üzülmemek lazım aslında ama doğamızda var işte, ne kadar da üzülmeyelim desek engel olamıyor insan bazı şeylere..

Yarın da "şampiyonluk" maçına çıkacağız, ipler bizim elimizde değil maalesef..
Aynı bundan 6 sene öncesinde olduğu gibi..
Ne diyelim her karanlığın sonu aydınlıkmış derler, belki "kapkara" bir 15 mayısın ardından 16 mayıs "bembeyaz" olacak..
Bekleyip görmekten başka çaremiz yok maalesef..

Milli Takıma Dört Bursasporlu..


Hücum hattımız komple milli takımın Amerika kampına çağrılmış.
Ozan, Volkan, Turgay tamam da Sercan'ın o formayı pek fazla hakkettiği söylenemez..
Gerçi kadroda o kadar çok gereksiz isim var ki Sercan tercihi onların yanında daha masum kalıyor..
Hadi Emre Güngör'ü geçtim de Gökhan Zan'ın çağrılması saçma olmuş, ki zaten Hiddink'in Gökhan'ı izleme gibi bir fırsatı olmadı..Bu tercihinde muhtemelen referanslardan yararlanmıştır, bir kez de kendisi görmek istemiştir..

Her ne kadar Hiddink'in milli takım kadrosu denilse de bu kadro hala Fatih Terim etkisinden çıkabilmiş değil, artık gözümüzü Amerika kampına çevirdik, Hiddink sazı eline almada çok fazla geç kalmayacaktır zaten..

13 Mayıs, 2010

Alnınızdan Öpüyoruz..



Hafta sonu Trabzonspor'dan çok fazla umudum yok açıkçası.
Biz maçımızı kazanalım 75 puanı denkleyip tarihe geçelim de gerisi önemli değil bu saatten sonra.

Ama sonuç ne olursa olsun, bize bu heyecanı yaşatan futbolcularımıza teşekkür edilecek, hepsinin alnından öpülecek.
Başkanımızın, hocamızın, amigolarımızın söylemleri hep bu yönde..
Ki bence de olması gereken bu.
Biz ilk 5 hedefiyle yola çıkmışken adamlar bize "şampiyonluk hayalleri" kurdurdular.
Bu bile yeter şahsen bana..

08 Mayıs, 2010

Adım Adım Zirveye..


Bu kez Fair Play liginde zirveye çok yaklaştık..
Fenerbahçe kupa maçının ardından yöneticilerimizin aldığı hak mahrumiyeti cezaları ile zirveden uzaklaşan Bursaspor bugün Gençlerbirliğinin Gaziantep'ten 5 sarı ve 1 kırmız kart ile dönmesiyle "centilmenlik" liginde de zirveye ortak oldu diyebiliriz..
Lider Gençlerbirliğinin 67, ikinci Bursaspor'un ise 68 ceza puanı bulunuyor..

Son hafta biz içeride Beşiktaş ile Gençler de Ankara'da Galatasaray karşısına çıkacaklar..
Geçen yıl liderliği son hafta Mehmet Polat'ın gördüğü kırmızı kartla Gaziantep'e kaptırırken İlhan Cavcav Mehmet'e demediğini bırakmayıp, para talebinde bile bulunmuştu.
Bugünki maçın ardından da Thomas Doll'un öğrencileri "sahip" Cavcav'dan bir düzine fırça yemişlerdir muhtemelen liderliği kaptırmamak için..
En nihayetinde işin ucunda 500 bin euro gibi bir para var.

07 Mayıs, 2010

Ozan İpek // PSV


Ozan İpek' in dün Ligtv'ye verdiği röportajda benimle ilgilenen takımlar var diyip, PSV' nin ismini vermesi çok da masumane gelmedi açıkçası.
Büyük ihtimal başkanın yeni pazarlama taktiği falandır bu.
Yani burda hedef "Ozan'ı kadrosunda düşünen başka takım varsa elini çabuk tutsun, fiyatı da biraz daha yukarı çekilsin.."

PSV'nin ve Hollanda liginin Ozan İpek için nasıl bir tercih olacağı ise tartışmaya açık bir konu..
Hollanda ligi en nihayetinde öncelikle hücum etmeyi düşünen takımlardan oluşuyor..
Ki bu yıl Ajax'ın 85 puan 86 averajla ancak 2.olabilmesi de bu konuda önemli bir ayrıntı.
Bizim ligimizdeki gibi sert savunma yapayım, boş alan bırakmayım, rakibi oynatmayayım, golü de nasıl olsa atarız diyen takımların olmadığı bir lig Eredivisie.

O yüzden Ozan İpek PSV'ye gittiği taktirde eğer "kendisi isterse" mutlaka başarılı olacaktır.
Ama gelin görün ki Hollanda liginde oynamak Ozan'ın gelişimi açısından pek bir yarar sağlamaz kendisine..

Son yıllarda Erevidisie'de fırtınalar estirip, Hollanda dışına adımı attığı andan itibaren sudan çıkmış balığa dönen o kadar çok futbolcu var ki şu an hatırımda.
En başta Mateja Kezman, PSV'de üst düzey performansının ardından gittiği hiç bir takımda tutanamadı.

Ardından Afonso Alves, Heerenven'de efsane olmuştu ama şimdi nerede oynadığını bile bulmak benim için zor oldu..Alves'in şimdiki kulübü bol paralı bir Arap takımı olan Al Sadd.

Bir başka Heerenven efsanesi olan Uğur Yıldırım, Gaziantep'e gelerek hayatının hatasını yaptı..
Ardından yolunun düştüğü Sivas ve Kasımpaşa'da da forma yüzü göremeyerek ülkesine geri döndü, şimdi Hollanda 2.liginden düşmesi muhtemel takımlardan Oss'ta şansını deniyor.

Arouna Kone vardı bir aralar PSV'de döktürüyordu, ardından Sevilla'ya gittiğini duyduktan sonra o formayla hiç izlemek kısmet olmadı.
Şimdi kiralık olarak Hannover 96'da takılıyor, önümüzdeki sezon yolunun Türkiye'den geçmesi çok yüksek ihtimal.

Bu isimlerin arasına Huntelaar da katılabilir çok yakın zamanda.
Real Madrid bonservisine 27M€ vermesine rağmen Milan bu oyuncuya 15 M€ önerince tereddüt bile etmedi satmak için.
Milan da Hollandalı'dan beklediği verimi alamadı ve önümüzdeki transfer sezonunda muhtemelen takasta kullanılacaklar listesinin en başındaki yeri garanti gibi.

Yani sözün özü hücum oyuncuları için Hollanda liginde efsane olmak artık Avrupa'nın üst düzey takımlarına transfer olmak için yetmeyecek önümüzdeki yıllarda.

Ozan İpek de kararını tüm bunları hesap ederek vermek zorunda.Hollanda'ya gidip uzun yıllar o ülke sınırları içerisinde futbol kariyerini sürdürmek istiyorsa saygı duyarım ama Hollanda'yı Avrupa açılmak için bir basamak olarak görüyorsa çok büyük bir hatanın kıyısında diyebilirim bu oyuncumuz için..

05 Mayıs, 2010

Hayırdır Başkan..


Sadir Şener kupa finali öncesi şu açıklamayı yaptı:

"Fenerbahçe ile 2 maçımız daha var, biri ligin son haftasındaki maç, bir de önümüzdeki sezonun öncesindeki Süper Kupa finali.."

Görüldüğü gibi şampiyonu şimdiden belirlemiş kendisi aklınca.
Sayın başkan neye dayanarak bunları söyleyebiliyor acaba.
Keşke bu büyük insanlar kadar bizim de kafamız çalışsaydı da bu konuşulanları anlayabilseydik..

04 Mayıs, 2010

Kardeşlik..


AnkaragücüM'ün haftasonunda kendi sahasında oynayacağı Fenerbahçe maçı öncesi yapılan yorumlardan ciddi anlamda rahatsızlık duymaya başladım son zamanlarda.
Önce çıktı asbaşkan Ayhan Atalay çıktı bir şeyler saçmaladı.
Hiç gereği yokken o kadar çok açıklama yaptı ki..
Önce bizim taraftarlarımız galeyana geldi, sonra da Ankaragüçlü kardeşlerimiz.

Herkesin diline bir "Ankaragücü Bursaspor'a kardeşlik yapacak mı?" sorusu dolanmış ki maşallah.
Susmak bilmiyorlar hiç kimse..
Hatta futbolcularımızdan Kaptan Ömer ve Ozan İpek de aynı şeyden bahsettiler Kayseri maçının sonrasında, duyduklarıma inanamadım.
İstanbul medyası zaten bunu haftalar öncesinden istiyordu, ama bir türlü becerememişlerdi.
Şimdi ise onlar hiç bir çaba göstermeden biz ekmeklerine yağ sürdük vallahi helal olsun...

Benzer ortam geçen yıl da oluşmuştu.
AnkaragücüM kümede kalma mücadelesi veriyor, herkes Bursaspor maçı verecek, kardeşliğini gösterecek yorumları yapıyordu..
Maçın seyrinin beklentilerin tersi yönünde gelişmesiyle de kardeşliğin ne demek olduğu tam olarak idrak edememiş bazı "kardeş"lerimiz Bursaspor atkılarını sahaya atma terbiyesizliğinde bulunmuşlardı..

Bu hafta da benzer olaylar olur olmaz mı kestirmek gerçekten güç.
Bunun garantisini hiç kimse veremez.
Sanırım Bursa'dan da Ankara'ya gidecek renktaşlarımız olacak.
Bu arkadaşlarımız da oraya gittiklerinde "kardeş"likten farklı beklentiler içinde olacaklar.
Futbol bu, en nihayetinde hertürlü sonuça gebe bir oyun.
Ve o oyununun bizim arzu etmediğimiz şekilde sonuçlanması da ihtimaller içinde.

O yüzden benim bu haftasonundan beklentim biraz farklı.
Yemişim 3 puanını, şampiyonluğunu...

Yeter ki "Kan Kardeşliği"ne leke sürülmesin..

02 Mayıs, 2010

Biz de anlasak..


Tolunay Kafkas maç sonunda ilginç bir açıklama yapmış gerçekten.
Defalarca dinledim ama pek bir anlam çıkaramadım ne demek istediğinden.
Kafası güzeldi herhalde diyip geçiştirmek istiyorum ama keşke Tolunay Kafkas bizim bildiğimiz Türkçe'den konuşsaydı da hepimiz anlasaydık ne demeye çalıştığını..

İşte o sözler:

“İki konu hakkında konuşmak istiyorum maç hakkında çok konuşmayacağım. Türkiye’de ihtiyacı olanın kazandığı ve biz de teknik adam olarak bunu değiştiremediğimiz için başta kendimden olmak üzere her şeyden nefret ediyorum. Bu böyle olmamalı, Türk futbolu başka yerlere gitmeli. Bu kendimle ilgili söyleyeceğim şeydir. Türkiye’de başka şeyler olmalı.”

Bursasporumuz:2 Kayserispor:0


İlk yarıda Kayseri'deki hezimete canlı canlı şahit olduğumdan mıdır nedir, en fazla çekindiğim takımdı bu Tolunay Kafkas'ın öğrencileri..

Makukula'yı Ömer Erdoğan'ın durdurmasının imkansız olduğu ilk maçın sonunda çok belli olmuştu, ben İbrahim Öztürk-Makukula eşlesmesi beklemiştim aslında..
Tamam Ömer daha uzun İbrahim'den ama daha çevik.İkinci hamleleri falan çok daha iyi yapabiliyor..

Bizim kaptan yediği her popo darbesinin ardından yine dağıldı dün akşam.
Aynı ilk maçtaki gibi Makukula popo'yu vurdu, topu göğsüne aldı, ve kaleye rahatça şutunu attı.
Tek farkı ilk yarıdaki maçta bu toplar gol olmuştu ama bu maçta dışarı gitti ya da İvankov ayağıyla kurtardı..

Maç tam beklediğim tempoda başladı aslında, Kayseri sanılanın aksine oldukça istekliydi..
İstanbuldan gelen gol haberlerinin ardından biz de golü çok güzel bir dakikada bulduk.İlk yarı soyunma odasına gidilse işimiz bu kadar kolay olmayabilirdi..

Ertuğrul hocanın Sercan-Batalla ikiliminde verdiği karar çok yerindeydi..
Tribünlerin aklının hala Galatasaray maçında kaldığı bu kadar açıkken Sercan'ı 20 bin kişinin önüne atmak onun "Bursaspor Kariyeri"nin bitmesine bile yol açabilirdi.

Ertuğrul Sağlam hocamızın bu sezon ikinci defa saha içi kararına tepki gösterdim kendi çapımda.
İlki İnönü'deki Beşiktaş maçında Sercan-Ömer değişikliğineydi, orda döt olmuştum..
İkincisi de Volkan Şen'i ısrarla oyundan almayışına.
En formda oyuncumuz Volkan sarı kart sınırında.
Adam maç başından beri bahtsız bedevi misali yerden kalkamıyor ama hoca bir türlü değişiklik düşünmüyor.
Beşiktaş maçında çok ama çok arayacağız Volkan'ı.

İvankov'a ayrı bir paragraf açmak lazım.
Son maçlardaki performansıyla mest etmeye devam ediyor.
İkinci yarıdaki Cangele'nin frikiğini belki süperligdeki çok kaleci çıkarabilir ama hiç biri tekte topa sahip olamaz.
Ayrıca ligdeki 4. golünü attı bu sezon ve Sercan'a yetişti.
Kalecisi ve 1. golcüsünün eşit sayıda gol attığı bir takım var mı acaba dünyada?
Ve bu takım şampiyonluğa oynuyor..

Sonuç olarak kağıt üstünde çok zor gözüken bu maçı, futbolun küçük ayrıntılarda gizli olduğunun bir kez daha kanıtlayarak 90 dakikanın sonunda sahadan 3 puanla ayrılmak çok mutluluk verici.
Ama Fenerbahçe'nin yine kaleci hatalarından goller bulup galip gelmiş olması gerçekten ilginç ve can sıkıcı bir durum.

01 Mayıs, 2010

İlginç..


Öyle bir duruma getirildik ki artık 1 şehit 2 şehit herkese çok normal geliyor.
Çoğu zaman haber niteliği bile taşımıyor, öylesine geçiştiriliyor.
Pisi pisine gencecik bedenler yitip gidiyor kimsenin umrunda değil.
Bugün şehit sayısı 4'e çıkınca haber gündemlerinde yer alabilmiş.

Tez zamanda aklımızı başımıza almamızı umuyorum, aksi taktirde o "baş"ı yerinde bulamayabiliriz..

Şehitlerimize rahmet, ailelerine sabır, "baş"ımızdakilere de birazcık akıl diliyorum Allah'tan..

32.Hafta Rakibimiz: Kayserispor


Herkes bu maçı çantada keklik görüyor ama ligin ilk maçında Kayseri'nin bize kurduğu üstünlüğü (hem skor, hem futbol) orada canlı canlı izlemiş biri olarak çok da rahat değilim.

Gerçi o gün Kayseri bizi yendi haftayı lider bitirdi,şimdi yenseler en fazla 5.olabilecekler.
Dün Tolunay Kafkas Avrupa kupaları iddiamız devam ediyor, 5.olabiliriz diyor ama 5.olup Avrupa'ya gitmek istiyorlarda Trabzonspor'u değil de Beşiktaş'ı geçmeleri gerektiğini unutmuş galiba.
Trabzon zaten kupa finali oynadığından otomatikman UEFA vizesi aldı zaten.

Kayserispor ligin ikinci yarısında ilginç bir şekilde serbest düşüş hareketine maruz kaldı, bunda yönetim, hoca, futbolcular, taraftar dahil herkesin payı hemen hemen eşit bana göre.
Bu 4 unsurdan belki de 1 işini layıkıyla yapsa, takım şuan Avrupa biletini çoktan cebine koymuş, önümüzdeki sezonun takımını oluşturmanın derdine düşmüş olacaklardı.

Kayserispor'un en zayıf halkası bana göre bombacı Souleymanou.
Bu adamı hep yaptığı bireysel hatalarla hatırlayacak herhalde herkes, bu yıl da zaten Kayseri'nin havlusu Denizli deplasmanından bu oyuncunun ikramında puansız dönülmesiyle atıldı bence.

Savunmanın sağında bugün Hakan Aslantaş oynayacak, kendisi en beğendiğim sağ beklerdendir ligimizdeki.Hem savunma yapar, hem de hücum.
Soldaki Toledo da keza aynı şekilde.

Tandemdeki Aydın Tosçalı lig standardında 1 kazma stoper, partneri ise ligimizin ayakları en iyi savunma oyuncularından Serdar Kesimal.

Ortanın ortasında ligin kaşarlarından Saidou, onun partneri ise Premier ligin tozunu yutmuş olan Muhammed Şevki.

Hücumcu 4'lü Cangele-Mehmet Eren-Makukula-Ömer Şişmanoğlu.
Makukula ile Ömer nokta, Cangele ile Mehmet Eren de yardımcı santrafor oyuncuları.
Bu 4 ismi Tolunay Kafkas nasıl kullanıyor, son maçlarını izleyemediğim için tam olarak bilemiyorum ama muhtemelen Cangele solda, Mehmet sağda, Ömer-Makukula ikilisi de ortada değerlendiriliyordur.